Uluslararası sistemin bugün karşılaştığı krizler ve jeostratejik önemi, Türkiye’nin dış politikada alacağı kararların ideolojik ve duygusallıktan uzak ve daha pragmatik olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu anlamda NATO gibi önemli bir örgütün üyesi olmasına rağmen Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’nde bulunması çok önemlidir.
Özbekistan’ın Semerkant kentinde Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) 22. toplantısı gerçekleştirildi. Liderleri en son yüz-yüze bir araya getirmiş zirve toplantısı Kırgızistan’da gerçekleştirilmişti. COVID-19 salgını sonrasında ŞİÖ üyesi devletleri ilk defa olarak zirveye yüz-yüze katıldılar. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile Rusya-Batı ilişkilerinde yaşanan kriz, örgüte üye devletleri de dikkate aldığımızda toplantının önemini daha da artırmıştı. Farklı statülerde olsalar da Rusya, Çin, Pakistan, Hindistan, İran, Türkiye gibi katılımcıları bulunan örgütün küresel düzeyde yaşanan krizlere ve özellikle Batı ve Rusya arasındaki Yeni Soğuk Savaş’a yaklaşımları da önemli idi.
TEK KUTUPLU SİSTEME KARŞI MOSKOVA-PEKİN DENKLEMİ
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping de COVID-19 sonrası ilk yurtdışı ziyaretini Özbekistan’a gerçekleştirmiş oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Şi Cinping’in görüşmesinden çıkabilecek önemli bir sonuç da toplantının önemini artırmıştı. Son dönemlerde ABD kontrolünde bir dünya düzenine karşı çıkan Moskova ve Pekin’in tüm alanlarda ilişkilerini en üst düzeye çıkarmak için girişimleri de dikkat çekmektedir. Özellikle, Ukrayna’ya saldırısı sonrasında Rusya’yı uluslararası sistemde yalnızlaşmaktan koruyan ülkelerin başında gelen Çin, Ukrayna konusunda Kremlin’i açıktan desteklemekten çekinmektedir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından kısa bir süre önce Pekin’de Putin- Şi Cinping görüşmesinde “sınırsız iş birliği” kararını da hatırlatmak gerek. Askeri olarak iki ülkenin ortak askeri tatbikatları, Çinli enerji şirketlerinin Rus doğal gazı ithalini artırması da son dönemlerde ikili ilişkilerin hangi düzeyde olduğunu göstermektedir. İkili görüşme zamanı da, Şi Cinping’in Ukrayna konusuna değinmediği dikkat çekti. Putin ise Tayvan konusunda Çin’i desteklediğini özellikle vurguladı. Fakat en önemlisi; her iki liderin değişen dünya düzeninde ABD’nin uluslararası sistemi yeniden kendi kontrolünde tek kutuplu yönetmek girişimlerine izin vermeyeceğini ve Batı dünyasına alternatif bir dünya düzeni kurduklarını belirtmeleri idi. Tüm bu pozitif ilişkilere rağmen, kırmızı çizgileri olduğunu beyan eden Çin’in birçok alanda Rusya’ya karşı yaptırım politikalarına titiz yaklaştığı ve bazı Çinli şirketlerin Batı pazarlarına erişimlerinin engellenmemesi için yaptırımlara taraf olduğu da bilinmektedir.
Her katılımcı ülke liderinin bu toplantıda vermek istediği mesaj önemlidir. Rusya kendisinin yalnızlaştırılamadığı mesajını verdiyse, Çin bu denklemde kendisinin küresel tüm sorunlarda öneminin daha da arttığını göstermektedir. Özellikle Ekim ayında Çin’de gerçekleşecek seçimler öncesinde Şi Cinping’in dışarıdaki ağırlığı iç politikaya da olumlu yansıyacaktır. Toplantı sonrasında Şi Cinping’in Orta Asya ülkelerini ziyareti de bölgenin uzun dönem Çin dış politikasında stratejik öneme sahip olacağını göstermektedir.
