Moody's cuma gecesi Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu “yatırım yapılabilir" seviyenin altına indirdiğini açıkladı. Temmuz ayında FETÖ'nün darbe girişiminin ardından kuruluşun Türkiye'nin notunu negatif izlemeye almasıyla başlayan 90 günlük belirsizlik süreci bu şekilde sonuçlanmış oldu. Peki gerçekten Türkiye artık yatırımcı nezdinde yatırım yapılabilir ülke olarak görülmüyor mu?
Kararın motivasyonunu bir kenara bırakıp yatırımcının Türkiye algısına baktığımızda, ülkeyi uzun yıllardır yakından takip eden yatırımcıların reel ekonomik temellere bakarak, uzun vadeli düşündüğünü söylemek mümkün. Şu ana kadar eldeki veriler, piyasaların ilk işlem gününde verdiği tepki, yabancı ekonomistlerin değerlendirmeleri Türkiye'nin tüm bölgesel gelişmelere rağmen hala yatırımcılar için cazibesini korumaya devam ettiğini açık bir şekilde gösteriyor.
Dünyanın tüm önemli şirketleri ve ülkeleri ağırlıklı olarak ABD merkezli üç kredi derecelendirme kuruluşu (Fitch Ratings, Moody's ve Standard amp; Poor's) tarafından derecelendiriliyor. Bu derecelendirmenin asıl amacı, borç alan veren arasındaki itibarı, bir anlamda borcu ödeyebilme gücünü ölçebilmek. Hem ülkeler hem de şirketler bu şekilde dış borçlanmaya gidebiliyor, borcun süresi, miktarı ve faizi genelde bu derecelendirme ve görünüme göre belirleniyor.
Türkiye söz konusu olduğunda ise dünyanın üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun aşırı temkinli bir tavır içerisinde bulunduğu uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Özellikle ekonomik büyüme tahminleri konusunda kuruluşların kıdemli analistleri bile artık bunu kabul ediyor. Bu yüzden hemen her yıl büyümede yukarı yönlü revizyonlar yapılıyor. Her ne kadar bu kuruluşların raporlarını yazan analistler bazen gelişmeleri anlamakta, Türkiye'nin ekonomik dinamiklerini okumakta zorlansalar da Türkiye'nin temel mali göstergeleri, düşük kamu borcu, görece güçlü büyüme ve iç talebi, uzun vadeli yabancı yatırımcı için fırsat sunuyor. Bu yüzden de derecelendirme kuruluşlarının not kararlarının olumsuz etkisi son derece sınırlı kalıyor. Kısacası yabancı yatırımcı küresel düşük büyüme ve negatif faiz ortamında gelişen piyasalarda fırsat ve kar arayışını sürdürüyor.
Geriye bakıldığında Türkiye'nin 2001 krizi dahil olmak üzere borç ödeme geçmişinin sorunsuz olduğu rahatlıkla görülebilir. Kısacası bölgesel risklerdeki yükseliş bile son yıllarda borcun geri ödenmesinde herhangi bir engel oluşturmadı.
Örneğin Moody's'in not kararı sonrasında AA'ya konuşan Nomura Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Stratejisti Timothy Ash, “İyi haber şu ki önümüzdeki belirsizlik ortadan kalktı. Şimdi piyasalar yeniden fiyatlama yapabilir. Ben Türkiye'nin bu karar sonrasında herhangi bir sistemik riskle karşılaşacağını düşünmüyorum. Belki bir miktar para çıkışı olabilir ama gelişen piyasalara yönelen asıl sermaye daha fazla kazanç getireceği düşüncesiyle yeniden giriş yapacaktır. Türkiye'nin mali rasyolarında herhangi bir bozulma, ya da kredibilitesini etkileyebilecek, dış finansman açısından risk oluşturabilecek bir tehdit görmüyorum" diye konuştu.
Moody's'in not kararının ardından haftanın ilk işlem günündeki piyasa tepkisinin son derece yumuşak olduğunu vurgulayan Ash, “Bazıları için ilginç olabilir ama piyasalardaki sınırlı tepki Moody's'in öngördüğünün tersine Türkiye'nin dayanıklılığını ve güçlü temellerini yansıtıyor. Hatta bazı yatırımcılar satın almak için Moody's belirsizliğinin dağılmasını bekliyordu" ifadelerini kullandı.
1999 yılından beri Türkiye'yi yakından izleyen Ash'in görüşleri yabancı yatırımcılar tarafından da paylaşılıyor. Örneğin uluslararası piyasalarda “yatırım gurusu" olarak bilinen Franklin Templeton Yönetim Kurulu Başkanı Mark Mobius, darbe girişimden sadece günler sonra Türkiye piyasalarında yatırım fırsatı arayışında olduğunu söylemiş, "Kişisel olarak Türkiye'ye daha yakından bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Acele etmiyoruz şu anda, ama aynı zamanda tabii ki oradaki yatırım fırsatlarını arıyoruz" ifadelerini kullanmıştı.
Aynı doğrultuda Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen da Moody's'in kararına rağmen Türkiye'yi hala yatırım yapılabilir ülke konumunda gördüklerini söyledi.
Moody's'in değerlendirmesine göre Türkiye'nin kredi notu (Ba1) ile Güney Afrika'nın kredi notunun (Baa2) iki basamak altında bulunuyor. Oysa Güney Afrika'nın ekonomik büyümesi Türkiye'nin aksine neredeyse durmak üzere. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) projeksiyonlarına göre Güney Afrika'nın bu yıl sonunda yüzde 0,1, gelecek sene ise en iyi ihtimalle yüzde 1,0 oranında büyümesi bekleniyor.
Buna rağmen Moody's Başkan Yardımcısı Zuzana Brixiova geçen hafta Güney Afrika'nın kasım ayındaki değerlendirmesinde kredi notunun düşürülmesi ihtimalinin üçte bir seviyesinde olduğunu söylemişti. Bu da demek oluyor ki, IMF tarafından mayıs ayında önce yüzde 0,6'ya sonra yüzde 0,1'e çekilen Güney Afrika'nın notunun korunması ihtimali, notun azaltılmasından daha yüksek bir olasılık. Üstelik Moody's'in Güney Afrika için büyüme tahminleri de son derece düşük. Moody's bu yılın sonunda Güney Afrika'nın yüzde 0,2 gelecek yıl ise 1,1 oranında büyümesini bekliyor. Öte yandan Moody's, Türkiye'nin notunun indirildiğine ilişkin açıklamasında bile Türkiye'nin 2016-2019 yılları arasında ortalama yüzde 2,7 oranında büyümesinin beklendiğini belirtiyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre ise Türkiye'nin bu yılın sonunda yüzde 3,8 oranında büyümesi bekleniyor. Peki büyümeyen Güney Afrika nasıl olur da Türkiye'den daha “yatırım yapılabilir" olarak değerlendirilebilir? Bu soruya verilecek yanıt, Moody's'in kararının hangi 'saiklerle' alındığını da ortaya koyacak.