Mücadelesiyle tanıdık: Aliya İzzetbegoviç'i rahmetle anıyoruz

Alman lisesinde öğrenim gördüğü dönemde, üstün yetenekleri, bilime verdiği önem, disiplini ve İslam meselelerine olan ilgisi ile dikkat çekti.

16 yaşındayken dini konuları istişare etmek hedefiyle Müslüman Gençler Kulübü’nü (Mladi Muslimani) kurdu. Daha sonralarında kulüp eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etti. İkinci Dünya Savaşı zamanlarında ihtiyaç sahiplerine yardım edebilmek için seferber oldu.

O yıllarda Alman işgaline uğrayan Yugoslavya’da, Sırplar 100 bin Müslüman’ı katletti.

İslam için genç yaşlardan itibaren verdiği mücadele ile dikkatleri üzerine çeken Aliya, 1946 sonrasında komünist rejimin yönetimi ele geçirmesi onun için zor günlerin başlangıcı oldu.

İslam’ı savunması ile komünist yönetimin hedefi oldu ve 1949 yılında İslamcılık suçlaması ile 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

24 yaşında tahliye edildikten sonra teşkilatla kurduğu bağları güçlendirmeye, Müslümanların sorunlarıyla ilgilenmesi için görevlendirilen Hasan Duzu ile irtibat kurarak ortak çalışmalar yapmaya başladı.

Yugoslav lider Tito öldükten sonra federasyon cumhurbaşkanlığı konusunda çıkan anlaşmazlığa, eyaletlerin her birinin cumhurbaşkanının sırayla bir yıl federasyona cumhurbaşkanı olması kararı ile son verilmişti. Bu şekilde daha da demokratikleşen ülkede, Aliya Izzetbegoviç’in oğlu, 1983 yılında, babasının yazdığı makaleleri bir araya getirerek ‘İslami Manifesto’ adını verdiği bir kitapta yayınladı.

Fazla yankı uyandıran kitap, dönemin rejiminin gözünden kaçmadı ve Aliya Izzetbegoviç yeniden hapse mahkûm edildi.

Mevcut düzeni değiştirmek, Bosna Hersek’i İslami devlete dönüştürmeye, Avrupa’nın ortasında radikal İslami cumhuriyet kurmaya çalışmak ithamları ile 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza, rejim yönetimini korkutan kitabın daha fazla ses getirmesine, insanların Aliya ve eserini daha çok benimsemesine yol açtı.

11 yıla indirilen hapis cezası, 1988 yılında çıkan afla sona erdi. Katillerin olduğu bir koğuşta geçirdiği 5 yıl içerisinde düşünmeye, fikirlerden faydalanarak yeni fikirler üretmeye devam etti.

Özgürlüğüne kavuştuğu yıllarda, komünist rejimler giderek gücünü kaybediyordu. Demokratik Eylem Partisi adını verdiği partisini kurdu ve girdiği ilk seçimde büyük bir başarı elde ederek cumhurbaşkanı olarak seçildi.

İslam ve vatanı için hayatı pahasına mücadele veren Aliya, sahip olduğu engin bilgilerden dolayı Bilge Kral olarak anılmaya başlandı.

1990’lı yılların başında, 1 Mart 1992’de diğer özerk cumhuriyetler gibi Bosna Hersek de referandum sonrası bağımsızlığını ilan etti. Bunun ardından Sırplar, Müslümanlara karşı savaş açtı ve bir katliama daha imza attılar.

Avrupa ve ABD, diğer ülkelerin bağımsızlık mücadelelerine destek verirken Bosna Hersek Müslümanlarını yalnız bıraktılar. Sırpları ellerindeki tüm askeri imkanları kullanarak şehirleri yağmaladı ve Müslümanları vahşice katletti.

Dış desteği, askeri gücü olmadan aylarca Sırp işgaline karşı mücadeleye devam eden Aliya İzzetbegoviç, 14 Aralık 1995’te, Bosna Hersek’te yaşanması muhtemel olan Müslüman soykırımını önlemek için Dayton Anlaşmasını imzaladı ve savaşa son verildi.

Seçilmiş ilk cumhurbaşkanı, 14 Mart 1996’da hastalığı nedeniyle genç yaşlarda başladığı mücadelesine son vermek zorunda kaldı.

Mücadelesi ve ileri görüşlülüğü ile hafızalara kazınan cesur lider, 19 Ekim 2003’te Saraybosna’da yaşamını yitirdi.

Müslümanlar için unutulmaz bir lider olan Aliya İzzetbegoviç'in hafızalara kazınan bazı sözleri...

Özgürlük verilmez, alınır!

İlimle din, birbirinden ayrı olduğu takdirde, din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.

Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.

Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.

Hakiki vatansever vatanını diğerlerine üstün tutan değil, vatanın övgüye mazhar olması için hareket edendir.

Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acı üzerine kuruludur.

.

.

.

.

.

.