Türkiye’de kaç masonun olduğu net olarak bilinmemekle birlikte kendilerinin verdiği 20 bin civarındaki rakamı da gerçeği yansıtmıyor. Masonluğun anaokulu Lionsluk, ilkokulu Rotaryenlik de dâhil edildiğinde sayılarının yüz binlerce olduğu tahmin ediliyor.
Dünyanın ve Türkiye’nin en karanlık örgütlerinden olan masonluk ile FETÖ’nün çalışma usullerinin benzerliği dikkat çekiyor. Masonların hizmet ettikleri Siyonizm’den aldıkları bu düsturu, FETÖ’nün elebaşı da örgütü kurmadan önce girdiği masonluktan almış. ‘Gaye vasıtayı mübah kılar’ şeklindeki bu düsturu ise ‘hile yoluyla savaşacaksın’ ana felsefesi izliyor.
Türkiye’de resmi olarak kaç masonun olduğu net olarak bilinmemekle birlikte kendilerinin verdiği 20 bin civarındaki rakamın da kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğu tahmin ediliyor. Masonluğun anaokulu Lionsluk, ilkokulu Rotaryenlik de dâhil edildiğinde sayılarının yüzbinlerce olduğu tahmin ediliyor. İsmet İnönü’nün önlerini açmasıyla âdeta tüm ülkeyi siyasi ve iktisadî olarak istila eden masonların hâlen köşe başlarını tutmayı sürdürdükleri biliniyor.
- Osmanlı’dan Fransa’ya okumaya, batı ülkelerine resmî göreve gidenlerin devşirilmesi ve Selanik ile İzmir gibi şehirlerde yaşayan dönmelerin de masonlaştırılmasıyla başlayan bu karanlık cemaatin istilası hâlâ güçlenerek sürüyor. Sivil ve askerî bürokrasiden servet sahibi kişilere, üniversite hocalarından siyasetçilere uzanan masonların Türkiye üzerindeki emelleri bitmediği gibi artarak devam ediyor. Özellikle de Musevî, Hıristiyan ve Müslüman gözüken pek çok şöhretli kimsenin mason olduğu ve güçlerini artırarak sürdürdükleri biliniyor.
Masonlar kendilerini, İçişleri Bakanlığı’nın uhdesindeki Dernekler Kanunu hükümlerince kurulup faaliyetlerini bu çerçevede sürdüren örgütler olarak tarif etseler de, dünyanın hiçbir yerinde ve Türkiye’de gerçeğin böyle olmadığını yedi düvel biliyor. Mevzuat gereği dernekler, üye ve yönetimden oluşurken, kanunsa derneklerin iç ilişkileri ile ilgilenmez. Derneğe gelip giden herkesin de üye olması gerekmez. Bazı derneklerde resmi prosedürün tamamlanmasıyla fiili durumun farklı olduğunu herkes bilir. Bu durum öncelikle Türkiye’nin en karanlık cemaati için daha fazla geçerli. Resmi veya özel görevleri gereği ve ifşâ olmamaları için pek çok mason, herhangi bir locanın resmi üyesi olmayabiliyor. Kaldı ki, özellikle mason olan askerler, Türk mason localarına değil, Fransa veya Belçika’daki localara üye olurlar.
Mason dernekleri kapatılmalı
“İslâm dini ile mücadelelerinde muvaffakiyet sağlamak için yurdumuzda ‘Türk Teali Cemiyeti’ ad ve maskesi altında bir cemiyet kurduğunu pek çok münevverimiz bilir” diyen DP Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan ve 14 arkadaşı, CHP Genel Başkanı mason İsmet İnönü’nün talimatıyla, resmi faaliyetlerine yeniden izin verilen İslam düşmanı, “Mason Derneklerinin Kaldırılması Hakkındaki Kanun teklifi”ni verirler. “Ne namda olursa olsun bir daha açılmamak üzere Mason dernekleri kapatılmıştır” hükmünü talep eden ‘Mason Derneklerinin Kapatılması Hakkındaki Kanun Teklifi’ 29.1.1951’de TBMM’ye sunulur.
