Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde tanıtımı yapılan "1. Su Şurası"na ve gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Dünya nüfusunun 10'da 1'inin içme suyuna erişemediğini belirten Pakdemirli, "Dünyanın 4'te 1'i de temiz suya erişemiyor. Tedbir alınmazsa 2030'da dünya nüfusunun yüzde 60'ına yetecek kadar su kaynağı var, 2050'de de dünyanın yarısının susuzlukla karşı karşıya kalma riski bulunuyor. Ülkemizde bu kadar büyük riskler yok ama dünya bu kadar büyük risklerle karşı karşıyayken bizim suyu ayrıca konuşmamız gerekiyor." dedi.
Pakdemirli, 2019'da Tarım Orman Şurası yapıldığını anımsatarak, tarım konusunun Türkiye'de futbol kadar konuşulan bir konu olduğunu, bu nedenle herkesin bir araya gelerek, ortak akılla konuşulmasını istediklerini söyledi.
Türkiye'nin son 4 aydır suyu konuştuğunu, bu konunun daha organize ele alınması ve iyi neticeler çıkarılması için Su Şurası'nın startının pazartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan toplantıyla verildiğini anımsatan Pakdemirli, 7 ay boyunca bu konunun konuşulacağını ifade etti. Pakdemirli, "Su Şurası'nda, su konusunda geleceğe dönük hangi adımlar atılacak, bunların kararlarını alacağız." diye konuştu.
Şurada konuşulacak konulara değinen Pakdemirli, şu bilgileri verdi:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden önce Su Kanunu ile ilgili önemli bir hazırlık yapıldığını vurgulayan Pakdemirli, bu konunun taraflarca da ciddi bir şekilde yoğrulan, ellerinde hazır bir tasarı olduğunu dile getirdi.
Pakdemirli, bu tasarıyı, kamuoyunda yeterince konuşulmadan geçirilmemesi için "Evet bu tasarı var, iyi bir çalışmadır ama Su Şurası'nda bu hukukun üzerinde tekrar konuşalım" dediklerini ve Şuradan çıkacak neticelerle Su Kanunu çıkarılmasının hedeflendiğini anlattı.
1926'da çıkarılan mevzuatın 2021'e uymadığını belirten Pakdemirli, bu konuda değişiklik yapılması gerektiğini bildirdi.
Pakdemirli, su üzerinde artan baskı olduğuna dikkati çekerek, 1926'daki suyla ilgili beklentiler ve geleceğe yönelik projeksiyonlar ile 2021'dekilerin de birbirine uymadığını, hukukun ve mevzuatın su alanında geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
Şu anda Türkiye'de suyun birden çok sahibinin bulunduğuna işaret eden Pakdemirli, şöyle konuştu:
"Su Kanunu, suyun sahibinin kim olacağını, bunu kimin koordine edeceğini, suyun kalitesini, tahsisini hangi kurumların kararlaştıracağını, Türkiye'de havza bazında suların nasıl yönetileceğini, mümkünse tek elden yönetiminin nasıl olacağını ortaya koyacak. Kanun, yetki çatışmalarını ortadan kaldırarak, kayıp-kaçağın önlenmesini de sağlayacak. Kanunları amaç olarak görmemek lazım, bunlar sizin amaçlarınıza hizmet eden araçlardır ama kanunların bugünkü ihtiyaçlara cevap verecek durumda değillerse mutlaka değiştirilmesi gerekir. Su Şurası'ndan çıkacak neticelerle Su Kanunu çıkarmayı hedefliyoruz. Kanunla suyun tahsisi ve yönetimine ilişkin konular belirlenecek."
Pakdemirli, Türkiye'nin su durumuna ilişkin de bilgi verdi.
Pakdemirli, Türkiye'nin su ihtiyacının iki yıllık toplamının barajlarda biriktirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Tüm tesislerimizi, her şeyi devreye alsak, ülkeye düşen, nehirlerde akan suyun en fazla yüzde 50'sini kullanabiliyor olacağız. Aslında önümüzde çok büyük yatırım hamlesi var. Yani şu anda dünyada stres çeken ülkeler arasında 41'inci sıradayız. Durumumuz kötü değil ancak dünya ortalamasının altında yağış alıyoruz. 574 milimetre, dünya yıllık yağış ortalamasının altındadır. Suyun da aynı zamanda dörtte üçü tarıma, dörtte biri ev ve sanayi kullanımına gidiyor."
Türkiye'nin elindeki potansiyelini daha iyi değerlendirmek için çalıştıklarını vurgulayan Pakdemirli, bu nedenle depolama ve diğer tesislere büyük yatırımlar yapıldığını ve yapılmaya devam edildiğini bildirdi.
