Atatürk’ün 1935’te ‘kökü dışarda’ olduğu gerekçesiyle kapattığı mason derneği, tüm menkul ve gayrimenkullerini CHP’ye devrederek yeraltına indi. On yıl boyunca faaliyetlerini gizlice yürüten masonlar, 1945’te İsmet İnönü’nün devreye girmesiyle derneklerine yeniden kavuştu.
Mason cemiyetleri adına Muhittin Osman tarafından 3 Kânunuevvel 1935’te İstanbul Valiliği’ne verilen beyanname ile faaliyetine son verildiği bildirilir. Yeraltına inen mason dernekleri, CHP Genel Başkanı mason İsmet İnönü tarafından 1945’de yeniden açılır. İçişleri Bakanı Halil Özyörük, 1951’de TBMM’de DP Afyon Milletvekili Gazi Yiğitbaşı’nın sorularına verdiği cevapta, Masonların mallarını kendi rızasıyla CHP’ye hibe ettiğini açıklar.
“Mason cemiyetinin ifşa edilen bazı sırlarına göre; Allah, din, mukaddesat tanımadığı gibi, millet içerisinde de çeşitli sınıf imtiyazları yarattığı anlaşılmaktadır” diyen Afyon Mebusu Gazi Yiğitbaşı sözlerini şöyle sürdürür: “Beynelmilelci, gizli, zararlı ve kökü dışarıda olduğundan dolayı evvelce Atatürk tarafından kapatılmış olan Masonluk cemiyetinin Halk Partisi Hükümetleri zamanında yeniden açılmasına izin edilmiştir.”
Yiğitbaşı, CHP’nin lâiklik ve batılılaşma perdesi altında İslam dini ile mücadele, millî ahlâk ve geleneği yok edici faaliyetleri için, MİT’in “Siyonizm’in maşası” olarak tarif ettiği yeraltı örgütü masonlarla işbirliği yaptığını ifşa ederken, DP Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan ve 14 arkadaşı ise 1951’de Mason Derneklerinin kapatılması için kanun teklifi verir. Teklif, masonların baskıları neticesinde TBMM’de reddedilir.
Dün, DP Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan ve 14 arkadaşının 1951’de Mason Derneklerinin kapatılması için kanun teklifi verdiğini aktarmıştık. TBMM’de süren mason mücadelesi bununla sınırlı kalmaz. DP Afyon Milletvekili Gazi Yiğitbaşı’nın TBMM’ye yaptığı yazılı müracaatı 13.2.1951’de kürsüden okunur:
“CHP’ye ait Ulus gazetesinin 26.1.1951 tarihli nüshasının 2’nci sayfa, 3’üncü sütununda birçok milletvekilinin Mason Cemiyetine kaydolmak için müracaat ettikleri hakkında bir haber neşredilmiştir. Bu haberde ‘Ticaret ve Ekonomi Bakanı Zühtü Velibeşe tarafından bu cemiyete girmeleri için milletvekillerine tavsiye edildiği, milletvekillerinden büyük bir kısmının cemiyete kabul edilmediği söylenmekte, Mason olması arzu edilenler daha ziyade ileride Bakan olması muhtemel bulunanlarla, büyük servet sahibi olanlardır’ denilmektedir. Bugüne kadar aradan 18 gün geçtiği halde gazetede adı geçen Ticaret ve Ekonomi Bakanı Zühtü Velibeşe’nin ise mezkûr haberi tekzip etmemiş olması da milletvekili arkadaşları, Türk Milleti nazarında hâlen Masonluk şaibesi altında bulundurmaktadır...”
Gazi Yiğitbaşı, İçişleri Bakanı Halil Özyörük’ün cevaplamasını istediği soru önergesine şu şekilde devam eder:
“...Bu cemiyetin ifşa edilen bazı esrarlarına göre Allah, din, mukaddesat tanımadığı gibi, millet içerisinde de çeşitli sınıf imtiyazları yarattığı anlaşılmaktadır. Beynelmilelci, gizli, zararlı ve kökü dışarıda olduğundan dolayı evvelce Atatürk tarafından kapatılmış olan Masonluk cemiyetinin Halk Partisfi Hükümetleri zamanında yeniden açılmasına müsamaha edilmiştir.
Halk Partisinin lâiklik perdesi altında din yıkıcı, medeniyet ve garplılaşmak perdesi altında ise millî ahlâk ve ananatımızı yok edici istikamet takip edilmiş olması bulunduğuna göre, gizli ve zararlı tarikat mahiyetini taşıyan mason cemiyetine partimiz mensubu milletvekillerinin dâhil olmuş bulunduklarını göstermek, aynen Halk Partisinin olduğu gibi partimizin ve hükümetimizin de ileride
Türk Milleti tarafından tasfiyeye tâbi tutulması için kötü maksat takip etmiş bulunduğu sarahatle anlaşılan neşriyat sahibi hakkında Hükümetimizce cezaî ne gibi bir muamele yapılmıştır?”
Kapanmadı yeraltına çekildiler
İçişleri Bakanı Halil Özyörük, 30 Nisan 1951’de Yiğitbaşı’nın sorularını özetle şöyle cevaplıyor:
“Masonluk memleketimizde ilk defa 30 Haziran 1927 tarihinde ‘Tekâmülü Fikrî Cemiyeti’ unvanıyla İstanbul Vilâyetince tescili yapılmış ve bu tescil keyfiyeti 2000 numaralı ilmühaberle teyid edilmiştir. 16 Mayıs 1929 tarihinde bu unvanın ‘Türk Yükseltme Cemiyeti’ne tebdil edilerek bu isimle tekrar tescili yapılmış ve 3’üncü defa 11 Ocak 1933 tarihinde nizamnamesinde bazı tadiller yapılmak suretiyle ‘Türk Yükseltme Cemiyeti’ (Türkiye Büyük Maşrıkı) namıyla yeni bir tescil muamelesi ifa edilmiştir.