SEMERKANT DEKLARASYONU
Üye devletler arasında karşılıklı iş birliğini geliştirmek, bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrarın sağlanması, terörle mücadelede ortak tatbikatlar, ekonomik kalkınmanın iyileştirilmesi gibi zirve sonuçları Semerkant Deklarasyonu’nda belirtildi. Özellikle, belirtilmemiş olsa da Batı merkezli dünya düzenine karşı olan örgütün herhangi bir devlet ve uluslararası örgütü hedef almadığı, deklarasyonda ifade edildi. Dünyadaki ekonomik düzendeki mevcut sorunlara vurgu yapılarak Dünya Ticaret Örgütü gibi bir kurumun da reformlara ihtiyacı olduğuna değinildi. Uluslararası güvenliğin ve istikrarın, bazı devletlerin füze savunma sistemlerini tek taraflı olarak geliştirme girişim-lerinden kaynaklandığına değinildi. Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmha Edilmesine İlişkin Sözleşme’nin şartlarına uyulması çağrısında bulunan üye ülkelerin liderleri, ayrıca uzayın silahlardan arındırılmasından ve uzayda bir silahlanma yarışının önlenmesini garanti edebilecek uluslararası, yasal olarak bağlayıcı bir belgenin imzalanmasından yana olduklarını vurguladılar.
ŞİÖ’DE TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ
2012 yılından itibaren ŞİÖ’de Diyalog Ortaklığı Statüsü’nde bir ülke olarak bulunan Türkiye’nin mevcut uluslararası sistemde yaşanan krizler de dikkate alındığında hem Rusya hem de Batı dünyası ile ilişkileri açısından önemi tartışılmazdır. Uluslararası sistemin bugün karşılaştığı krizler ve jeostratejik önemi Türkiye’nin dış politikada alacağı kararların ideolojik ve duygusallıktan uzak ve daha pragmatik olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu anlamda NATO gibi önemli bir örgütün üyesi olmasına rağmen Türkiye’nin ŞİÖ’de bulunması çok önemlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Semerkant zirvesinde üye devletlerin liderleri ile gerçekleştirdiği ikili görüşmeleri de önem taşımaktadır. Özellikle, Batı dünyasının Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmelerden uzak durduğu ve Rusya’ya daha fazla ekonomik-politik yaptırımlar uyguladığı bir dönemde Erdoğan-Putin görüşmesi ve ikili ilişkileri daha ileri bir düzeye çıkarma gayretleri çok önemlidir.
Batılı ülkelerin kendileriyle aynı politikalar izlemeyen Türkiye’nin Rusya politikalarını eleştirdiği bir zamanda Semerkant kentinde düzenlenen Erdoğan-Putin görüşmesinden Türkiye’nin ulusal çıkarları için önemli kararlar alındı. Bir taraftan küresel tahıl krizi olduğunu vurgulayarak önemli tahıl ihracatçısı bir ülke olan Rusya’nın kendi tahılını dünya pazarlarına çıkarmaya engel oluşturan Batı dünyasının baskılarına rağmen, görüşme sonrasında Türkiye’nin kendi limanlarından Rus tahılını ihraç edebileceği açıklamaları küresel gıda krizinin derinleşmesine izin verilmemesi ve az gelişmiş ülkelerin tahıla ulaşabilmeleri adına çok önemlidir. Özellikle, Türkiye arabuluculuğunda Ukrayna tahılının az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere ulaştırılması konusunda Putin’in eleştirileri dikkate alınırsa, Türkiye limanlarından ve Türkiye’nin kontrolünde böyle bir ihracat daha insani boyutta Afrika ve Asya’nın fakir ülkelerine ulaştırılacak.
Uzun bir süre Rusya doğalgazına bağımlı olan Avrupa’nın yaşanan krizden nasibini aldığı bir dönemde, Türkiye’nin izlediği politikalar benzeri sorun yaşamaması adına önem taşımaktadır. Liderlerin son görüşmesinde de Türkiye’nin Rusya’dan aldığı doğal gazın yüzde 25’ni Rus Rublesi ile ödeyebileceği de, uzun bir süredir ikili ekonomik ilişkilerde ticaretin yerel para birimleri ile gerçekleştirilmesi kapsamında olumlu değerlendirilmelidir.
Rusya’ya yaptırımlar ile Ukrayna ve diğer güzergâhlardan Avrupa’ya uzanan doğal gaz kemerlerinin önemini kaybetmesi kapsamında Türk Akımı projesinin önemi artmakta ve Türkiye’nin Rusya için en güvenilir ülkelerden biri olduğunu ortaya koymaktadır. Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşası ile ilgili alınan kararlar da Türkiye için önemlidir.
İlerleyen süreçte Türkiye’nin ŞİÖ üyeliğinin gündeme gelebileceği ihtimali büyüktür. Değişen dünya düzeninde ve Türkiye’nin artan önemi de dikkate alındığında bu üyelik gerçekleşebilir. Özellikle, örgütün kurulma amaçları ve odak noktasının bulunduğu coğrafyadaki Türkiye’nin çıkarlarının dikkate alınması için böyle bir üyelik Türkiye’nin stratejik önemini daha da artıracaktır.