Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, KOSGEB'in KOBİ'lere sağladığı kredi konusunda, "Toplam 152 bin 500 KOBİ desteğini aldı. Bunun da toplam maliyeti, piyasaya giren para 3 milyar 750 milyon oldu. 10 Mart'tan 6 Nisan'a kadar küçük işletmelere, mikro KOBİ'lere 3 milyar 750 milyon nakit girişi oldu" dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü yaptığı açıklamada, 15 Temmuz öncesinde bakanlık bünyesinde yapılanan FETÖ mensuplarının verdiği kredilerin incelenmesinden yola çıkarak görevden almalar gerçekleştirdiklerini anlattı.
Bu kapsamda, T.C. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığında (KOSGEB) daire başkanı ve müdür seviyesindeki kişilerin görevden alındığını aktaran Özlü, 15 Temmuz öncesinde kime ne kadar destek verildiğini, nasıl destek verildiğini ve usule uygunluklarının incelendiğini, hazırlanacak raporun gereğini yapacaklarını kaydetti.
KOSGEB'in kurulduğu günden bugüne kadar verdiği tüm desteklerin toplamından daha büyük desteği şu anda verdiklerini anlatan Özlü, şunları söyledi:
- "11 milyar liraya yakın bir desteği veriyoruz. Toplam 152 bin 500 KOBİ desteğini aldı. Bunun da toplam maliyeti, piyasaya giren para 3 milyar 750 milyon oldu. 10 Mart'tan 6 Nisan'a kadar küçük işletmelere, mikro KOBİ'lere 3 milyar 750 milyon nakit girişi oldu. Buradaki hedefimiz 11 milyar liradır. Halen işlem başlatmayan 40 bine yakın KOBİ var, demek ki ihtiyaçları yok. Kendilerine mesaj gitmiş olmasına rağmen işlem başlatmadılar. Bir ara bankalardan şikayetler vardı, bunları aştık. Türkiye'deki bütün KOSGEB müdürleri, bankalar teyakkuz halindeler. Adeta bir kredi seferberliği ilan ettik. Bugünkü rakam 3 milyar 750 milyon. Bu rakam yarın 4 milyarı geçer. Tahmin ediyorum 10 Nisan'a kadar, 11 milyarın yarısından çoğunu KOBİ'lerle buluşturmuş olacağız. Piyasalarda bu sebeple bir rahatlama, sirkülasyon olacağını söylemem gerekir."
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yapılanmasının en bariz şekilde gerçekleştiği kurumlardan birinin de bakanlığı ile ilgili kurumlar olduğunu belirtti.
Bu kurumların başında TÜBİTAK'ın geldiğini belirten Özlü, "2011 ile 2013 yılları arasında TÜBİTAK'a bin 706 kişi alınmış. TÜBİTAK'ın o tarihteki toplam personel sayısının 4 bin 500 civarında olduğunu düşünürseniz, yarı yarıya bir rakam demektir. Bu aslında hesapsız kitapsız, sorumsuz bir işe alım politikası, daha doğrusu bir personel yapılanması söz konusu. Bunların tamamını inceledik, tamamına yakınının işine son verdik. Halen içerisinde kendisini gizlemiş, tespit edemediğimiz kişiler var mıdır? Olabilir. Takip ettiklerimiz var." diye konuştu.
TÜBİTAK'taki yapılanmaya benzer şekilde KOSGEB'te de bir yapılanma oluşturulduğunun tespit edildiğini aktaran Özlü, şöyle konuştu:
"Bu iki kurum da hem insan kaynağı bakımından hem de araştırma geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, KOBİ'lerin desteklenmesi babında önemli finansal kaynaklar sağlayan kurumlar. Bu yapılanma finansal kaynakları kontrol etme gibi bir faaliyet yürütmüş. FETÖ yapılanması, bakanlığımızda ve ilgili kurumlarında adeta bu kurumları ele geçirme, bunların finansal kaynaklarını yönetme, belli amaçlarla belli yönlere sevk etme gibi bir gayret içerisinde olmuşlar. Her iki kurumda da ciddi görevden almalar, işten çıkarmalar yaptık. Bugün geldiğimiz noktada her iki kurumda da önemli bir ayıklanma gerçekleştirdik. Burada hem insan kaynağı bakımından bir yapılanma gayreti içerisinde olmuşlar, hem de finansal kaynakların belli bütçeleri fonları yönetme, yönlendirme noktasında bir gayret sarf ettikleri görülüyor."
16 Nisan'da gerçekleştirilecek halk oylamasının ardından arzu ettikleri anayasa değişikliği gerçekleştiğinde devletin yapılandırılmasının daha kolay olacağını vurgulayan Özlü, "Bakanlıkların, idari teşkilatların yapılandırılması daha kolay olacak, hem de görevlendirmeler daha kolay olacak. Dolayısıyla 16 Nisan'dan sonraki süreçte yeni Türkiye'nin yeni devlet teşkilatında bu tip yapılanmalar asla olmayacak. Bu tip yapıların sızması, etkinleştirilmesi mümkün olmayacağı bir sisteme geçeceğiz inşallah." değerlendirmesini yaptı.
FETÖ'nün bakanlık ve ilgili kurumlarındaki faaliyet planlarını anlatan Özlü, sözlerini şöyle tamamladı:
"Birinci öncelik olarak kendi menfaatleri çerçevesinde devletin kurumlarını ele geçirme politikası izledikleri görülüyor. Finansal kaynakları kendilerine yönlendirme, kendi yakınlarını, yandaşlarını, mensuplarını görevlere getirme gibi bir amaç taşıdıkları görülüyor. Bu amaçlar doğrultusunda çalıştığınız zaman ülkenin bilimsel teknolojik kalkınmasının da doğal olarak engellendiği ortaya çıkıyor çünkü amacınız bilgi üretmek, teknoloji üretmek değil, kendi yakınlarınıza mensuplarınıza imkan sağlamak, iş sağlamak, kaynak aktarmak oluyor."