Pakdemirli, Türkiye genelindeki içme suyu barajlarının doluluk oranlarına ilişkin de şu bilgileri verdi:
Yağış rejimine baktığımız zaman zaten İstanbul ve İzmir'in Ege'nin ve Marmara'nın yağışlarını topladığını, hala İç Anadolu'nun geriden geldiğini görüyoruz. Ankara'da henüz açılışını yapmadığımız ama devreye aldığımız Gerede İletim Tüneli'miz var. Oradan senede 360 milyon metreküp su geliyor. Ankara'nın yıllık ihtiyacı 400 milyon metreküp civarındadır. Oradan gelen akışla beraber, karın da yağdığını dikkate aldığımızda akışın düzene girmesiyle Ankara'da sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum. Çünkü diğer havzalardan su taşımaya başladık, Gerede hattı çalışıyor, Ankara'nın da bir sıkıntısı olmayacak."
Herhangi bir şehirde su sıkıntı yaşanması durumunda, belediye başkanlarının kendileriyle görüşmeye geldiklerini belirten Pakdemirli, kritik dönemlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın da geldiğini ve görüşüldüğünü, hesaplarının yapıldığını, bu dönemde hiç yağış alınmasa bile ekim-kasıma kadar idare edecek suyun olduğuna dair karşılıklı mutabakata varıldığını kaydetti.
Su konusunda kayıp kaçak oranlarının ve alınacak tedbirlerin sorulması üzerine Pakdemirli, Türkiye'nin nüfusun yaklaşık yüzde 99'una ulaşan temiz içme suyu iletim hattına sahip olduğunu söyledi.
Pakdemirli, 2007'den sonra Devlet Su İşlerinin (DSİ) nüfusu 100 bin altındaki belediyelere de hizmet vermeye başladığına dikkati çekerek, bu tarihten sonra ciddi bir yatırım hamlesiyle belediyelere içme suyu sağlandığın ifade etti.
Belediyelerin su ile ilgili bütün problemlerini DSİ'ye ilettiklerinin altını çizen Pakdemirli, şöyle konuştu:
"Biz de belediyelere kayıp kaçak oranını soruyoruz. Diyelim yüzde 40. Biz de o zaman 'git, şebekeni tamir et, sonra biz sana ek yatırım yapalım' diyoruz. Suyun bir damlasını zayi etmeden şehrin girişine kadar götürüyorsunuz. Yüzde 35-40 kayıp kaçak olması, suyun üçte birinin toprağın altına gömülmesi demek oluyor. Kısıtlı miktarda elde ettiğimiz suyun doğru şekilde vatandaşa ulaştırılmaması son derece üzücü. Son dönemde bu konuda sağlam bir duruş gösterdiğimizden dolayı belediyelerimiz de kayıp kaçak oranını düşürmek için ciddi bir çaba içerisinde."
Pakdemirli, şu an kayıp kaçak oranının ortalama yüzde 37 olduğuna işaret ederek, "Belediyelerin kayıp kaçak oranlarını 2020'e kadar yüzde 30, 2028'e kadar da 25'e indirme hedefleri var. Bu hedefleri tutturamayan belediyelere kurumsal olarak bakış açımız 'su yok'. Önce tamir ve yenilemeleri yapacaklar." dedi.
Pakdemirli, tarım ve sanayi de suyun verimli kullanılması için yapılan çalışmalara da değinerek, şunları kaydetti:
"Sulama alanında son 20 yılda 255 milyar liralık yatırım yaptık. Yaklaşık 7 bin tesis ve 600 baraj yaptık. Cumhuriyet tarihinde AK Parti iktidara gelene kadar 276 baraj yapılmış. Yani Cumhuriyet tarihinin 2 katı baraj yapıldı. 45 milyar metreküp su depolama yapılabiliyor, bu da Türkiye'nin yıllık ihtiyacının yüzde 10 eksiği kadar oluyor."
Pakdemirli, büyükşehirlere su temini noktasında yaşanan sorunların önüne geçmek için alınacak tedbirlerin sorulması üzerine, "Suyu bir şekilde arıtıyor olmamız lazım. Bir şekilde suyu arıtarak kullanmanın yolunu bulmamız lazım. Atık suyu nereye kadar arıtacağımıza karar verecek olan belediyelerin kendi şebeke ekonomileri. Bence atık suyun tarımda kullanılabilmesi için gidilmesi gereken önemli bir yol var, bu mesafenin mutlaka alınması lazım. Bu konuda biz belediyelerimize destek veriyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Tüm belediyelerin ihtiyaçlarını 10 yıllık planlar şeklinde çalıştıklarına işaret eden Pakdemirli, bu kapsamda yapılan çalışmaları anlattı.
Pakdemirli, iklim değişikliğinin doğal olarak Türkiye'yi de etkilediğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
Türkiye'nin şu an normale göre yüzde 20, önceki yıla göre de yüzde 16 daha az yağış aldığına işaret eden Pakdemirli, "Sürekli olarak daha az yağış alacak bir ülkeyiz diye hazırlığımızı yapmamız lazım. Tarımda suyun verimli kullanılması konusunda çok büyük gayretlerimiz var. Kapalı sistem sulamalarına yüzde 50 hibe veriyoruz. Sulama yatırımlarında artık kanal ve açık sistem yapmıyoruz." ifadelerini kullandı.