Anayasa Mahkemesi (AYM), 7 Haziran 2014'te Ardahan'daki protestolarda atılan "Biji Serok Apo" sloganı nedeniyle verilen hapis cezasına ilişkin davada, suçlamanın "terör örgütü propagandası" olarak değerlendirilmesinin, düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetti. Bu hüküm kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Anayasa Mahkemesi daha önce de bir takım tepki çeken kararlara imza atmıştı.
İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmedildi
- Anayasa Mahkemesi kararında, bir marş yoluyla aktarılan düşüncelerin rahatsız edici ya da kışkırtıcı bulunmasının, kişinin ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmayacağını belirtti. Mahkeme, Tekin’in cezalandırılmasının ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu, bu tür öznel değerlendirmelerle insanların düşüncelerini açıklamalarının engellenmesinin temel haklara zarar verdiğini vurguladı. Mahkeme, Tekin'e verilen cezanın toplumun genel yararını gözeten bir gerekliliğe dayanmadığını ve Anayasa’nın 26. maddesi ile koruma altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.
Kararın kabul edilebilir olduğu oybirliğiyle, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği ise oy çokluğuyla onaylandı. Üyeler Yıldız Seferinoğlu ve Ömer Çınar bu karara katılmadı.
Anayasa Mahkemesi Tekin’e 30 bin lira manevi tazminat ödenmesine ve ihlalin giderilmesi amacıyla davanın Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verdi.
AYM'nin tartışmalı kararları
Karar sosyal medyada tepkiyle karşılandı. Bu karar AYM'nin imza attığı ilk tepki çeken hüküm değil. Anayasa Mahkemesi daha önce de bir takım tepki çeken kararlara imza atmıştı.
Yargıtay ile kriz
Geçtiğimiz aylarda Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasında yargı sistemi içinde derin bir kriz patlak vermişti. Krizin sebebi ise Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldükten sonra tahliyesine ilişkin verilen AYM kararıydı. AYM, Atalay'ın tutukluluk halinin hak ihlali olduğunu belirterek tahliye edilmesi gerektiğine karar verdi. Ancak, Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu karara uymayarak tahliye talebini reddetti.
Yargıtay, AYM'nin bireysel başvuru konusundaki yetkilerinin sınırlandırılmasını savunarak, bu tür krizlerin önlenmesi için anayasal düzenlemelere gidilmesi gerektiğini belirtti. Özellikle, Yargıtay, AYM kararlarının yüksek yargı tarafından denetlenebileceği bir mekanizma oluşturulmasını önerdi.