Teklifin gerekçesinde ise şu cümlelere yer verilir: “Şüphe yoktur ki, mason derneklerinin çalışma tarzını hâlâ ondan olmayanların hakkiyle bilmesine ve anlamasına imkân yoktur. Ancak bunun gayet muzır bir teşekkül olduğunu, gizli çalışmasından ve programlarını açıklamasından tevahhuş edercesine çekinmesinden anlamak zor değildir. Masonların ‘Amerika’da, İngiltere’de, Fransa ve İsviçre’de başka başka kurulmuş şekillere bağlı olduğu bariz bir hakikattir. Bu memleketlerde resmen kurulmuş, komünist ve kralcılık esaslarına dayanan partiler olduğu gibi buralarda keza Mason teşekkülleri de faaliyet halindedirler’ diye biz onları numune alarak hiçbir zaman, yurdumuzda bu kâbil partilerin kurulmasına müsaade edebileceğini vatansever bir Türk’ün düşüneceğine asla ihtimal verilmez. Şüphesiz ki, o körpeyi, beynelmilelcilik ejderinin kucağına atmaya asla müsaade edemeyiz.”
Teklif önce İçişleri Komisyonu’na sevk edilir. Hükümet temsilcisi, komisyonda masonları savunur ve komisyon mezkûr teklifi 1.3.1951’de Adalet Komisyonu’na sevk eder. 19.4.1951’de toplanan Adalet komisyonunun üyesi mason Müfit Erkuyumcu (Balıkesir), mason Vacit Asena (Balıkesir), mason Hüseyin Ortakçıoğlu (Çorum), mason Abbas Ali Çetin (Kars), mason S. Sururi Nasuhoğlu (Kütahya), O.T. İltekin (Ankara), O. Ş. Çiçekdağ (Ankara), H.Ş. İnce (Ankara), M. Enginün (Edirne), H. A. Yöney (Elazığ), E. Karan (Erzurum), A. Moshos (İstanbul), M. Obuz (Konya), S. Serçe (Seyhan/Adana), F. Tüzel (Samsun), N. Ü. Alcılı (Yozgat) mason derneklerinin kapatılmaması gerektiği yönünde oy verirken, yalnızca (Çoruh/Artvin) milletvekili Mesut Güney muhalefet şerhi koyar.
27.4.1951’de Genel Kurul’da oya sunulan teklifin oylamasına 178 milletvekili iştirak eder. 50 milletvekili yasaklanması yönünde rey verirken, 125’i teklifi reddeder. 3’ü ise çekimser kalır. Oturum başkanı kanunî nisap bulunmadığını belirterek teklifin bir sonraki oturumda yeniden oylanmasına hükmeder. 30.4.1951’deki oturumda tekrarlanan oylamaya, 222 milletvekili katılır. 58 mebus “mason locaları kapatılmalı” yönünde oy kullanırken, 157’si “kapatılmamalı” tercihinde bulunur. 7’si ise çekimser kalır. Bu da masonların siyasetteki etkilerinin açık bir göstergesi olarak kayıtlara geçer. Görüleceği üzere, sadece Adalet Komisyonunun 17 üyesinin 5’i masondur. Bir komisyonda bu kadar mason varsa, TBMM’nin diğer üyelerini varın siz düşünün!
Hile yoluyla savaşın
İstihbarat Teşkilatı MAH’ın 14 Temmuz 1960’da hazırladığı “Masonluk Tehlikesi” adlı raporunda, bu karanlık örgütün faaliyet biçimini şu sarsıcı cümlelerle aktarıyor. Masonların “Gaye vasıtayı mübah kılar” düsturu ile hareket ettiği kayda geçirilirken, Bilgi Locası eski genel sekreteri Yüce Katırcıoğlu’nun 18 Mart 2015 tarihinde Ankara Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’ne masonlarla ilgili yaptığı suç duyurusunda ise, masonluğun ana düsturunun “Hile yoluyla savaşacaksın” şeklinde olduğu yazılmış. FETÖ hakkındaki resmi raporlar ile mahkeme evraklarında da yer alan aynı cümleler iki örgüt arasındaki irtibatı ifşa ediyor.
Kanadalı Cleire Hoy ve Yahudi Victor Ostrovsky’nin ‘Hile Yolu’ adını verdikleri ve Siyonistlerin, özellikle de MOSSAD’ın kirli yüzünü anlattıkları kitap, Siyonistlerin hile yoluyla savaşma stratejilerini anlatıyor. Kitapta yer alan “MOSSAD’ın faaliyet ve personelini soruşturacak hiçbir komite yoktur” cümlesinin aynısı, hem Türkiye’nin, hem de dünyanın en karanlık cemaati masonlar için de söyleniyor. Türkiye’deki iki asra yaklaşan aktif, siyasî, iktisadî ve diğer faaliyetleri hiçbir zaman tespit etmenin ötesine geçmemiş, sorgulama ve muhakemeye tabi tutulmamıştır. Bu da onların daha pervasızlaşarak güçlenmelerine neden olmuştur.