Soruları yanıtlayan Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, kur ve piyasalar tarafında hareketin yüksek olduğu dönemlerde ihtiyatlı olunması gerektiğini vurguladı.
Dolar/TL'deki yükselişin geçici olduğu, tekrar düşüşe geçeceği öngörüsünde bulunan Arzova, şunları kaydetti:
"Bu zamanda TL'ye sahip çıkılmalı. Yabancılar borsadan çıkıp yurt dışına gidebilir. Bu durum ülkeye fon giriş-çıkışının çok rahat olduğunu gösterir. Bu da ülkeye güven var demektir. Geçici bir dönemdeyiz. Yurt içi yatırımcılar muhakkak TL'de kalmalı. Çünkü bu kalkışmanın bir ayağı finansal boyutta gelebilir. Onun için uyanık olmak gerekir. Ama finansal olarak bir dalga yaratmaya çalışabilirler. Meydanlarda sergilenen milli duruşun finans alanında da gösterilmesi lazım. Çünkü (FETÖ) bunların finans alanında adamları olabilir. Piyasayı dalgalandırmak isteyebilirler. Dolar/TL 3,20-3,40 olacak gibi spekülasyonlara gelmemek gerekiyor."
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin de Moody's'in "siyaset kokan" kararı ve tavrının yaklaşık 2 yıldır devam ettiğini belirterek, Moody's'in Türkiye'nin not görünümünü negatife indirdikten sonra teknik olarak 6-9 ay içerisinde notunu düşürmesi gerektiğini söyledi.
Alkin, "6, 9 ve 24 ay geçmiş, Türkiye'nin notunu indirmiyorsun ama görünümünü negatifte tutuyorsun. Bu Moody's'in çok farklı gerekçelere bağlı olarak ekonomik değerlendirme yapmaktan çok, siyasi yaptığı yönündeki eleştirileri ve bazı suçlamaları aslında teyit edebilecek bir durum. Bu menfur olayın ülkenin büyümesine, cari açığına, bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği üzerine etkisini görmeden Türkiye'nin notunu indirmekten söz etmek çok iyi niyet koşulları içinde değerlendirilemez. Moody's'in mutlaka kendisine çeki düzen vermesi lazım."
Farklı endişe ve gerekçelere bağlı olarak dolar/TL'nin Eylül 2015'te 3,07'ye ulaştığını, bazı uluslararası finans kuruluşlarının kurun 3,20-3,40 olacağını belirttiğini ifade eden Alkin, "Fakat hiç öyle olmadı. Türkiye'nin içeride ve dışarıda attığı ekonomik ve siyasi adımlarla dolar/TL 2,80'lere kadar geriledi. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bu hain saldırı neticesinde de dolar/TL'nin 3'ün üzerine çıkması kimseyi tedirgin etmesin. Kurdaki bu harekete bakıp telaşa kapılarak döviz satın alınırsa, TL değerlendiğinde yeniden aynı pişmanlığı yaşayabilirler. Vatandaşımıza milli duruşun devamı olarak TL'deki pozisyonunu değiştirmemesini öneririz." şeklinde konuştu.
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise kredi derecelendirme kuruluşlarının geçmişte sıkıntılı kararlar aldıklarını ve dedikleri hiçbir şeyin gerçekleşmediğini ifade ederek, bu sıkıntılı dönemde ekonomide büyüme ve kredi girişleri ile ilgili değişen bir durum olmamasına karşın kredi derecelendirme kuruluşlarının aldığı kararların ilginç ve sorgulanması gerektiğini söyledi.
Aslanoğlu, "Kurla ilgili riskleri kontrol etmek gerekiyor. Dünyada para bol. Bu anlamda Türkiye sorun yaşamayacaktır. Ama reyting notunun düşürülmesi bu anlamda sıkıntı oluşturabilir. Türk halkının panik olmaması ve dövize yönelmemesi lazım. Türk halkının yapacağı en önemli şey, döviz tevdiat hesaplarını bozmak, mümkün oldukça TL'de kalmak. Bunu başarırsak kurla ilgili riski azaltırız." diye konuştu.
Erhan Aslanoğlu, yurt içi yerleşiklerin TL'de kaldığı sürece hem kur riskinin frenleneceğini hem de bankalara TL kredi vermek için daha iyi kaynak sağlanacağını kaydetti.
Turkey Macro View (TMV) Consulting Genel Müdürü Serkan Özcan, Türkiye ekonomisinin olumsuz etkileneceğine dair bir algı oluşturulmaya çalışıldığını belirterek, "Bu algı çabalarına rağmen Türkiye ekonomisi, geçen haftaya göre çok daha güçlü dinamiklere kavuşmuştur. Zira Türkiye, hain odakların kalkışmalarına karşın bir demokrasi zaferi kazanmıştır." dedi.
Özcan, demokrasinin gücünün Türkiye'ye yatırım yapan yatırımcılar açısından büyük bir değer olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böylesine büyük bir beladan kurtulmanın yatırım ortamı açısından belirsizliği azaltan bir husus olduğu kanaatindeyiz. İktidarı, muhalefeti ve medyası ile birlikte bir konsolidasyon yaşanmış olmasının istikrarı artıracağını düşünüyoruz. Unutulmamalıdır ki, piyasalar geleceği fiyatlar. İlk tepkinin ardından çok kısa sürede piyasaların Türkiye'deki bu demokratik atılımı çok olumlu fiyatlayacağını tahmin ediyoruz. Türkiye ekonomisinde, sağlıklı sermayelendirilmiş bankacılık sektörü, benzer ülkelere kıyasla oldukça düşük ve gerilemeye devam eden kamu borç stoku ve son yıllarda sürdürülebilir dengeli büyüme patikasında kat edilen mesafe ile önümüzdeki şoklara karşı geniş ve güçlü bir manevra alanı bulunmaktadır. Ayrıca, küresel ekonomide yaşanan müzmin durgunluk koşulları da yapısal reformlarla potansiyel büyümesini artırmak için Türkiye ekonomisine destek vermeyi sürdürmektedir."
Azimut Portföy Genel Müdürü Murat Salar da kısa vadedeki türbülansın geçici olduğunu ifade ederek, "Dalga boyları zaman geçtikçe azalacaktır. Haber akışı yavaşladıkça yatırımcılar Türk varlıklarının değerlerindeki cazibeyi tekrar mercek altına alacaktır." dedi.
Salar, dünyada 10 trilyon dolarlık negatif faizli tahvilin olduğu bir dönemde, kamu borcunun milli hasılaya oranını yüzde 32 seviyesine indirmiş Türkiye'nin 10 yıllık tahvillerinde yüzde 10 nominal faiz olmasının, reel efektif kurun hızlı değer kaybıyla birlikte değerlendirildiğinde uluslararası yatırımcılar tarafından ilgi göreceğini ifade etti.
Mali disiplin ve yüzde 1,5-2 seviyelerindeki bütçe açığının Türkiye'nin bugünleri kalıcı hasarsız atlatmasında en büyük enstrümanları olacağını belirten Salar, bu dönemde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in bir roadshow ile uluslararası yatırımcılara Türkiye'nin bundan sonraki ekonomi takvimini ve benzer ülkelere göre cazibelerini anlatmasının oldukça pozitif sonuçlarının olacağını söyledi.
Murat Salar, Azimut'un Türkiye'de yatırım yapma kararlılığının kesintisiz bir biçimde devam ettiğini de bildirdi.