İçişleri Bakanı Süleyman Soylu katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. ABD'nin PYD'ye son üç yılda 2 milyar dolar yardım ettiğini belirten Bakan Soylu, "Acaba Türklerle Kürtler arasında bir şey oluşturabilir miyiz, Sünnilerle Aleviler arasında bir süreç oluşturabilir miyiz diye uğraşıyorlar. Türkiye Sünni-Alevi çatışmasıyla zayıflatılmaya çalışılıyor. Bunu zayıfsanız yersiniz." ifadelerini kullandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu NTV canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtladı.
ANKARA'DAKİ ÜÇ CEMEVİNE SALDIRI
- "ABD son üç yılda PYD'ye 2 milyar dolar niye yardım eder?"diye soran Bakan Soylu,"Acaba Türklerle Kürtler arasında bir şey oluşturabilir miyiz, Sünnilerle Aleviler arasında bir süreç oluşturabilir miyiz diye uğraşıyorlar. Türkiye Sünni-Alevi çatışmasıyla zayıflatılmaya çalışılıyor. Bunu zayıfsanız yersiniz."ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE O MESELELERİ ÇÖZDÜ"
Bakan Soylu, "2 bin dolarlık, 3 bin dolarlık ülkede size bir oyun kurabilirler. Bunu anlarsınız ama ses çıkarmazsınız. Türkiye'nin 21. yüzyıl öncesi tablosu buydu. 21. yüzyılın başında tam bu fay hatları tetiklenen bir Türkiye'de geldik. 21. asrın başından itibaren Cumhurbaşkanımız nasıl bir geçmişte bunları yaşamış, hissetmişsek, Tayyip Erdoğan da bunları bildiği için birinci mesele olarak bunları tuttu. Türkiye, Türk-Kürt meselesi üzerinden Türkiye'yi zayıflatmaya çalışanlara tam da bu medeniyete, coğrafyaya yakışan bir anlayış ortaya koydu ve devam ettiriyor. İkinci mesele, Alevi-Sünni meselesi, üçüncü mesele laik-anti laik meselesi. Türkiye bunu da çözdü. Türkiye 28 Şubat gibi tamamen bu ülkenin yapısına uygun olmayan, postmodern diye tanımlanan bir darbenin sonrasını bir millet olarak iyi yönetti. Toplumun tamamıyla iyi yönetti." diye konuştu.
Bakan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Batı çalışma grupları, fişlemeler, insanların ayrıştırılması, ötekileştirilmesi bu millet 2002'de oyunu kullanarak tam da bu anlayışa itiraz eden bir zihniyeti iktidara taşıdı. Bugün Türkiye'de böyle bir tartışma yok. Kimsenin benim yaşam biçimine müdahale ediyorsunuz diye bir tartışması yok.
Üçüncüsü Alevi-Sünni meselesi: 2008-2010 arası bu ülkenin o gün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, istedikleri zaman tetikleyebileceklerini düşündükleri üçüncü fay hattına da 2008'den itibaren ki belediye başkanlığı döneminde de aynı anlayışı aynı mantığı ortaya koyarak devam etti.
Siz de siyaset yapsanız, değiştirsek koltukları, siz de buradan başlarsınız. Çünkü eğer bunu mağlup ederseniz diğer meseleleri mağlup ederseniz. Bu ülkede herkes ben Kürdüm diyebiliyor mu? Kimsenin böyle bir endişesi söz konusu mu? Bugün insanlar kendilerini ifade etmekte ötekileştiriliyor, ayrıştırılıyor mu, hayır.
Bizim Kürt olan valimiz var, Kürt olan emniyet müdürümüz var. Alevi kaymakamımız var. Babası dede olan emniyet müdürümüz var. Ermeni kaymakamımız var. Caferi valimiz var. Özbek Türkü valimiz var. Hatta son zamanlara kadar Alevi valimiz vardı. Biz pozitif ayrımcılık da yapıyoruz. Kendisini Alevi olarak tanıtan kaymakam adaylarını almak istiyoruz.
SURİYELİ SIĞINMCILAR TARTIŞMASI
2011'de başladığı zaman biz bu sürecin bu kadar uzun süreceğini tahmin etmedik.
Biz insaniliğimizden, komşuluğumuzdan, o insanların karşı karşıya kaldığı zulümden, süreçlerden ayrı bir düşünce içinde olamayız. Bu insanlar kendi ülkelerine dönmeyecekler mi? Elbette ki dönecekler fakat şu anda nereye dönebilirler? PYD'nin etkin olduğu bölgelere mi dönebilirler? Şu anda rejimin sürekli bombaladığı yerlere mi dönebilirler? Türkiye uzun zamandır bu süreci de bir politikayla yönetiyor.
ANKARA ŞAM'LA DİYALOG KURACAK MI?
Bu işin bu meselenin bu noktaya gelmesinden önce böyle bir değerlendirme yapmak, kimin hangi seviyede yaklaşabileceği, hangi adımları atabileceğini görmeden böyle bir değerlendirme yapmak çok kolay değildir, erkendir de. Onun ötesinde bizim sorumluluklarımız var. İnsani sorumluklarımız var, komşuluk sorumluklarımız var. Biz o insanları ölüme terk edemeyiz, ölüme itemeyiz.
Bizim harekat yaptığımız bölgelerde, o hatta toplam 6 milyon insan yaşıyor. O İnsanlar kime itimat ediyor, kime güveniyorlar?
Hayat orada daha öncekinden çok daha normale döndü. Sanayisi, ticareti, ekonomisi, eğitimi ,sağlığı, tarımı, üretimi var.
AZEZ'DEKİ BAYRAK PROVOKASYONU
Biz o bölgeyi avucumuzun içi gibi biliyoruz. Kimin eli kimin cebinde, kimin hangi provokatif eylemi yapmaya çalıştığını da biliyoruz. Hem MİT'in hem emniyet, jandarma ve TSK'nın bilgisi en üst düzeyde. Tekrar söylüyorum, ABD, PYD'ye 2 milyar dolar yardım çıkartıyor. Bunu orada rahat bırakır mı? Kendi kafasına koyduğu projeyi, oyunu kurmadan bizim bu insanların kendi ülkelerinde rahat bir şekilde yaşamalarına yönelik adımları atmamıza müsaade eder mi?
SURİYELİ SIĞINMACILARIN GERİ DÖNÜŞÜ
Türkiye'de 3 milyon 650 bin Suriyeli sığınmacı var. Araştırmalarda, Suriyeli göçmenlerin yüzde 70'i dönmek istiyor. Bir milyon Suriyelinin dönüşünü temin etme hazırlığındayız. Suriye'nin kuzeyinde 200 binden fazla konut yapacağız.
Cumhurbaşkanımız bir ifadede bulundu, "Cerablus, Azez, El-Bab, Resulayn ve Tel Abyad bölgesinde 1 milyon kişinin dönüşünü temin edecek adımlar atacağız" dedi. Ertesi günden itibaren havan atmaya başladılar öbür taraftan. Yani burada her hamleyi gerçekleştiriyorlar. Türkiye'de bir provokasyon yapabilirler mi? Güvenlik açısından bana göre Cumhuriyet tarihinin en güçlü zamanındayız. Atak yemeyiz anlamına gelir mi, büyük konuşmamak lazım. Türkiye içerisinde geçmiş izlerden kalan birtakım denemelere girebilirler ama hemen gereğini yerine getirme kabiliyetine haiziz. Suriyeliler içerisinden bir provokasyon oluşturabilirler mi? Böyle bir şey olmaz, kesinlikle olamaz."