Türkiye’nin kendi gıda güvenliğini sağlayabilen bir ülke olduğunu söyleyen Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Kamil Yılmaz, "Gelişmiş ülkelerde tarımsal üretim içinde tohumculuk sektörünün çok güçlü bir sistem, altyapı ve teknoloji ile çalıştığını biliyoruz. Bu durum bize göstermektedir ki, tohum çok stratejik bir üründür ve tohumculuk sektörü en az sanayi kadar, bilişim teknolojilerinin gelişimi kadar önemlidir" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin sertifikalı tohum üretimini 2017 yılında 1 milyon 50 bin tona yükselttiğine işaret eden Yılmaz, 2007 yılında yüzde 38 olan ihracatın ithalatı karşılama oranının geçen yıl yüzde 73’e çıktığını vurguladı. Yılmaz, fide, fidan ve süs bitkileri eklendiğinde bu oranın yüzde 92 olduğunu kaydetti. Yılmaz, "Türkiye’de son on yılda üretimini 3,5 kat, son 15 yılda ihracatını 8 kat arttıran başka sektör yoktur. 80 ülkeye ihracat yapmaya başladık" dedi. Yılmaz, şöyle konuştu: "Hibrit sebze tohumculuğunda yeterlilik oranımız yüzde 10’dan yüzde 60’a çıkmıştır. Hububatta yüzde 90 seviyelerindedir ve bu oranlar giderek artmaktadır. Yerli tohum şirketlerimiz hibrit sebze, pamuk, ayçiçeği, mısır gibi ürün gruplarında kendi ıslah ettikleri çeşitlerle hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda rekabet eder düzeye gelmeye çalışmaktadır." Türkiye’de son 15 yıl içerisinde hububat ekim alanlarında yüzde 8 oranında bir düşüş olduğunu, ancak bu daralmaya rağmen üretimin yüzde 18 oranında arttığını kaydeden Yılmaz, "Ekilen alanların azalmasına rağmen üretimin artmasının en önemli sebebi sertifikalı tohumluk kullanımının yaygınlaşmasıdır" dedi.
DAHA ÇOK KAYNAK LAZIM
Uluslararası tohum ticaretinde ve ülke içinde rekabet gücünün arttırılması için sertifikalı tohum üretim kalitesinin yükselmesi, sertifikalı 2 ve 3 tohumluk standartlarının revize edilmesi, kayıt dışılığın engellenmesi ile haksız rekabetin önüne geçilmesi, tohumu eleyerek kullanmaya karşı daha etkin mücadele edilmesinin sektörün daha ileri noktaya taşınması için şart olduğunu ifade eden Yılmaz, "Bu noktada hem kamu hem özel sektör araştırma kuruluşlarına ve üniversitelerimize büyük görev düşüyor. Araştırma - Geliştirme (AR-GE) faaliyetlerine daha çok kaynak ayırmak zorundayız" şeklinde konuştu.