Canikli, NTV'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Moody's'in kararının ardından diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz karar almalarının önlenmesi için ne tür tedbirler alınacağının sorulması üzerine Canikli, ekonominin büyütülmesi, risklerin ortadan kaldırılıp azaltılması için sürekli düzenlemeler yaptıklarını, buna yönelik özel bir tedbir alınamayacağını vurguladı. Sürekli teyakkuzda olunması gerektiğinin altını çizen Canikli, ortaya çıkan yeni durumlara yönelik yeni kararlar aldıklarını anlattı.
Hükümetin, önemli bir kısmı yapısal olmak üzere önemli birçok reforma imza attığını anımsatan Canikli, sıkı maliye politikası ve güçlü finansal yapıdan taviz vermeden önemli birçok reformun, genel olarak yapılması gerekenlerin hayata geçirildiğini ifade etti.
Canikli, "Özel olarak, (şu, şöyle bir karar aldı, şuna yönelik bir adım atalım, tedbir alalım) gibi bir şeyimiz yok. Esasında Moody's'in gerekçesinde Türkiye'nin güçlü ekonomik yapısı, sağlam mali duruşu çok net bir şekilde belirtiliyor, bu söylendikten sonra da nasıl not düşürülüyor onu anlamak da mümkün değil. İşin bir başka çelişkisi, garip tarafı da bu." değerlendirmesinde bulundu.
Piyasanın Moody's'in kararına verdiği tepkiye ilişkin de Canikli, Türkiye'de ekonomide yabancı oyuncular da dahil olmak üzere piyasanın bu tür kararlara hazır olduğunu söyledi. Canikli, şunları kaydetti:
"Piyasa, Moody's'in muhtemel bir not düşüşünü de yüzde 100 olmasa bile, büyük oranda satın almıştı. O nedenle not düşüşünden sonra hiçbir sıkıntı yaşanmadı. Esasında böyle bir karardan sonra en azından kur seviyesinde, faizlerde bir miktar hareketlenme olabilirdi, borsada aşağı yönlü... Onlardan hiçbiri olmadı. Mevcut durum teyit edilmiş oluyor. Makrolarda hiçbir sıkıntı yok. Kısa vadeli hareketlerde de bir olumsuzluk söz konusu değil. Kararı verenlerin, karardan sonra Türkiye ekonomisine yönelik beklentilerinin gerçekleşmemesi üzerine çok büyük bir hayal kırıklığına uğramış olduklarını tahmin ediyorum. 'Not indiriminden sonra şöyle şöyle sıkıntılı bir tabloyla karşı karşıya kalmışlardı, muhtemeldir ki Türkiye de benzer bir sürece girebilir' diye değerlendirmeler yapılıyordu. Bunlardan hiçbir tanesinin olmayacağını söyledik, söylemlerimiz tamamen ekonomik, hamasi, siyasi değil kesinlikle. Çünkü Türkiye'nin en önemli özelliği güçlü ekonomik yapısını, en zor şartlarda dahi büyümesini sürdürebilmesidir."
Başbakan Yardımcısı Canikli, dünyanın herhangi bir ülkesinin Türkiye'nin yaşadıklarının çok daha küçük bir kısmıyla karşı karşı kalması halinde temel makro göstergelerinin bozulacağını ve bunu engelleyemeyeceğini belirterek, "Ama biz bu şoklarla birlikte büyümemizi sürdürebiliyoruz. Yaşamaya alışmış bir ekonomi, bu anlamda. Sayısız kereler test edildi. Biz bundan daha ağırlarını gördük. 15 Temmuz'un potansiyel, ekonomi üzerindeki tahrip edici etkisi, Moody's'in not düşürmesiyle ortaya çıkması muhtemel olumsuzluklardan çok çok daha ağırdı. Biz orada bile herhangi kalıcı bir tahribat meydana gelmeden aşabilmiş bir ekonomiyiz." diye konuştu.
Moody's'in kararının ardından Türkiye'den ne kadar bir sermaye çıkışı olabileceğine yönelik soruya karşılık Canikli, bu konunun dünkü Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda (EKK) gündeme geldiğini bildirdi. Canikli, "Öyle bir para çıkışı beklemiyoruz." ifadesini kullandı.
En az iki derecelendirme kuruluşunun "yatırım yapılabilir" notu olmayan ülkelerde yatırım yapmama veya yatırımlarını belirli bir oranda tutma zorunluluğu şeklindeki iç kural gereği 2 milyar dolarlık çıkış olacağı yönünde açıklamalar yapıldığını anımsatan Canikli, "Ben öyle bir çıkışın olmayacağını düşünüyorum. Net çıkış olarak söylüyorum, o fonlar kendi mevzuatları çerçevesinde o rakamı çıkarmak durumunda kalsalar bile aynı oranda, daha büyük miktarda gelişlerle telafi edileceğini düşünüyoruz." açıklamasında bulundu.
