Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kırgızistan dönüşü uçakta beraberindeki basın mensuplarına başta bir insani krizin yaşanma riskinin bulunduğu İdlib olmak üzere ABD ile yaşanan gerilim, Almanya ve AB ile ilişkiler, yerel seçimlerde ittifak gibi konularda önemli açıklamalarda bulundu.
Şu anda Türkiye olarak Rusya ile zaten bir çalışmanın içindeyiz. Aynı şekilde İran ile bir çalışmanın içindeyiz. Bu çalışmalar çerçevesinde, daha önceden belirlediğimiz gibi en azından bayram süresince bir tür ateşkes hayata geçirildi. Bizim orada 12 gözlem noktamız var. Oradaki güvenlik güçlerimiz kararlılıkla çalışmalarını sürdürüyor. Hepsinden öte şu anda bizim Rusya ile olan işbirliğimiz çok önemli. Bunu silahlı kuvvetlerimiz ve savunma bakanımız, istihbaratımız aynı şekilde sürdürüyor. Burada 3,5 milyon insan var. ABD Rusya’ya, Rusya ABD’ye topu atıyor. Ama Allah göstermesin, buralara füzeler yığdırılacak olursa çok ciddi bir katliam yaşanır. Öyle bir durumda oradan kaçanlar nereye gelecek? Büyük oranda yine bize gelecek. Bu yeni bir sıkıntı meydana getirebilir. İdlib dışında, gerek Tel Rifat’a yönelik gerek Münbiç’e yönelik çalışmalar da aynı kararlılıkla devam ediyor. İdlib konusundaki görüşmelerin üçüncü safhası bitti, bugün dördüncü safhası devam ediyor. Görüşmelerden çıkacak isabetli bir kararla bu süreci aşarız. 7 Eylül’de Tahran Zirvesi var. Bu zirvede bu işi çok daha olumlu bir noktaya taşıyacağız. Bu Astana’nın devamıdır. Cenevre ile bir karşı karşıya gelme gibi bir durum değildir, öyle bir şey zaten düşünmüyoruz. İnşallah Tahran Zirvesi’ni olumlu neticelendirmek suretiyle, rejimin oralardaki aşırılıklarını önlemeyi başarırız.
Münbiç’te, başta Dışişleri Bakanımızın (ABD Dışişleri Bakanı) Mike Pompeo ile yaptığı görüşmedeki noktada olmadığımızı söyleyebilirim. Olay savsaklanıyor. İdeal bir noktada değiliz. Görüşmelerin yapıldığında varılan mutabakat, şu anda aynı istikamette maalesef yürümüyor. Önümüzdeki süreçte Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar’ın muhatapları ile yapacakları görüşmelerde, temenni ederim ki yeni bir süreç başlar, yeni bir heyecan ortaya çıkar. Gerek Münbiç gerek Tel Rifat, buralarda arzu edilen adımlar atılır inşallah.
Bizim için şu an İdlib’deki durum önem arz ediyor. Çünkü İdlib’de şu anda çok acımasız bir süreç işletiliyor. Orada 3,5 milyon insan var. Allah korusun, bir felaket yaşanırsa, bu insanların birinci derecede kaçabileceği yer yine Türkiye. Bizim belli şeyler çözüldü, artık Türkiye’den geri dönüşler başladı havasında olduğumuz bir dönemde, şimdi bu tür bir risk gündemde. Önümüzde gerek Mevlüt Çavuşoğlu’nun, gerek savunma bakanımızın muhatapları ile görüşmeleri var. Bu görüşmeleri önemsiyoruz. Hepsinden öte Tahran Zirvesi'ni çok önemsiyoruz.
İzmir’deki hadisede hukuki süreç devam ediyor. Biz başından beri hukuki sürecin işletilmesini savunduk, savunuyoruz. Bizim hukuk dışı bir talebi yerine getirmemiz mümkün değil. Kusura bakmasınlar, hukuk dışı bir şey talep edilemez. Kaldı ki ABD’de yapılanlar da ortada. Örneğin Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın durumu. ABD’ye altı kez girdi çıktı, yedincisinde çıkarken tutukladılar. Hakeza, bizim finans sektöründe önemli bir devlet bankamız olarak niteleyebileceğimiz Halk Bankası’na yönelik tehditler. Bu bankamızın ABD’de şubesi bile yok. Halk Bankası’nın suçu ne, Genel Müdür Yardımcısının suçu ne? Müdellel bir şey yok ortada. Onlar için, hukuk şöyle der böyle der önemli değil. ‘Ben güçlüyüm, güçlü olduğuma göre haklıyım’ diyorlar. ABD halen olumlu bir adım atmıyor. İzmir’deki hukuki süreci adeta yok saymaları, ‘Bize göndereceksiniz, vereceksiniz’ tarzında bir yaklaşım içinde olmaları hoş değil. Böyle tehditlerle bir yere varılamaz.
Bu konuda onlardan bir talep gelmedi. Benim bir talebim olmayacak.
Sayın Jeffrey’nin bölgeye atanmasını isabetli bir karar olarak görüyorum. Burada gerek savunma bakanımızla gerek dışişleri bakanımızla gerek istihbaratla görüşmeleri olacaktır. Bizim kendisiyle dostluğumuz büyükelçilik dönemine dayanıyor. ABD ziyaretlerimizde kendisiyle görüşmelerimiz de olmuştur. Bana göre, bundan önceki kişiyle mukayese edilmeyecek derecede isabetli isimdir. Bundan önceki isim oradan alınmış değil; o da halen bölgede malum, belli yerlerde belli görevleri var. Temenni ederim bu yeni süreç hayırlı olur. Bazı adımların seri olarak atılmasına da vesile olur.
