Bugün 15 Temmuz... FETÖ’nün ihaneti ve milletin destansı direnişinin üzerinden dört yıl geçti. O gün 378 çocuk annesiz ya da babasız kaldı. Çabucak olgunlaşan çocuklar için yıllar acılı, özlem dolu ama bir o kadar gururla geçti. Tereddütleri yok, bugün darbeye kalkışılsa anne ve babalarının izinden şehitliğe koşacaklar.
***
BUGÜN OLSA BEN ÇIKARIM
AZALMIYOR AMA ALIŞIYORSUN
***
Biliyorum yanımda ama göremiyorum
- Darbecilerin kullandığı tankın altında kalarak şehit düşen’in 25 yaşındaki oğlu Berkay Tekin, duygularını şöyle anlattı: “Annem hayattayken, ‘erkek olsam da askere gidip şehit olsam’ derdi. Öyle biriydi, annemin hayata bakışı böyleydi. İnançlıydı, vatanını milletini severdi. Bu yüzden sokaktaydı. Olan annemin ölümüne sebep olan kişilere oldu, şehitler kazandı. Mutluyum, hangi şehit ailesine sorarsanız sorun hepsi böyle düşünüyordur. Öldükleri için üzgün; şehit oldukları için mutluyuz, gururluyuz, vatanımız, bayrağımız ve şehitlerimiz kazandı. 4 sene de geçse acısı hep taze. Bir iş yaparken kime danışacağım diye düşünüp tedirgin oluyorsun. Bu süreçte üniversite biterken anneme haber veremedim, iş buldum anneme haber veremedim. Sözleneceğim annem yok... Halbuki yanında aslında ama göremiyorsun. Bunu bildiğin halde yine de yanında olsun istiyorsun. Sözleneceğim birkaç ay içinde. Gençliğinin baharı yarım kalıyor. Dıştan olgunlaşıyorsun ama annesiz tam manasıyla büyüyemiyorsun. İçten içe hep eksik kalıyorsun. Sadece onun şehit olduğunu biliyorsun; rahatlıyorsun o kadar. Aradan yıllar geçince sabrınız artıyor. Fakat yine de ateş düştüğü yeri yakıyor. Annemin eksikliğini hep hissedeceğim. Buket (21) ve Hilal Sümeyye (12) adlı iki kardeşim var. Onlar bu olaydan sonra daha erken olgunlaştı, daha çabuk ayaklarının üstünde durmaya başladılar. Ben de kardeşlerim de kabullenemedik başta, sonradan her şeyi içimize atmaya başladık.”
‘Büyümek’ zorunda kaldım
***
Zaman hiçbir şeyi geçirmiyor
- 15 Temmuz yetimlerinden ikisi de Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde şehit olan Emniyet Amiri’nın çocukları 12 yaşındaki Ceylin ve 4 yaşındaki Kerem Cüneyt. Ceylin, 8 yaşındayken babasının yokluğuyla mücadele etmeye başlarken, Kerem Cüneyt ise o zaman henüz 2 aylık olduğundan babasını hiç hatırlamıyor. Cüneyt Bursa’nın eşi Emine Yıldırım Bursa, “Şanı, şerefi, gururu tartışılamaz. Yani bize bıraktığı gurur hiçbir şeyle ölçülemez ama yaşadığımız hayatın zorluğunu da kelimelerle tarif edemiyorum. Çocuklar için çok zor. Kanatları kırık... Babasız bir hayatta zorlanıyorlar. Onların tesellisi, ‘Şehit oldu. Benim babam bir kahraman.’ Onlar öyle teselli buluyorlar” diye konuştu. Kızının çok zorlandığını söyleyen Bursa, şunları kaydetti: “Sürekli psikolojik destek aldık. Saçlarımı yolardı, ‘Bir şey yap, babamı özledim’ derdi. Oğlum daha hiç bilmiyor. Oğluma hikaye kitabı okurken ‘baba’ kelimesi geçtiğinde onu ‘ağabey’ diye okuyoruz. ‘Baba’ kelimesi evimizde hiç geçmiyor. Bütün resimlerini kaldırdı psikolog. ‘Kaldıracaksın bütün resimleri. Çünkü kızına işkence ediyorsun’ dedi. 4 yıl geçti ama zamanın hiçbir acıyı geçirdiği yok. Aynı ilk günkü tazeliğiyle duruyor. Sadece acıyla yaşamaya alışıyorsun. Yoksa hiç azaldığı yok. Zaman dört sene öncede duruyor. Her sene ‘Bugün bunu yapmıştık. Bugün şunu yapmıştık.’ Hep o zamanlara dönüp dönüp gidiyorsunuz.”
Vatansız olmaz
***
Babasız büyürler ama...
15 Temmuz’da FETÖ’nün, Ankara Özel Harekât Daire Başkanlığı’na bombalı saldırısında ağır yaralandıktan sonra nabzı durmasına rağmen hastanedeki müdahaleyle hayata dönen polis memuru Atilla Tetik, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Meslekten biliriz; bombanın sesini duymayınca bir şey olmuştur: Ya ölmüşsündür ya da ağır yaralanmışsındır. Daha sonrasını pek hatırlamıyorum ama arkadaşlarımın anlattığına göre, zırhlı araçla beton bariyerin arasına sıkışıp kalmışım. Çok kan kaybetmişim. Beni oradan çıkarıyorlar ve hastaneye götürüyorlar. Nabzım atmıyormuş, Doç. Dr. Nedim Aytekin’in müdahaleleri sonucunda hayata döndüm. Bacağım ve karın bölgem yaralanmıştı. Şu anda sol bacağımı normal şekilde kullanamıyorum ve bağırsağım bir torbaya bağlı. Maalesef
hayatıma o şekilde devam etmek durumundayım. Doktor raporumda yüzde 60 engelli olduğum biliniyor ama çok şükür bir şekilde ayaktayım, yılmadım. O gece şunu çok iyi biliyorduk: Evlatlarımız babasız yaşarlar, büyürler ama vatan olmadan asla büyüyemezler ve yaşayamazlar. Bugüne kadar da o gece de onu bilerek görev yaptık. Vatana sahip çıkmak en büyük emelimiz.”
Keşke babam görseydi
***
- Babasının şehadet sürecini ‘yalnızlığı dibine kadar yaşadığım bir süreç oldu’ şeklinde özetleyen’ın 21 yaşındaki oğlu Yusuf Karaaslan, şunları söylüyor: “Hasret, özlem hat safhadaydı. Benim babam vefat etti, insanlar konuyu bilse de bilmese de kendi babasıyla ilgili bir konu açtığında benim bir yanım biraz buruk, biraz yarım kaldı. Her gece şarkılarla ağladığımı hatırlıyorum. Evimiz babamın mezarlığına bakıyor. Oraya bakıp bakıp ağlıyordum. Okulda çok sıkıntı yaşadım, derslerim çok kötüydü. Yeni yeni toparlamaya başladım. Çok buruk bir dört yıldı. Babamla alakalı her şeyi özledim ama en basitini söyleyeyim. 10 yaşındayken babam arabayı bana verip, ‘sür artık çok sıkıldım’ diyordu. Babam vefat ettikten sonra bir gün uzun yola çıktığım bir an oldu, ‘keşke babam şu an beni araba sürerken görebilseydi’ dedim. Devlet bizim için elinden gelen her şeyi yaptı, tüm samimiyetimle söylüyorum. Bazı insanlardan görmediğimiz desteği devletimizden gördük.”