Nurettin Canikli, 15 Temmuz'dan sonra ağustosta yaklaşık 900 milyon dolarlık net giriş olduğunu, bu ay da 250-300 milyon dolara yakın net giriş yaşandığını kaydetti. Canikli, "O kadar büyük çalkantı, tartışmalardan sonra hala net girişler devam ediyor. 15 Temmuz gibi inanılmaz şoktan sonra bile net girişler devam ediyorsa, Moody's'in not düşüşünden sonra çok etkilenme ihtimalinin düşük olduğunu kabul etmemiz gerekiyor." dedi.
Canikli, dünkü EKK'da Orta Vadeli Program (OVP) ile 2017 bütçesinin ele alındığını, bugün de Başbakan Binali Yıldırım başkanlığındaki EKK'da OVP'yi değerlendireceklerini bildirdi.
Kredi kartında taksit düzenlemesinin Resmi Gazete'de yayımlandığının hatırlatılması üzerine Canikli, 2014 yılı başlarında kredi hacminde ortalama yıllık yüzde 20 nominal büyüme görülmesi nedeniyle daha fazla genişlemesini engellemek için bir dizi tedbirler alındığını hatırlattı. Bu şekilde kredi hacminde nominal artış oranının yüzde 15 bandında kalmasının hedeflendiğini anlatan Canikli, şöyle konuştu:
"Fakat son yıl ve son aylarda çok ciddi reel düşüşler yaşandı. Bırakın yüzde 15'ler gibi bir artışı, 2016'nın Temmuz ayı itibarıyla bireysel kredilerdeki nominal artış yüzde 2,6-2,7 civarında. Bu reel olarak ciddi bir düşüş demektir. Tabii talebi ve büyüme rakamlarını da olumsuz yönde etkiliyor. Yüzde 15'lere kadar nominal artışı normal olarak değerlendirilen kredi hacminin genişlemesi bir tarafa, reel olarak düşüşün söz konusu olduğu tabloyla karşı karşıyayız. Bu, iç talebi de kasıcı, daraltıcı bir etki yaptı. O nedenle büyüme rakamlarını da olumsuz yönde etkilemeye başladı. Olumsuz sonuçların ortadan kaldırılması için tedbir alınması, adım atılması gerekiyordu. Büyüme rakamlarımızdaki son aylarda hedeflerin gerisinde kalmamamızın temel iki nedeni var, iç ve dış talepte düşüş söz konusu. İç talepteki düşüşün önemli ayaklarından bir tanesi de kredi kartları ve tüketici kredilerindeki reel düşüştür."
İhtiyatlı adım attıklarını, gerekirse yeni bir adım atılabileceğini kaydeden Canikli, kredilerdeki taksit düzenlemesiyle ithalata dayalı tüketimi daraltmayı amaçladıklarını vurguladı.
Kredi kartı ve kredi borçlarına yönelik düzenlemeye ilişkin bilgi veren Canikli, bu çerçevede toplam 257 milyar liralık kredi stokunun yapılandırma kapsamında olduğunu söyledi.
Söz konusu yapılandırmanın otomatik olarak yapılmayacağına ve yalnızca mevcut stok için geçerli olduğuna dikkati çeken Canikli, şunları kaydetti:
"Biz bankalara yapılandırma imkanı yetkisi veriyoruz. Bankalar bunu birden fazla da kullanabilir. Yani mutlaka 72 aya kadar da kullanmayabilir. Bir müşterisi için 50 aylık imkan sağlarken, bir başkasına 60 ay sağlayabilir. Burada sistemi rahatlatmak için inanılmaz bir esneklik sağlıyoruz. Ayrıca bu düzenleme sadece ödeme darlığına düşenler içinde değil, borcunu zamanında ödeyenler için de kullanılabilir. Dolayısıyla esnek bir yapıyı bankaların kullanımına sunuyoruz. Ayrıca, taşıt kredileri de yapılandırma kapsamında değil."
Canikli, yapılandırma kapsamında uygulanacak faiz oranlarına ilişkin ise "Bu konuda bir problem çıkacağını düşünmüyoruz. Kredi kullanan müşteriyi de rahatsız etmeyecek, bankayı da zora sokmayacak bir faiz oranının ortaya çıkacağını tahmin ediyoruz. Mağduriyetler ortaya çıkarsa onları giderici adımlar atarız. Bu gelişmeleri günlük takip ediyoruz." dedi.
Birçok sorunu kural koymaya gerek olmadan, görüşmelerle hallettiklerini vurgulayan Canikli, aşırı regülasyonun sistemi rahatsız edeceğini kaydetti.
