Yüzyılın Anlaşması, İsrail-Filistin çatışmasına İsrail merkezli çözüm arama projesi olarak, iki devletli çözümden vazgeçerek Filistinlilere yaşam hakkı tanımamaktadır. Arka planda gizlice devam eden bu projenin kaderi de Gazze direnişine bağlıdır.
Trump yönetiminin 2020 yılında açıkladığı ve sözde İsrail-Filistin çatışmasına çözüm bulduğunu iddia eden proje, Ortadoğu’yu İsrail etrafında yeniden tasarlama projesiydi. 2019 yılında Bahreyn’de yapılan “Barıştan Refaha” başlıklı konferansta Arap ve İsrailli temsilciler bir araya gelerek bu anlaşmanın ekonomik gerekçelerini sunmaya çalışmıştı. Daha sonra Yüzyılın Anlaşması adıyla dünya kamuoyuna açıklanan anlaşma oldukça gürültü koparmıştı. Hem ABD içinde hem de dışarıda geleneksel ABD politikalarının saptığı yönünde eleştiriler alan Trump kimseyi umursamadan politikasına devam etmiş, bölgede İsrail’e ve başbakan Netanyahu’ya sınırsız destek vermiştir.
İKİ DEVLETTEN BİRİNİ YOK ETMEK
Yüzyılın Anlaşması daha sonra Trump yönetimiyle iş birliği içinde Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman’ın Veliahd Prens olarak ülkenin fiili hakimi olması şeklinde tecelli etmiştir. İbrahim Anlaşmalarıyla 2020’de BAE ve Bahreyn’in ve daha sonra Fas’ın, İsrail ile normalleşmesi devam etmiştir (2021). Fas’ta Endülüs döneminden beri Yahudi nüfusu ve nüfuzu çoktur ve yönetimde etkilidir. İsrail’in kurulmasından sonra ortaya çıkan Arap-İsrail savaşları esnasında Fas’takiler hariç Arap ülkelerinde yaşayan birçok Yahudi, İsrail’e göç etmiş ve geride kalan az bir nüfus ise kendisini gizlemiştir. Trump yönetimi, Fas’ın normalleşmesini, ihtilaf konusu olan Batı Sahra bölgesinin Fas toprağı olduğunu vaat ederek teşvik etmiştir.
İbrahim Anlaşmalarının ekonomik ayağı 10 yıl içerisinde 50 milyar dolarlık yatırım ve yardım sözü vermekteydi. Bir anlamda anlaşmayı kabul eden Filistinlilere ve ilgili ülkelere ekonomik rüşvet teklif ediyordu. Daha önce Mısır ve Ürdün’e yapılan bu vaatlerin tutulması zor olduğu gibi tutulsa bile o ülkelere refah getirmesi beklenmiyor. Anlaşmanın siyasi ayağı ise kontrolü tamamen İsrail’e veriyor, Filistinlilere sadece kağıt üstünde adı olan bir devlet vaat ediyordu. İki devletli çözümden sıfır Filistin devletine dönüş! Bir Filistin Devleti olacaksa bile bunun İsrail sınırları dışında olmasını, Gazze’deki Filistinlilerin Sina’ya ve Batı Şeria’dakilerin de Ürdün’e sürülmesini öngörüyordu.
ARAPLARI İRAN SOPASIYLA İKNA ETTİLER
Trump yönetimi, Yüzyılın Anlaşması çerçevesinde İsrail ve onun radikal başbakanı Benyamin Netanyahu’ya her istediğini vermişti: ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, Golan tepelerinin ve Ürdün Vadisi’nin İsrail toprağı olarak kabulü, geniş yerleşimci faaliyetlerinin legalize edilmesi, Filistin devletinin silahtan arındırılması vaadi ve Filistinli mültecilerin geri dönüş yolunun kapanması. Bu projeye Filistin kutsal mekanları üzerinde manevi yetkisi kaybolacak olan Ürdün yönetimi ve ismen var olan Filistin Yönetimi (Mahmud Abbas) itiraz etmiştir.
