Özellikle işsizlik rakamlarının artması ve üretimin sekteye uğramasıyla ülkeler çıkış yolu olarak IMF'ye başvuruyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünyada koronavirüs salgınının yayılmasını engellemek için alınan tedbirler kapsamında işyerlerinin tam ya da kısmi olarak kapatılması 2,7 milyar kişiyi doğrudan etkiledi. Dünyadaki toplam işgücünün yüzde 81'ine denk gelen 2,7 milyar kişi içinde koronavirüsten en çok etkilenen sektörlerden turizm, seyahat ve gayrimenkulde çalışanlar için kalıcı istihdam kayıpları bekleniyor. Uzmanlar, gelirlerin büyük bölümünü bu sektörlerden elde eden ülkelerde işsizliğin de tetikleyeceği ekonomik sıkıntıların baş gösterebileceğini belirtiyor.
Çıkmaza giren ülkelerin Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) yardım isteyeceğini ve bu durumun ekonomik sorunları derinleştireceğini söyleyen Dr. Aziz Hatipağaoğlu, “Daha önce bir kaç kez yaşadığımız gibi IMF'ten kaynak almak yoluna gitmek, aynı filmi bir kaç kez seyretmekten başka bir anlam ifade etmiyor. Bugüne kadar IMF ile yolu kesişip de sorunları çözülmüş, ekonomisi güçlenmiş başarı hikayesi oluşturacak bir ülke bulunmuyor. Nitekim Washington Uzlaşması dayatmaları altında bir çok ülkenin de büyük sıkıntılar yaşadığını gördük.” dedi.
IMF'nin 2020 yılı için dünya ekonomisinde yüzde 3, Türkiye'de ise yüzde 5 küçülme yaşanacağını tahmin ettiğini belirten Dr. Aziz Hatipağaoğlu, “Türkiye'de beklentilerin üzerinde rakamlar elde edebilmek için istihdamı güçlendirmek durumundayız. İlk aşamada desteklenecek sektörler yeniden belirlenmeli, katma değer ve istihdam yaratma özellikleri önde tutulmalıdır. Bilhassa ara malı üretimi yapacak işletmelere geniş kapsamlı destekler sağlanmalıdır. Çünkü tedarik zincirinin önemli ölçüde yurt dışı kaynaklara bağımlı olması ülkemiz ekonomisi açısından ciddi bir güvenlik sorunu oluşturuyor. Türkiye potansiyeli ve genç nüfusuyla tüm bu sorunların üstesinden gelebilir.” şeklinde konuştu.
Türkiye'de çalışan nüfusun yüzde 95,5'inin krizlerden doğrudan etkilendiğini ifade eden Dr. Aziz Hatipağaoğlu, “İstihdam edilen nüfusun yüzde 69,9'i ücretli veya yevmiyeli, yüzde 8,7'si ise ücretsiz aile işçisi durumunda. Kendi hesabına çalışan esnaf ve zanaatkârların yüzde 16,9'luk oran da eklenince; istihdam edilebilen 27,3 milyonluk nüfusun yüzde 95,5'ini bu kesimlerden oluşuyor. Herhangi bir kriz anında en olumsuz şekilde etkilenen, gelirinin büyük bir bölümünü kaybedenler de yine bu kesim. Dolayısıyla ülkemizi diri ve ayakta tutabilmek için bu kesimlerin güçlü olması gerekir. O nedenle koronavirüs salgınının oluşturduğu toplumsal ve ekonomik sorunların mümkün olan en hızlı şekilde çözülmesi büyük önem taşıyor” dedi.
Türkiye'nin ekonomiyi güçlü şekilde destekleyecek mali ve para politikalarıyla büyüme yönünde acil adımlar atması gerektiğini belirten Dr. Aziz Hatipağaoğlu, “Ülkemizin bu dönemde en az yüzde 5 düzeyinde bir büyüme oranını sürdürülebilir kılması şart. 2019 yılı sonunda 82,9 milyon olan nüfusumuzun 2025 sonunda 88,8 milyona ulaşması bekleniyor. Bu veriler önümüzdeki 6 yıl içinde nüfusumuzun yıllık bileşik büyüme oranının yüzde 1,16 düzeyinde olacağı gösteriyor. 2025 yılında genç nüfus bağımlılık oranımız ise pek değişmeyerek yüzde 33,3 düzeyinde olacak. Bu demektir ki gelecek 6 yıl içinde artan nüfusumuza yeni istihdam imkânları oluşturmak durumundayız. Bu da sürdürülebilir bir büyüme yolunda olmamızla ve büyümenin katma değerli sektörlerden gelmesiyle mümkün.” ifadelerini kullandı.