Çalıştığı işyerindeki mesai arkadaşının üzerine yürüyerek ‘terbiyesiz’ diyen işçi, tazminatsız şekilde işten kovuldu. İş Mahkemesi’nin ‘tazminat ödenmeli’ kararıyla sevinen davacı işçi, Yargıtay’dan gelen haberle yıkıldı.
İş Mahkemesi’nin yolunu tutan kovulan işçi, 4 sene boyunca çalıştığı işyerinden haksız şekilde çıkarıldığını belirterek, davalı şirket tarafından tüm hak ve alacaklarını talep ettiğini, davalının herhangi bir ödeme yapmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını istedi. Mahkemede savunma yapan davalı işyeri sahibi ise davacının iş akdinin İş Kanunu’nun 25/II-d maddesi uyarınca; ‘işçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması’ nedeniyle haklı olarak feshedildiğini öne sürdü.
Davalı patron; şirket ile davacı arasındaki güven ilişkisi ortadan kalkmış olup davacının eylemi ile mağazanın çalışma ortamını ve huzurunu onarılmayacak ölçüde zedelediğini, davacının dava dilekçesinde işten haksız olarak çıkarıldığı yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu, bu iddialarına ilişkin herhangi bir dayanak göstermediğini savunarak, davanın reddini istedi.
Davacının iş akdinin davalı işverenlikçe feshedilmesinin haklı sebeple gerçekleşmediği, iş akdinin feshinin geçerli geçerli nedenlere dayandığına dikkat çeken İş Mahkemesi, davacının kıdem ve ihbar tazminatı almaya hak kazanacağı kanaatine vararak davanın kısmen kabulüne karar verdi. Kararı davalı vekili temyiz etti.
Dava dosyasını inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi emsal nitelikte bir karara imza attı.
Kararda şu ifadelere yer verildi: “Dosya içeriğinde bulunan fesih yazısı, tutanak içeriği ile tanık beyanlarına göre davacının iş sebebiyle anlaşmazlık içinde bulunduğu diğer çalışan Y.’in üzerine yürüdüğü ‘terbiyesiz’ kelimesini kullandığı sabittir. Olayların gelişimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının eylemi sataşma niteliğinde olup; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2-d bendi uyarınca sözü edilen eylem haklı feshi niteliğindedir. Davalı işverenin feshi yasal süresi içinde gerçekleşmekle, ihbar ve kıdem tazminatı istemelerinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne dair hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”