Türkiye’de işgücü sayısı 2005 yılında 21 milyon 691 binden 2018 yılı Nisan sonu itibariyle 32 milyon 95 bine çıkmıştır. Aynı zaman diliminde istihdam oranı %44,9’dan %53’e çıkmıştır. On üç yılda işgücüne 10 milyon 404 bin kişi dahil olmuştur. 2005 ile 2018 arası dönem dikkate alındığında her yıl ortalama 800 bin kişinin işgücü piyasalarına girdiği görülmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından Nisan 2018 İşgücü İstatistikleri 16 Temmuz’da açıklandı. İşgücü İstatistikleri, 2005 yılı Ocak ayından itibaren hareketli üçer aylık dönem verileri esas alınmak suretiyle her ay yayımlanmaktadır. İşsizlik oranı nisan ayında %9,6 olarak gerçekleşti ve Mayıs 2016’dan bu yana 23 ay sonra ilk kez tek haneye düştü. Nisan verilerine göre işgücü piyasasına yeni giren 651 bin kişiye iş bulunmasına ilaveten işsiz sayısı da 201 bin kişi azaltılarak toplamda 852 bin kişiye istihdam sağlandı. Türkiye’nin son iki yılda yaşadığı başta darbe girişimi olmak üzere birçok olumsuz olaylar ile uluslararası krizlerin etkilerinin hissedildiği bir dönemde bu sonuçlara ulaşmak önemli bir başarıdır.
Türkiye dinamik ve genç bir nüfusa sahip olduğu için her yıl iş piyasasına ortalama 800 bin kişi giriyor. İşsizlik oranını sabit tutmak için öncelikle her yıl iş piyasasına yeni giren bu ortalama 800 bin kişiye iş bulmak gerekir. İşsizliği azaltmak için ise iş piyasasına yeni giren sayısın üstünde istihdam oluşturmak gerekir. Bu dönemde hem iş piyasalarına giren 651 bin kişiye iş bulunmuş hem de ilave olarak 201 bin işsize iş bulunmuştur. Bu nedenle işsizlik 0,9 puan düşmüştür.
İstihdam edilenlerin sayısının nisanda geçen yılın aynı dönemine göre 852 bin kişi artarak 29 milyon 9 bin kişiye çıkması ekonomik büyümeyle istihdam artışını aynı anda gerçekleştiren bir ülke olduğumuzu gösteriyor. Sektörlere göre istihdama baktığımızda %18,3 tarım, %19,5 sanayi, %7,4 inşaat ve %54,8 ise hizmetler sektörüdür. Geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında tarım ve inşaat sektörünün istihdam edilenler içindeki payı azalırken, sanayi ve hizmet sektörünün payı artmaktadır. Sanayi sektörünün istihdam edilenler içindeki payının artışı işgücü piyasaları açısından olumlu bir etki olarak görülmelidir. İnşaat sektörünün istihdam edilenler içindeki payının azalışı işgücü piyasaları açısından olumsuz bir duruma işaret etmektedir.
KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI
Nisan 2018 İşgücü İstatistiklerinin önemli sonuçlarından biri de kadınların işgücüne katılma oranın erkeklere göre daha fazla artış göstermesidir. İşgücü 2018 yılı Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 651 bin kişi artarak 32 milyon 95 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,3 puan artarak %53 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,1 puanlık artışla %72,4, kadınlarda ise 0,6 puanlık artışla %34 olarak gerçekleşti. Kadınların çalışmasını kolaylaştıracak yasalar, istihdam politikalarında sağlanan avantajlar ve teşvikler kadınların işgücüne katılma oranlarının sürekli artmasına neden oluyor.
13 YILDA 9,5 MİLYON KİŞİYE İŞ BULUNDU
Bizim gibi genç nüfusun olduğu ülkelerde temel sorun her yıl işgücü piyasalarına giren yeni işgücünün önemli bir sayıda olmasıdır. Türkiye’de işgücü sayısı 2005 yılında 21 milyon 691 binden 2018 yılı Nisan sonu itibariyle 32 milyon 95 bine çıkmıştır. Aynı zaman diliminde istihdam oranı %44,9’dan %53’e çıkmıştır. On üç yılda işgücüne 10 milyon 404 bin kişi dahil olmuştur. 2005 ile 2018 arası dönem dikkate alındığında her yıl ortalama 800 bin kişinin işgücü piyasalarına girdiği görülmektedir. Son 13 yılda işgücü piyasalarına giren 10 milyon 404 bin kişiye iş bulmak sadece işsizlik oranını sabit tutmaya yetecektir. Bu rakamın üstünde istihdam oluşturmak işsizliği azaltacaktır. Bir başka anlatımla işsizliği azaltmak için her yıl iş piyasasına girenlerin üzerinde bir istihdam oluşturmak gerekir. Son on üç yılda istihdam edilenlerin sayısı 2005 yılında 19 milyon 633 binden, 2018 yılı Nisan sonu itibariyle 29 milyon 9 bine çıkmıştır. Buna göre son 13 yılda 9 milyon 376 bin istihdam oluşturulmuştur.
