Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7. Boğaziçi Zirvesi"nde Avrupa Birliği'ne "Türkiye'yi bitiremezsiniz" mesajını verirken, ekonomik gelişim için de "Dövizle borçlanmayı bırakalım, altını devreye sokalım" yorumunu yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 71 Boğaziçi Zirvesi'nde Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecine ilişkin olarak, "AB, defterini henüz kapatmış değiliz ama karşımızdaki fotoğraf olumlu beklentilere kapılmamıza izin vermiyor. Türkiye'nin önünde çok fazla alternatif mevcuttur. Bunlardan herhangi birini değerlendirmek suretiyle yolumuza devam ediyoruz. Bu alternatiflerle de görüşmelerimizi sürdürüyoruz" açıklamasını yaparken, "Türkiye'yi bitiremezsiniz" mesajını verdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
Bölgemizin her geçen gün yeni sorunlarla karşılaştığı dönemlerde bu tür bir zirvenin önemli olduğuna inanıyorum. Gelecek deyince aklımıza gelen ilk şey ileri teknoloji oluyor. Teknolojinin dönüşüm gücü gerçekten de hayranlık vericidir. her alanda geçmişle mukayese edilemeyecek yenilikler hayatımızı kuşatmış durumda. İnternet vasıtasıyla dünyanın bir ucundan bir ucuna kütüphaneler dolusu bilgi hızlıca ulaştırılıyor. Her ne kadar herkes eşit şartlarda ulaşamasa da teknolojinin etki alanını hızla geliştirdiği bir geçektir.Teknoloji kullanımının çok daha farklı bir zemin oluşturduğunu görüyoruz.
Gelişmiş ülkelerde zengin ve fakirlerin arasındaki farkın açılmasında üretimde robotların kullanılmasının büyük bir önem var. Bunlara bakarak artık geri dönülemez bir yola girdiğimizi söyleyebiliriz. refahı artırmak ve yoksulluğu azaltmak kendiliğinden sağlanacak bir gelişme değil. Dünya adaletsizliğin açtığı sancılarla giderek daha çok yüzleşmek durumunda kalıyor. Bugün gelişmiş ülkelerde yeni hayata atılan bir çok gencin düşük bir refah seviyesine razı olmak zorunda kaldığı belirtiliyor.
Batı ülkelerinin tehdit olarak gördüğü göçmenlere, burası çok önemli, bizde 3 milyon mülteci var. Biz bunları tehdit olarak görmüyoruz ama batı öyle görüyor. Türkiye, bu haksızlığa en yaygın şekilde muhattap olan ülkedir. Batı'daki yabancı düşmanlığı ne nefret söylemi liderleri de esir almıştır.Refahı artırırken yoksullukla mücadele etmeyen demokrasiler ayakta kalamaz. 2001'den beri sadece Almanya'da cami ve Müslümanlara yönelik 416 saldırı gerçekleşmiştir. Bu nefret saldırıları artarak sürecektir. Bugün göçmenlere karşı yürütülen kampanyaların robotlara karşı yapılması kimseyi şaşırtmasın. Yoksulluğu azaltan gelişmelerin önünü açmadan demokrasiler ayakta kalamaz.
İnsanı odağa koyan teknolojilere yönelmeden, demokrasiler ayakta kalamaz. Dikkat edin, bugün dünyanın gelişmiş ülkelerinde en ileri teknolojik araçlar var. Daha düne kadar hayal bile edilemeyecek uygular Merkez Bankaları'nın gündelik politika araçları haline geldi. Gelişmiş ülkeler büyümede yaşadıkları tıkanıklığı aşamıyorlar. Sürdürülebilir büyümenin yolu insanların huzur ve refah içinde yaşamaları imkanlarını geliştirmekten geçiyor. Ticarette savaşın kazanını belirleyecek olan teknolojiyle birlikte insandır.
