İzmir'deki çevre felaketinin etkileri her geçen gün daha da artarken çözüm arayışları için de çalışmalar sürüyor. Balık ölümleri sonrası Bakanlık ekiplerinin ön incelemesinde İzmir Körfezi’nde atık su kaynaklı amonyak miktarının olması gerekenden 50 kat daha fazla olduğu belirlenmiş, Körfez’de 6 miligram/litreye olması gereken oksijen seviyesinin ise 1,8; yer yer 0’a düştüğü tespit edilmişti. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü'nden bilim adamlarının, balık ölümleri ile kötü kokuyu araştırmak için İzmir Körfezi'ndeki 11 noktadan aldıkları numune inceledi. Sıcaklık ve tuzluluk değerleri İzmir İç Körfezi için normal değerlerin üzerinde olduğu belirlenirken, yüksek amonyum azotunun varlığı, ortama arıtılmamış atık su girdisinin olduğu tespit edildi. İzmir İç Körfezi'nde ekolojik durumun 'kötü' ve deniz ekosisteminin tehdit altında olduğuna dikkat çeken bilim adamları gerekli tedbirler alınmazsa durumun daha da kötü olabileceğini belirtti. Ayrıntılar haberimizde...
İncelemelerde; fitoplankton (mikroalg) örneklemelerinde, Ege Denizi için kritik sınır değer olan litrede yaklaşık 1 milyon hücre miktarlarının aşıldığı tespit edildi. Bu yıl gerçekleşen balık ölümlerine neden olan bu patlamaların, litredeki hücre sayısı artışının denizel ortamın olağan dinamiklerinde dağılıp yok olması gerekirken, birçok faktörün bir araya gelmesiyle uzun süreli olduğu ve daha geniş alanda dağılım gösterdiği belirlendi.
Atık su girdisi tespit edildi
'Kritik sınır olan litrede yaklaşık 1 milyon hücre miktarı değeri aşılmış'
'Sınır değerler 12 kat aşılmış'
Deniz suyu kalitesinin değerlendirmesi için yapılan fizikokimyasal çalışmalara da değinilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
- "İç Körfez'de 13 istasyonda pH, çözünmüş oksijen, klorofil-a, bulanıklık, askıda katı madde, amonyum azotu, nitrat azotu, nitrit azotu, orto-fosfat fosforu ve reaktif silis analizleri yapılmıştır. Birçok istasyonda sınır değerlerin olumsuz yönde aşıldığı tespit edilmiştir. Örneğin, ilgili yönetmeliğe (SKKY EK-Tablo 4) göre, amonyum azotu konsantrasyonu sınır değer olan 0,02 mg/L'nin 12 katı kadar aşılmıştır, askıda katı madde miktarı sınır değerin (> 30 mg/L sınır değer) üzerindedir, yüzde 90 oksijen doygunluğu değerinden çok daha düşük oksijen konsantrasyonu (ortalama 2.0 µg/l:KÖTÜ) ve yine aynı kılavuzda İzmir Körfezi için belirlenen sınır değerlerinin (YAZ ayları:>4.29 µg/l:KÖTÜ, tüm dönemler>4.15 µg/l:KÖTÜ) oldukça üstünde seviyelere ulaştığı, ölçülen en yüksek değerlerin yaz dönemi sınır değerlerinin 50 katına ulaştığı gözlenmiştir. Mikrobiyolojik su kalitesinin tanımlanmasında indikatör olan Escherichia coli ölçümlerinde, İç Körfez'de alınan örneklerde bir istasyon hariç tüm numunelerde sınır değerin aşıldığı görülmüştür. Deniz tabanında yapılan biyolojik çalışmalarda, özellikle Karşıyaka ve Alsancak hattı arasındaki kıyı şeridinde, kirlilik indikatörü olarak bilinen Varicorbula gibba (Bivalvia) türüne ait bireylerin yoğunluğu dikkat çekmiş, ölü kabukların yaygın olduğu gözlemlenmiştir. İç kesimlerdeki kıyı hattında örneklenen (canlı) tür ve birey sayılarının bölgede daha önce yapılan çalışmalarla karşılaştırıldığında oldukça düşük olduğu saptanmıştır. Deniz tabanı sediman örneklerinde ise, daha çok kil ve çamurdan oluşan ince taneli sediman varlığı tespit edilmiş, bu örneklerde yüksek organik madde gözlenmiştir."
Kirli suların İzmir Körfezi'ne deşarj edildiği tespit edildi
22 ve 23 Ağustos tarihlerinde yaşanan kirliliğin karasal kaynaklı olup olmadığını tespit etmek için ekipler tarafından, Körfez’e dökülen derelerden ve atık su arıtma tesislerinin çıkışlarından numuneler alındı.