Canikli, son dönemde yapılan faiz indirimlerinin, kredi faizlerine büyük oranda yansımadığını belirterek, "Kredi faizlerini belirleyen ana maliyet unsuru mevduat faizleri. Mevduat faizlerini düşürmeden, kredi faizlerinde de anlamlı bir düşüş sağlanması çok gerçekçi görünmüyor. Bazı yöntemler kullanılarak bir miktar indirim yapılabilir ama bu kalıcı olmaz. Dolayısıyla biz mevduat faizleri üzerine odaklanmış durumdayız. Sürekli olarak bankalarla görüşüyoruz, mevduat faizlerinde düşüşü mutlaka sağlamamız gerekiyor. Bunu da kural koymadan piyasa koşulları çerçevesinde halledeceğiz." ifadelerini kullandı.
Mevduat faizlerinin yüksek olmasının en büyük nedeninin aşırı rekabet olduğunu altını çizen Canikli, "Rekabet şartlarını, kurallarını ihlal etmeden, sadece aşırı rekabet ortamını bertaraf ederek mevduat faizlerini makul bir seviyeye çekmeleri gerekiyor. Bankalar da bu konuda çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Büyüme başta olmak üzere ekonomik hedeflerde bir miktar değişiklik yapılabileceğine işaret eden Canikli, "Yıl sonu hedefine ulaşamayacağımızı görüyoruz." ifadesini kullandı.
Canikli, Orta Vadeli Program'ın (OVP) gerçekçi rakamlar üzerine kurulması gerektiğine dikkati çekerek, "Şimdi OVP hazırlıyoruz. Çalışmalarımız devam ediyor. Büyümenin dışındaki diğer makrolarda hedefe uzaklık noktasında bir problem görünmüyor. Hedefin bir miktar üzerinde cari açık gelebilir, bir de büyümede. Onun dışındaki makrolarda sıkıntı gözükmüyor." diye konuştu.
Türkiye'nin batı sermayesine yüzde 100 bağımlı olmadığını vurgulayan Canikli, "Komşu ülkelerdeki yangına rağmen, Türkiye'ye yönelik sermaye transferi devam ediyor. Büyük çoğunluğu da kalıcı sermaye. Bu özelliği olduğu sürece Türkiye'de sürekli ibre yukarı yönlüdür. Zaman zaman ufak tefek kesintiler olsa dahi Türkiye ekonomisinin yönü hep artı ve yukarı yönlüdür. Dolayısıyla, herkes hesabını kitabını buna göre yapsın. Hiç kimse daralma üzerine bir model geliştirmesin. Yatırımcılar için de geçerli, tüketiciler için de geçerli. Bunu yaparsa kaybederler." dedi.
Canikli, Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik soruşturma kapsamında mağduriyet yaşanmaması için önemli çalışmalar yapıldığını anlatarak, "İhraçlar ve açığa almalar olduktan sonra bize 'Hata yaptınız, yanlış yaptınız' diye başvuranların oranı son derece düşüktü. Uzun bir süre böyle devam etti fakat daha sonra, çok büyük ihtimalle terör örgütünün yönlendirmesi ve algı oluşturma hedefinin parçası olarak herkese 'itirazda bulunun' diye bir telkin oldu. Bu nedenle son 4-5 günde talepler yoğunlaştı." şeklinde konuştu.
Söz konusu taleplerin büyük kısımının standart metinlerinden oluştuğunu belirten Canikli, şunları kaydetti:
"Aynı kalem, aynı cümleler tek elden çıkmış gibi. Bu da son derece önemli. Şimdi şifreyle girilen, özel haberleşme platformunda konuştuğu kesin olarak tespit edilen bir tanesini düşünün. Biliyoruz ki bu terör örgütünün özel haberleşme platformu. Sadece çok özel üyeler bunu kullanabilir ki bugün sayısının yaklaşık 180 bin olduğu tahmin ediliyor. O kişiler bile başvuruyor. Onların dilekçeleri de standart. Bunlara rağmen hepsini yeniden gözden geçiriyoruz. Bir yöntem geliştirdik. O yöntem çerçevesinde tüm talepler Ankara'ya geliyor. Onları ilgili kurumlar üzerinden tekrar test ediyoruz. En sonunda Başbakanlıkta oluşturduğumuz merkez tarafından hepsi tek tek değerlendiriliyor. Bazılarında detaya iniyoruz, ineceğiz. Bir kişinin haksızlığa maruz kalmasını istemiyoruz. O hassasiyetle devam edeceğiz. Sonuç itibarıyla yeniden değerlendirmelerimizden sonra ortaya çıkan sonuç, yüzde 100'e yakın kesinlikte, doğrulukta karar olduğunu söyleyebiliriz."