Eğitim her dönemde ve her alanda olduğu gibi yeni küresel sistemde de teknolojinin getirdiği iş imkanlarını toplumun geniş kesimlerine ulaştırabilecek en önemli araçtır. Eğitim olmadan tüm kapıları açmak sıkıntıları beraberinde getirir. Vasıfsız işçilerin yapacakları işin fazlasını teknoloji yapacağı için kişilere vasıf kazandırmak önemlidir. Üzerinde durmamız gereken bir diğer önemli husus verimlilik.
"Verim ekonomisi mi yoksa israf ekonomisi üzerinde mi duracağız. İsraf ekonomisi almış başını gidiyor. Bir evde iki- üç araba var. Bunun adı israf ekonomisidir. Verim ekonomisine geçince devreye yatırımlar girecektir. Yatırımların olduğu yerde devreye istihdam girer. Bundan sonra da yönetim devreye girer. O toplumda sonrasında ise rekabet başlayacaktır. 2014'te BM'nin yaptığı tahmine göre küresel gıda ihtiyacı yüzde 60 fazla olacaktır. Topraktan daha fazla ürün elde edeceğimiz anlamına geliyor. Küresel gıdaların 3'te biri atığa dönüşüyor. Gıda israfı neredeyse Sahraaltı'nın yıllık üretimine denktir. İnsan odaklı ekonomi temellerinden birinin de verim ekonomisi, tutumluluk ekonomisi olduğu anlamına geliyor.
İnsani değerleri yitirmeden iktisadi faaliyetleri geliştirmenin yollarını bulmalıyız. Aksi takdirde yolumuzu da yönümüzü de kaybederiz. Sorunlara maruz kalmamak için özgünlüğümüzü ve özgürlüğümüzü kaybetmemeliyiz. "Yerli", "Milli" diyoruz ya bunu kaybetmemeliyiz. "15 Temmuz" bunun adıdır, adresidir. Milletimiz demokrasisine canı pahasına sahip çıkarak geleceğe ümit vermiştir. Türkiye'nin önü çok daha açıktır, çok daha aydınlıktır. Biz, uluslararasında gelin hep birlikte altını devreye sokalım. Döviz baskısından kurtulmalıyız.
Yakın tarihin gördüğü en alçak darbe girişimini yaşayıp bunun üstünden gelen bu millet ekonomik baskıya karşı da kendisini müdafaa eder. Türkiye bulunduğu konum ve sahip olduğu tarih ile Avrupa'nın parçası. AB tam üyelik müzakerelerimizi yokuşa sürüyor. 53 yıl bu ülkeyi kapısında bekleten bir AB var. Bulunmaz hint kumaşı değilsin. Biz öyle de böyle de bu yolu sürdürdük. Türkiye'yi bitiremezsiniz. Dostlarımıza, kaynaklarımıza inanıyorum. Bugün çalıştığımızın üç katı çalışırız dünyayı dolaşırken daha fazla dolaşırız ve yine asla boyun eğmeyiz. Bize öyle ideolojik dayatmalarla boyun eğdirmeye çalışanlar uğraşmasın. Siz 300 mülteciye bakamazken bu ülke kendi cebinden 3 milyon mülteciyi barındırıyor. Türkiye'nin bu şekilde tahkir edilmesi bizi üzmüştür. AB, defterini henüz kapatmış değiliz ama karşımızdaki fotoğraf olumlu beklentilere kapılmamıza izin vermiyor. Türkiye'nin önünde çok fazla alternatif mevcuttur. Bunlardan herhangi birini değerlendirmek suretiyle yolumuza devam ediyoruz. Bu alternatiflerle de görüşmelerimizi sürdürüyoruz. KKTC Cumhurbaşkanı birşeyler ifade etti. Sürekli oyalama. Taktik bu. "Siz Kıbrıs'ı tamamen verin, birşeye karışmayın" diyorlar. Burada bu kadar şehit kanı var, nereye veriyorsun? KKTC var. Sen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'sin. KKTC var. Onu da göreceksin. "Bu topraklar bizim olacak" gibi şeyler olursa bu yürümez. Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış. Bunların yaptığı da bu.