Nisan ayı verilerinde en sevindiren sonuç ise genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranının 2,9 puanlık azalış ile yüzde 19,8’den yüzde 16,9’a düşmesi. Genç nüfusa sahip olan Türkiye’nin genç işsizlikte, genel işsizliğin üç katı kadar azalma gerçekleştirmesi ümit verici bir gelişme olarak kayıtlara geçti. Genç işsizlikteki bu önemli düşüş Türkiye’nin, aralarında Fransa, İtalya, İspanya, ve Yunanistan’ın da bulunduğu birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumda olduğunu gösteriyor. AB ülkelerinde 25 yaş altı işsizlik oranı ortalama %15,2 seviyesinde, Euro Bölgesi’nde %17,1 seviyesinde iken Türkiye’de ise %16,9 olarak Euro Bölgesi ortalamasına yakın gerçekleşti. Yunanistan %42,3’lük genç işsizlikle ilk sırada yer alırken, bu ülkeyi %34,2 ile İspanya, %32,8 ile İtalya izliyor.
GENÇ İŞSİZLİKLE MÜCADELEDE NELER YAPILMALI?
Genç işsizlik çalışma hayatının önemli sorunlarından biridir. Türkiye her ne kadar genç bir nüfusa sahip olsa da yapılan projeksiyonlara göre 2050’de nüfusun sabitleneceği ve azalma dönemine girileceği görülüyor. Bu çerçevede bugün sahip olduğumuz dinamik nüfus yapısından yararlanmak için gençlerin istihdamına ilişkin önemli stratejiler geliştirilmeliyiz. Bugün işverenler aradığı niteliklere ve becerilere sahip işgücü bulamamaktan şikayet ederken eğitimli gençler bile iş bulamamaktan şikayet ediyor. Türkiye’de mezunların sahip olduğu nitelikler ile işgücü piyasasının beklediği nitelikler arasında uyumsuzluk olduğundan dolayı genç işsizlik oranları yüksektir. Yapılması gereken iş piyasasının aradığı niteliklere uygun becerileri olan işgücü yetiştirmektir. Bu nedenle “Eğitim İstihdam İlişkisinin Güçlendirilmesini” sağlayacak çalışmalar yapmak önemlidir.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin işgücü piyasalarının temel sorunları olan mesleksizlik ile nitelik ve beceri uyumsuzluğunu eğitim-istihdam güçlendirerek çözebiliriz. İşgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünü yetiştirmek ve geliştirilmek eğitimle mümkündür. Bu nedenle yeni dönemde üniversite-sanayi işbirliği ile işgücü piyasalarının ara eleman ihtiyacını sağlayacak meslek liseleri-organize sanayi bölgeleri arasındaki ilişkiler artırılmalıdır.
EĞİTİM MANTIĞINDA DEĞİŞİM GEREKLİ
Türkiye’de kamu sektörü daha istikrarlı olduğu için öğrenciler mezun olduğunda kamu sektöründe çalışmak istiyor. Bu nedenle eğitim kurumları ve öğrenciler kamuya alımlardaki sınavlara odaklanıyor. Özel sektörün ihtiyaç duyduğu beceriler kazanmak ve kazandırmak yerine kamu sınavlarını kazanmak ve kazandırmak önemli hale geliyor. Bu durumun değiştirilmesi gerekir. Özellikle son dönemde bilişim, sanayi, uzaycılık ve savunma sektöründe önemli atılımlar yaptık. Bu alanların ihtiyacı olan eğitimler/kurslar ve meslekler üzerinde çalışmalıyız. Bu konuda üniversitelere ve İŞKUR’a önemli görevler düşüyor. Mesela Türkiye bugün “kamikaze İHA” üretiminde dünyada 3 ülkeden biri konumundadır. Milli savaş gemisini yapmış ve Pakistan’a 4 adet satış anlaşması yapmıştır. Milli arabasını yapma aşamasındadır. İŞKUR ve üniversiteler geleceği planlayarak burada oluşacak işgücü talebine uygun nitelikte işgücü yetiştirmeli, eğitimler vermeli ve mesleki kurslar düzenlemelidir.
Genç işsizlikle mücadelede girişimcilik eğitimleri verilmesinin bekleneni vermediği biliniyor. Eğitimlerinden sonra yeni işletme kurulma oranı %5’tir. Kurulan yeni işletmelerin pek çoğu ise birkaç yıl içinde kapanmaktadır. Ulusal istihdam stratejinden de belirtildiği gibi genç işsizlerin işgücü piyasasında aranan niteliklere uygun olmamaları, tecrübesizlik ve rehberlik edecek kurumların eksikliği genç mezunların işsiz kalmasına sebep olmaktadır. Buradan hareketle genç işsizliği azaltmak için; gençlere işgücü piyasalarında aranan nitelikler kazandırılmalı, tecrübe kazanmalarını sağlayacak eğitim-sanayi işbirliği geliştirilmeli, rehberlik edecek İşkur geleceğin meslekleri konusunda gençleri yeteneklerine göre yönlendirerek rehberlik yapmalıdır.