CHP’nin HDP’den, HDP’nin CHP’den aday gösterip göstermemeleri bizi ilgilendirmiyor, kendi iç meseleleri. Bizim dışarıdan, içeriden diye bir şeyimiz olmaz. AK Parti’nin ilkelerini benimsemiş, AK Partiliği tescillenmiş olan kişi bizim adayımız olur. Sipariş adaylar belediye başkanlığında hiç uygun düşmez. Bu farklı bir şey. Belediye başkan adayının bir karşılığı olacak ki partinin oy tabanına hitap edebilsin ve partinin oy miktarı ile karşılığı olan oy birleşmiş olsun. Cumhur İttifakı meselesine gelince, doğrusu Sayın Bahçeli’nin bu konudaki yaklaşımı tam nedir bilemiyorum. Biz böyle bir noktada bu işe olumlu yaklaşabiliriz. Milletvekili seçiminde attığımız bir adım var. Böyle bir durum yerel seçimlerde de böyle bir adımı müşterek olarak atabiliriz. Bunun için arkadaşlarımızın, başta liderler olarak bizlerin oturup konuşmalarında fayda var. Taraflar olumlu bakarsa böyle bir adım niye olmasın, olabilir.
Kader mahkumları meselesini anlamış değilim. Kime kader mahkumu denir çok çok önemli. Benim bir ilkem var. İlkem de şudur: Devlete karşı işlenen suçlarda devlet affedici olabilir. Ama kişilere karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisi yoktur. Bunu bazıları şu anda menfaate çevirmek isteyenler olabiliyor. İçeridekiler onların bekleyenleri... Biz arkadaşlarımıza şunu da söyledik, özellikle bu bizim gündemimizde olan bir şey değil. Tüm bunlara rağmen hakikaten yapabilecek bir şey var ise bunu da aramızda görüşelim. Biz MHP ile bir yola çıktık. Burada zaman zaman buna benzer konuları aramızda değerlendirmek suretiyle atılabilecek adımlar var ise bu adımları atmaktan da çekinmemeliyiz. Burada milletin, ülkenin, devletin menfaati önemli. Cezaevlerinde ciddi manada bir doluluk var, kabul ediyoruz. Tüm bunlara rağmen bir şey yapalım derken, öbür tarafta mağdur, mazlum meydana getirmeyelim. İlke şu, devlete karşı işlenenlerde devlet bu yetkiyi kullanabilir ama şahıslara karşı işlenen olduğunda orada devletin böyle bir af yetkisi kesinlikle yoktur.
AB, bazı istisnalar dışında, henüz bizim isteğimiz noktada ya da konumda değil. Almanya’ya Sayın Cumhurbaşkanının (Frank Walter Steinmeier) davetiyle ay sonunda resmi ziyaretim olacak. O ziyaret vesilesiyle, Sayın Angela Merkel ile ortak çalışma yemeğimiz olacak, ertesi gün ise sabah ucu açık bir kahvaltı yapacağız. Türkiye-Almanya ilişkileri konusunda ele almamız gereken bir çok konu var. Almanya’da 3 milyonu aşkın vatandaşımız, soydaşımız var. Pek çok konuyu yüz yüze görüşme imkanı bulacağımız bu ziyareti çok önemsiyorum. Almanya, AB içinde çok önemli bir konuma sahip, adeta bir lider konumunda. AB, Türkiye olarak bugüne kadar attığımız olumlu adımlara maalesef aynı şekilde karşılık veremedi. Hala da aynı karşılığı bulamıyoruz. Birçok kararlar hep ertelendi. Serbest dolaşım, mülteciler konusunda vaat edilen yardımlara kadar; yardımlar konusunda kısmen ödemeler yapıldı, bunları bir an önce aşalım istiyoruz. Aşalım ki AB ile biz de önümüzü görelim, nereye gideceğiz, bir şeyler olacak mı? Bunu görmemiz lazım.
Bir diğer boyut Fransa. Fransa da daha olumlu gibi görünüyor; ama yine de bir iade-i ziyaret (Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron) yapamadı, bunu yapması lazım. Arkadaşlarımız görüşmeleri yapıyor, telefon görüşmesi yapıyoruz, adım atalım derken bakıyorsunuz oralardan koalisyon güçleri olarak Suriye’deki olaylara yaklaşım tarzları çok da iyi değil. AB ülkeleri içinde Hollanda’nın, Belçika’nın tutumlarının çok iyi olduğunu söyleyemeyiz. Arkadaşlarımıza bakanlık bazında görüşmelerde bir şey olduğunda siz görüşmeleri yapın diyoruz. Nereye kadar gider, süreç belirleyecek.
Burada en temel sorun FETÖ meselesi. Maalesef Kırgızistan’da bu terör örgütünün çok ciddi bir alt yapısı var. Buradaki yerleşme süreci eski. Orada başta ordu ve yargı olmak üzere, devlete sızmış durumda. Gerçekten siyasileri de ciddi manada ürküten bir havaları var. Kırgızistan’daki FETÖ yapılanmasına karşı harekete geçilmesi gerektiğini söyledik. Bunu Sayın Başkan’la görüştük. Bu konudaki beklentilerimizi ilettik. Somut adımlar atılmasını beklediğimizi de söyledim. Örgütün ticari faaliyetlerinin de devletin müdahalesiyle durdurulabileceğini anlattık. Bu konuda atılacak kararlı adımların, mücadelenin başarıyla sonuçlanmasını beraberinde getireceğini söyledik. Kendilerine bazı örnekler de verdik. Bu örgütün muhtelif ülkelerdeki yapılanmasına karşı da her yerde mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.