Ali Kibar, "İş Dünyası Söyleşileri" kapsamında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl devreye giren Kredi Garanti Fonu (KGF) ve piyasalara enjekte edilen 250 milyar liralık finansman kabiliyeti ile özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde hareketlenme yaşandığını ifade eden Kibar, büyümeyi tetikleyen ve yaklaşık 1,2 milyon civarında istihdam kazandıran bir süreç yaşandığını kaydetti.
Bu yıl için KGF'den gelen ve geri dönen kaynakların, sanayi ile Eximbank da dahil ihracat ve üretim endeksine katkıda bulunmasıyla ilgili birtakım çalışmalar bulunduğunu aktaran Kibar, şunları kaydetti:
"Bunun yanı sıra önümüzdeki dönemde ekonomimize çok önemli katkısı olacak, özellikle KDV'lerin finansmanının flexible (esnek) hale gelmesi ve şirketlerin bilançoları üzerinde taşıdığı yükün hafifletilmesine ilişkin KDV Reform Paketi var. Bunun önümüzdeki günlerde Meclis'ten geçmesi ve uygulamaya alınmasına yönelik bir çalışma yapılıyor diye biliyoruz. Bankacılık sektöründeki TL borçlanma faizlerinin yüzde 16-20'ler seviyesine geldiği bir ortamda, şirketlerin üzerindeki baskıyı önemli anlamda absorbe edecek bir süspansiyon... Adeta bir amortisör görevi sağlayabilir. Birçok kuruma endirekt bir mekanizmayla bağladıkları paranın kendi işlerinde kullanılabilmesi için kısmi anlamda fırsat yaratacak. Paketin, bu yılki büyümeye pozitif katkısı olacağını, yatırımları hızlandıracağını düşünüyorum. Bunların da katkısıyla bu yıl büyümede yüzde 6,5 seviyelerinin yakalanabileceğini düşünüyorum."
Bekleyen KDV'lerin şirketler için önemli bir yük olduğunu vurgulayan Kibar, kamu tarafında iade nakli ya da mahsup sisteminin devreye alınmasının reel sektöre önemli bir dolaylı kaynak girişi anlamına geleceğini söyledi.
Yüksek faizin dolaylı olarak kur üzerinde baskı oluşturduğunu belirten Kibar, "Faiz oranlarının yüksekliği, kur üzerinde baskı oluşturuyor ve kuru yukarı çekiyor. Bir müddet kurlar durağan gitse de kar realizasyonu dönemleri geldiğinde hızlı bir şekilde yabancı para birimine dönüş olabiliyor. Bu da esasında tüm halkımız dahil hepimize enflasyon ya da dolaylı maliyetler olarak yansıyor. Faizlerin, gelişmekte olan ülkelerdeki seviyelere indirilmesi çok önemli. Faizler, maliyet anlamında da makul seviyelere geldiği zaman yeni yatırımların önü açılır. TL'de yüzde 15-16 faiz vererek, yeni yatırımı uzun vadeli geri ödeme planıyla öngörmem ne kadar realistik olabilir? Yatırımcı faizi yüzde 6-8'ler seviyesinde görürse, bunları realize edebilirsiniz ve birçok alanda yeni yatırım ve istihdamın önü açılmış olur." şeklinde konuştu.
"Bankaların, Merkez Bankası'nda tuttuğu karşılıklarda birtakım iyileştirmeler olabilir. Bankaların topladığı mevduatın belirli bir oranını sanayi üretimi yapan kitleye verilmesi için sınırlar getirilebilir. Sadece zincirin tek halkasını yöneterek olmaz. Daha harmonize bir formatta, bankaların da makul karlılık seviyesinde çalışacağı bir yönlendirme yapılabilir ve buna da kamu bankaları öncülük edebilir. Kalkınma Bankası gibi bir banka kurulabilir. Böyle bir bankanın kurulmasıyla sanayicinin yeni yatırımlarına orta vadeli kaynak sağlanabilir.