Suriye'de Beşşar Esed rejimi zamanında 13 yıllık savaşta, kuşatma altında kıtlığa mahkum edilen, varil, vakum ve çeşitli bombalarla evleri yıkılan Şam yakınlarındaki Yermuk Filistin Mülteci Kampı sakinleri acıları hala tazeyken harabeye dönen mahallelerine dönmeye, zorlu kış koşullarında hayatlarını yeniden kurmaya çalışıyor. Bölgede bir dönem okul, hastane, cami, iş yeri görevi gören binaların bir kısmı enkaz, bir kısmı ise sadece iskelet olarak ayakta kalmış.
Yermuk Filistinli Mülteci Kampı, ülkenin en büyük Filistin Mülteci Kampı olması özelliğini taşıyor.
400 bin Filistinli vardı
Kamp, Suriye'de 2011'de başlayan devrim mücadelesi öncesinde 400 bin Filistinli mültecinin yanı sıra 800 bin kadar Suriyeli ve diğer bölge ülkelerindeki saldırılardan kaçan başka uyruklardan insanların yaşadığı kentin işlek ve canlı noktaları arasında sayılıyordu.
Rejim güçlerinin 2013-2015 yıllarında kampa uyguladığı kuşatma sırasında, burada kalan insanların yerde biten otları, hayvan yemlerini yiyerek, kuşları hatta kedileri avlayarak hayatta kaldığı görüntüler dünya tarafından izlendi, bugünlerde ise internet arşivlerinde kaldı.
İnsanlar açlıktan öldü
Uluslararası insan hakları örgütlerine göre, kuşatmada yaklaşık 200 kişi açlıktan öldü, kuşatma kaynaklı ilaç ve tedavi eksikliği de hesaba katılınca bu sayı daha da arttı.
Bu dönemde bölgeye gönderilen yardımları almak için gelenlerin oluşturduğu izdihama dönüşen kuyrukların fotoğrafları hafızalara kazındı.
Aynı şekilde, devrik rejimin müttefiki güçlerin yardım için toplanan halka düzenlediği saldırılar ve işlediği katliamlar da savaş suçları olarak insanlık tarihine kara leke olarak sürüldü.
Yermuk Mülteci Kampı'na dönen insanlar savaşın getirdiği yıkım, kışın soğuğu gibi zorlu koşullara tahammül etmeye çalışıyor.
Ayağına büyük gelen terliklerle çıplak ayakla gezen bir çocuğun yüzündeki gülümsemesi ise içinde bulunduğu durumla tezat oluşturuyor.
"Ailemin hepsi gitti"
Filistinli mülteci Fatma Accac: "Oğlum öldü, iki torunum vardı. Birini gördüm, diğerine gelinim hamileydi, kampta doğum yaptı ama ben göremedim. Ne oldu bilmiyoruz. Kontrol noktasına geldiler sonrası yok. Sadece oğlum değil o vakit kamptan çıkan kim varsa bir daha görülmedi. Ailemizin hepsi gitti, içtiğin su gibi şimdi yoklar" dedi.
Güvercin besleyen Filistinli Yahya Salim: "Bazen bakıyorum her yer bomboş. Kapının önüne çıkar bazen çay içerim, bak Allah'a yemin ederim, kızarım hep. Komşularım yok, kimi ölmüş, kimi kayıp, kimi gitmiş. Bu, çok üzücü" ifadelerini kullandı.
Oğlu, gelini, biri yeni doğmuş, göremediği iki torunu, iki kuzeni ve o gün kontrol noktasına giden akrabalarından bir daha asla haber alamadığını anlatan Acac, istihbarat merkezleri, zindanlar, hapishanelerinin hepsinin kapısından devrik rejimin adamları tarafından çirkin bir dille kovulduğunu, eli boş döndüğünü paylaştı.
"Esed ölümü göremesin"
Acac, "Çok acı çektik, çok yorulduk artık. Burada da çok genç öldü. Burayı mahvettiler ne söylesem az. Allah onu geri getirmesin, inşallah geri gelemez. Beşşar Esed ve tebası ölümü göremesin, öyle boşlukta kalsın. Evimizi yaktı, buradaki herkesi yaktı. Tüm Suriye'yi yaktı. Kadınlar, çocuklar, neden? Dünyada böylesi daha görülmedi." diye konuştu.
Esed'in Filistin davasını savunduğu iddiasını değerlendiren Accac, "Ne davası? Bırak Filistinlileri, kendi halkını bile mahvetti. Burada hangi halk varsa hepsi öldü, insanlar üst üste. Tüm dünyada böylesi yok." ifadesini kullandı.
"Gazze'nin yaşadığını yaşadık"
Accac, Gazzelilere şu sözlerle seslendi: "Biz sadece evlatlarımıza üzülmüyoruz, onlar da evlatlarımız, orası da vatanımız, ülkemiz. Öfkeliyiz, izliyoruz, kızıyoruz sonra da ağlıyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor. Gazze'nin yaşadığını biz de yaşadık."
Eşiyle yıkılmış evinin bir kısmını onararak hayata tutunan, 42 yaşındaki Yahya Salim, 2013'te kamptan çıktığını 2021'de yeniden buraya döndüğünü söyledi.
Şimdi evinin çatısında güvercin besleyen Salim, elektrik, su, altyapı kampta hiçbir şeyin kalmadığını belirtti.
Salim, devrik rejimin adamlarının evlerini inşa etmelerine izin vermediğini ve çok yoksul olduklarını, "en alt tabakada, ölü gibi yaşadıklarını" söyledi.
Salim'den Gazze'ye mesaj var
Salim, "Buradan dünyaya mesajım şu, kim ki beni duyarsa tüm dünyada barış istiyorum. Gazze halkı, onlar bizim halkımız. Kızıyoruz, ağlıyoruz ama öldük, elimizde hiçbir şey kalmadı. Elimizde bir şey olsa gözlerimiz onların olsun. Onlar kardeşlerimiz, orası toprağımız. Allah onları kurtarsın. İnsanlar mutlu olsun." dedi.
İşte güvercin beslemesinin sebebi
Güvercin beslemeye 13 yaşında başladığını, çocuk sahibi olmadığını anlatan Salim, "Güvercin, barıştır, zarar vermez, eziyet etmez, insanları sever. Kamptan çıktığımda 150 kuşum vardı. Döndüğümde bulamadım onları, hep aklımda kaldı. Eve dönünce yine başladım. İşte güvercin barıştır, onların varlığını seviyorum. İnşallah bu güvercinler tüm Arap alemine barış olur, her şey geçmişten daha güzel olur. Yaşamak istiyoruz, haysiyet içinde yaşam istiyoruz. İşte al sana bu evler, bunların sahipleri nerede? Şimdi buralara yardım gelmeli, bu insanlar bu evleri inşa etmeli. İnsanların parası yok. Herkes ne çalışırsa o gün onunla karnını doyuruyor." ifadelerini kullandı.
Acı bir tebessüm
Kamp sakinlerinden bazılarıysa kameraya konuşmak istemedi. Bir kamp sakini de kampın kuşatma altında olduğu dönemde namazlar sırasında mescitte sessizliği, insanların açlıktan guruldayan karınlarından gelen seslerin bozduğunu acı bir tebessümle anlattı.