İslam dünyasında 6-10 trilyon dolarlık bir zekat potansiyeli olduğunu belirten SESRIC Genel Direktörü Musa Kulaklıkaya, zekat sisteminin hakkıyla işletilmesi halinde İslam ülkelerindeki sosyal kalkınmanın hızlanacağını söyledi. Kulaklıkaya, zekatla sosyal yaralarını saran bir toplumun daha hızlı büyüme potansiyeli olacağını ifade etti.
İslam ülkelerindeki sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi için İslami finans araçları büyük önem taşıyor. Potansiyeli gittikçe artan bu konu, geçen hafta İstanbul’da masaya yatırıldı. Toplantıya ev sahipliği yapan İslam Ülkeleri İstatistik Ekonomik ve Sosyal ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Genel Direktörü Musa Kulaklıkaya, Yeni Şafak'a özel açıklamalarda bulundu.
POTANSİYELİN FARKINA VARALIM
İslami finans enstrümanlarının kullanımı konusunda farkındalık oluşturmayı hedeflediklerini belirten Musa Kulaklıkaya, burada önemli bir potansiyel olduğunu anlattı. İslami finans enstrümanlarının kullanımının 2,5 trilyon dolara ulaştığına işaret eden Kulaklıkaya, “Çeşitli zamanlarda yapılan araştırmalara göre 6-10 trilyon dolar zekat potansiyeli var diyebiliriz. 10 trilyon doların yılda kalkınma için kullanıldığında sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan kaynaklarda trilyon dolarla ifade ediliyor. Sadece İslami finans araçlarını kullanmak bile İslam dünyasında kalkınma sorunlarını çözümü için yeter de artar” dedi.
DOĞRU TEŞHİS ÖNEMLİ
Kalkınma problemlerinin finansmanında yaşanan sıkıntılara dikkat çeken Kulaklıkaya, yıllardır başta İslam dünyası olmak üzere bütün dünyanın kalkınma ile ilgili sıkıntılar yaşadığını söyledi. Kalkınmanın sürdürülebilirliği, finansmanı ile ilgili konularda problemlerin hala devam ettiğini anlatan Kulaklıkaya; eğitim, sağlık, işsizlik gibi temel kalkınma problemlerin çözümü için doğru politikaların son derece önemli olduğunu ancak bütün bunlar için doğru ve sürdürülebilir finansman kaynaklarının önemli olduğunu vurguladı.
BU ULUSLARARASI BİR PROBLEM
SESRIC Genel Direktörü Musa Kulaklıkaya, bazı konularda olumlu gelişmeler olsa da kalkınma probleminin sadece hükümetlerin değil, aynı zamanda uluslararası kuruluşların da sürekli gündemini teşkil ettiğini vurguladı. Geleneksel finansman kaynaklarına baktığımız zaman, birkaç tane klasik enstrüman olduğuna dikkat çeken Kulaklıkaya, İslami Finans enstrümanlarının kullanımının artırılması ve bu potansiyelin farkına varılması gerektiğinin altını çizdi. Kulaklıkaya, şunları anlattı: “Bu potansiyelin farkına ne yazık ki İslam dünyası dışındaki aktörler vardılar. Her şeyin finansmanında kullanmaya çalışıyorlar. KOBİ'lerin finansmanında girişimciliğin geliştirilmesinde, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma konusunda kullanıyorlar.”
YEREL KAYNAKLAR ARTIK YETMİYOR
Geleneksel finansman kaynaklarına baktığımız zaman, birkaç tane klasik enstrüman olduğunu dile getiren Kulaklıkaya, şunları kaydetti: "Bunların birincisi ülkelerin kendi lokal kaynakları. Yani hükümetler vergi koyar. Topladıkları vergilerle kalkınma ihtiyaçlarını karşılarlar. Ama artık günümüzde insanların ihtiyaçları bu yerel kaynaklarla çözülemeyecek hacimlere ulaştığı için, yeni arayışlar gündeme geldi. Uzun zamandır bu geleneksel vergi gelirlerine ilaveten ülkelerin artık, uluslararası aktörler finans sağlamaya çalışıyor. IMF ve dünya bankası gibi. Bunun yanında bölgesel kalkınma bankaları önemli roller üstlenmeye başladı. Afrika Kalkınma Bankası, İslam Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası gibi. Her kalkınma bankası hitap ettiği bölgelere önemli katkılar sağlıyor. Üye ülkelere önemli finansal imkanlar sağlıyor."
TÜRKİYE’NİN YARDIMLARI 8 MİLYAR $’A ÇIKTI
Musa Kulaklıkaya, diğer bir enstrümanın da son yıllarda özellikle geleneksel zengin ülkelerin fakir ülkelere yaptığı kalkınma yardımlarına ilaveten Türkiye ve Brezilya gibi, Kore gibi yeni yükselen donelerin ortaya çıktığından bahsetti. Türkiye’nin bu konuda önemli mesafe kat ettiğini belirten Kulaklıkaya, “2004 yılında Türkiye’nin kalkınma yardımları 339 milyon dolardı. Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin resmi kalkınma yardımlarının 8 milyar doları geçtiğini gururla gördük. Bunda elbette hükümetin uyguladığı politikaların hükümetin tercihlerinin ve insanlığın sorunlarına duyarsız kalmamasının etkilerini görmek mümkün” diye konuştu.
YÜKSEK FAİZLE KAYNAK ZOR BULUNUYOR
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Yülek ise finans sektörünün yapısının birçok ülkede kalkınmayı destekleyici niteliğe sahip olmadığını söyledi. Birçok ülkede finansal sektör diye bakıldığı zaman yüzde 90-95’nin ticari bankalardan oluştuğunu belirten Yülek, söz konusu bankaların yapıları sebebiyle çok kısıtlı bir alanda finansman yapabildiklerini ve çok yetersiz şartlarda olduğunu ifade etti. Yülek, “Genellikle maliyetler yüksek oluyor. Faizler veya kar payları yüksek oluyor. Vadeler düşük oluyor. İşadamları kendi istedikleri şartlarda finansman bulamıyorlar” ifadelerini kullandı.