Yüzyılın Anlaşması Projesi, Arap yönetimlerini ve kamuoyunu ikna için iki temel konuya dayandırılarak meşrulaştırılmıştır: İran endişesi ve Siyasal İslam korkusu. Obama Yönetimi, Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’de İran ile uzlaşarak onu Nükleer Anlaşma ile ödüllendirmişti. Bu duruma Arap ülkeleri, Türkiye ve İsrail çok kızmışlarsa da fazla bir şey yapamamışlardı. Trump başa gelince Körfez ülkeleri ve İsrail çok memnun olmuştur. (Türkiye de Kuzey Suriye’deki PKK oluşumuna müdahale etmiştir.) Trump İran karşıtlığını kullanarak, Yüzyılın Anlaşması’na Arap ve İsrail taraflarından destek toplamıştır ama genel olarak sadece İsrail’in istediklerini yapmış ve Arap ülkelerine ilave bir iyilik yapmamıştır.
İran karşıtlığını göstermek için Trump, İran’ın Ortadoğu’daki sert gücünün temsilcisi Kasım Süleymani’ye suikast düzenleyerek öldürmüştür (2020). Ancak Arap ülkelerinden ve kamuoylarından aldığı desteğe rağmen İran’ı sert ve iddialı politikalarından vazgeçir(e)memiştir. Hatta İran’ın bölgedeki vekilleri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne saldırarak Trump’ın tepkisini test etmişlerdir. Trump bu saldırılar karşısında ciddi bir karşılık vermemiştir. Bu da Trump’ın Arapların güvenliği konusundaki samimiyetini sorgulatır hale getirmiş ve Yüzyıl’ın Anlaşması’nın cazibesini azaltmıştır.
PROJE GİZLİCE SÜRDÜRÜLÜYOR
İsrail merkezli Yeni Ortadoğu Projesi’ne bölgede itiraz edebilecek ülkelere uygulanan baskı Obama döneminden beri devam etmekteydi. Türkiye’deki 2016 darbe teşebbüsü ve 2017’deki Katar ambargosu da bu çerçevede anlaşılabilir. Bu iki ülkenin direnmesi ve başarılı çıkması Yüzyılın Anlaşması’nın ilerlemesini zorlaştırmıştır. Cemal Kaşıkçı cinayetinden sonra Suudi Arabistan daha düşük profil izlediği gibi, Trump’ın tekrar seçilmemesi de bu süreci tökezletmiştir. Biden döneminde ABD, Yüzyıl’ın Anlaşması’na ancak Netanyahu’nun İsrail’de tekrar başbakan olmasından sonra dönmüştür.
7 Ekim saldırılarını bahane göstererek İsrail’in Gazze’yi yok etme projesi de Filistin’de hem İslami direnişi kırmayı amaçlamaktadır hem de Yüzyılın Anlaşması hedefleriyle uyumludur. İhvan çizgisindeki Hamas’ı yok ederek İran’ın etkisini de kırmak ve daha da önemlisi Doğu Akdeniz’de bir direnç noktası bırakmamayı hedefliyorlar. Yüzyılın Anlaşması, İsrail-Filistin çatışmasına İsrail merkezli çözüm arama projesi olarak, iki devletli çözümden vazgeçerek Filistinlilere yaşam hakkı tanımamaktadır. Arka planda gizlice devam eden Yüzyılın Anlaşması projesi, Filistin-İsrail çatışmasının barışçıl bir şekilde çözülme imkanını da yerle bir etmiştir.
ANLAŞMANIN KADERİ GAZZE DİRENİŞİNE BAĞLI
Son tahlilde Biden ve Netanyahu ortaklığı da Filistin’deki direnişi bitirdikten sonra İsrail ile tüm Arap ülkelerini barıştırmayı amaçlamaktadır. Arap-İsrail normalleşmesini sevimli hale getirmek için daha önce Hindistan-Arap-İsrail ticari koridoru projesi de ortaya atılmıştır. Ayrıca, İsrail’in yerle bir ettiği Gazze’nin yeniden inşasını da Körfez ülkelerine finanse ettirerek İsrail’in Gazze Savaşı’ndan da çifte kazanç sağlamak istediği görülmektedir. Özetle Gazze’de şiddet kullanarak uygulamaya konan Yüzyılın Anlaşması’nın kaderi de Gazze direnişine bağlıdır. Gazze’de soykırım tehlikesiyle karşı karşıya kalan Filistinliler bir yandan kendi topraklarını savunurken diğer taraftan belki de farkında olmadan İsrail merkezli Yeni Ortadoğu Projesi’ne de direniyorlar.