1935 senesine kadar faaliyetine devam eden, 3 Kânunuevvel 1935’te Muhittin Osman imzası ile İstanbul Valiliği’ne verilen bir beyanname ile faaliyetine son verildiği bildirilmiştir. Emniyeti Umumiye’de mevcut dosyasında bulunan malûmata göre, tatili faaliyet etmesini mütaakıp menkul ve gayrimenkul mallarını kendi rızasıyla Halk Partisine devri teslim ettiği görülüyor.
Ancak bu devir işinin umumi heyet kararına iktiran edip etmediği hakkında bir bilgi yoktur. Bilahare 5 Şubat 1948 tarihli, pullu ve dernek mühürünü taşıyan bir istidaname ile İstanbul Valiliği’ne müracaat olunarak, üyelerinin fikrî temayüllerine hürriyet, müsavat ve kardeşlik prensiplerinin Türkiye hudutları içinde gelişmesine çalışmak ve hayır işleri ile uğraşmak maksat ve gayesi ile ‘Türkiye Mason Derneği’ adı ile bir dernek kurulduğu, dernek merkezinin İstanbul olduğu, lüzum görülen yerlerde şubeler açabileceği, Galata Asikürasyoni Generali Hanı’ndaki 6 numaralı odada çalışacağı ve idare kuruluna seçilen âzanın isimlerini ihtiva eden listenin ve dernek tüzüğünün iki nüshasının birlikte tevdi edildiği beyan edilmiş ve bu istidaname altında Mecdi Ali Akasya, Cevdet Hamdi Balım, Cemil Hamdi Balım, Muhip Nihat Kuran, Hazım Atıf Kuyucak, Mustafa Hakkı Nalçacı ve Yahya Orhan Tahsin imzalarının konulmuş olduğu görülmüştür.
İliştirilen listede de; reis Mustafa Hakkı Nalçacı, reis vekili Yahya Orhan, umumi müfettiş Mecdi Ali Akasya, raportör Hazım Atıf Kuyucak, genel kâtip Muhip Nihat Kuran, muhasebeci Cevdet Hamdi Balım, üye Cemil Hamdi Balım isimlerinin yazılı olduğu anlaşılmıştır.
Derneğin, İzmir’de bir şubesinin anıldığı, İzmir Valiliği’nin 10.1.1949 gün ve Emniyet şube 3/248 sayılı yazısında ve Ankara’da 10 Ocak 1949’da bir şubesinin açıldığını da dosyasında bulunan kayıtta belirtilmiştir. Bundan başka 21.11.1950 günü, eski idarecilerinden Avukat Ali Galip Taş ve Doktor Hazım Tiner imzalarıyla İstanbul Valiliği’ne verilen bir beyannamede cemiyetin fevkalâde içtimaa çağırılacağı bildirilmiş ve 11.3.1950 günü yapılan toplantıda cemiyetin yeni idare üyeleri seçilerek isim listesi vilâyete verilmiş ve bu suretle cemiyetin faaliyete geçtiği tesbit olunmuştur.”
Görmedim duymadım bilmiyorum
Bir masondan başkasının yapamayacağı açıklamayı, zamanın İçişleri Bakanı Halil Özyörük şu sözlerle yapıyor: “Arz ettiğim bu bilgiler dışında kökünün dışarıda olduğu, gizli ve zararlı beynelmilelci bir cemiyet bulunduğu hakkında malûmat mevcut olmadığı gibi, Atatürk tarafından kapatıldığı hakkında bir kayıt yoktur. Yalnız evvelce arz ettiğim gibi üyelerinden birisi tarafından 1935 senesinde faaliyetinin tatil edildiğinden başka da bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı bakanların mason oldukları ve başkalarını mason olmaya tahrik ve teşvik ettikleri hakkında bir bilgimiz de yoktur. Nerede olursa olsun bir Mason Cemiyetinin mutlaka ve behemehâl kökü hariçte olan bir merkeze bağlı olduğunu da bilmiyoruz. Memleketimizde bu cemiyetin durumunu arz ettim. Fazla bir bilgi ve hakikaten kanuna ve adaba uymayan bir faaliyeti varsa bunun açıkça ifade edilmesi icap eder. Biz bunu mücerret bir cemiyet olarak tanıyoruz.”
- Masonların 1967 yılında yeniden kapatılması için TBMM’ye yeni bir teklif verilir. Teklifin görüşmeleri sırasında Aydın Milletvekili Mehmet Reşat Özarda şunları kaydeder: “Beynelmilel Siyonizm’in, dünya hâkimiyetini sağlamak maksadıyla nasıl çeşitli isimler altında birtakım farmason locaları kurmakta olduğu ve 1965 senesi sonuna kadar yalnız Türkiye’de bu Siyonizm teşkilâtının çeşitli ve birbirine benzemeyen isimler altında kurduğu mason localarının adedi 42’ye ve kayıtlı üyesinin adedi de 4 bine varmışsa ve bunlar maksatlı bir şekilde Türk hâkimiyetini yok etmek için gayret sarfediyorlarsa...”