Suriye’deki krizin çözümünde atılacak adımlarda Putin-Erdoğan etkisi dikkatle izlenmelidir. Hem Kafkasya’nın istikrara kavuşturulması konusunda hem de Balkanlar’daki sorunların çözümünde Kremlin-Beştepe diplomasisinin gücü görülecektir. Son olarak, önümüzdeki süreçte AB’yi, Erdoğan ve Putin ikilisi ile aynı anda diplomasi yürütmek gibi zorlu bir görev bekliyor. Çünkü AB, Erdoğan ve Putin’in kıskacına alınmış durumda.
İkinci tur seçimlerinin 28 Mayıs’ta gerçekleşmesiyle tüm dünyanın gözü kulağı Türkiye’ye çevrilmiş, parlamentoda üstünlüğü tekrar ele geçiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanı olarak seçimi göğüsleyip göğüsleyemeyeceği dikkatle izlenmişti. Seçim sonuçlarını ilgiyle takip eden başkentlerin başında hiç kuşkusuz Moskova vardı.
“SEVGİLİ DOSTUM…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaferinin kesinleşmesinin ardından dünya liderlerinden tebrik ve iş birliği telefonları ardı ardına geldi. Kremlin de Başkan Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı seçimi kazanmasından dolayı tebrik ettiğini duyurdu. Ria haber ajansı, Putin’in mesajına “Sevgili dostum, Rusya-Türkiye ilişkilerinin güçlendirilmesine kişisel katkılarınız için çok teşekkür ederiz” şeklinde başladığını aktardı. Putin’in mesajındaki en dikkat çekici nokta “bağımsız” dış politika yürütmesinden dolayı Erdoğan’a teşekkür etmesiydi. Ankara’nın NATO içinde oynadığı bağımsız rol Kremlin tarafından NATO’da bir çatlak olarak okunmaktadır.
ABD ve Avrupa liderlerinin aksine seçim sürecinde Kremlin, iki ülke ilişkilerinin geleceğine ve seçime dair söylemlerinde çok temkinli davrandı ve Erdoğan ile Putin Türk-Rus ilişkilerinin geleceğine dair iyi bir sınav verdi. Hatırlanacağı üzere Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk-Rus ilişkilerine yönelik “sabotaj” mahiyetinde kabul edilebilecek açıklamasında, “Sevgili Rus dostlarımız, dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, deep fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız. Eğer 15 Mayıs sonrası dostluğumuzun devamını istiyorsanız, elinizi Türk’ün devletinden çekin.” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın seçim zaferinin ardından Kılıçdaroğlu’na yüklenen Rus basını, Kılıçdaroğlu’nun Batı’nın desteğine rağmen yenilirken Erdoğan’ın ise kendi siyasi kariyerinin en zor ve bir o kadar da heybetli zaferine ulaştığını yazdı.
RUS BASININDA ERDOĞAN’IN ZAFERİ
Gerçekleşen 14-28 Mayıs seçimleri, son yıllarda Rusya’da ilgiyle takip edilen uluslararası olaylardan biri oldu. Seçim öncesi ve seçim süresince olduğu kadar seçim sonrasında da Rus basınının seçim sonuçlarına ilgisi oldukça yüksekti. Örneğin saygın bir haber sitesi olan VZGLYAD. RU seçimleri Erdoğan’ın olduğu kadar Rusya’nın da kazandığını yazdı. Kommersant’ta yer alan bir analizde ise Rusya’nın da dahil olduğu büyük devletler ve Batılı devletlerin Erdoğan’la iyi geçinmek istediği aktarıldı. Aynı haberin devamında “Kılıçdaroğlu’nun kazanması jeopolitik anlamda büyük bir sarsıntıya neden olabilirdi” derken aynı zamanda da Erdoğan’ın politikalarının Kafkasya, Orta Asya ve Ukrayna’da Putin’in politikaları ile uyuşmadığının da -Rusçu değil Türkiye eksenli bir politik çizgiye sahip olduğu- altı çizildi. Business-gazeta.ru haber sitesinde yapılan bir analiz farklı bir bakış açısı ile okuyucularının karşısına çıktı. “Kılıçdaroğlu’nun kazanması da Rusya açısından bir sorun yaratmazdı” denilen analizde, Ankara’nın çıkarlarının Moskova’nın çıkarlarıyla çakıştığının altı çizilerek, uçak krizi sırasında Putin tarafından kullanılan “sırtımızdan bıçaklandık” ifadesine yer verildi. Haberde muhalefetle çalışmanın Erdoğan’la çalışmaktan daha kolay olabileceği ve Moskova’nın gelen her yönetimle çalışabilecek tecrübe ve esnekliğe sahip olduğu aktarıldı. Genel anlamda ise Rus basınında Erdoğan’ın seçimleri göğüslemesinin Rus çıkarları açısından olumlu olduğu ve Türk-Rus ilişkilerine olumlu yönde etki edeceği yönünde yaygın bir görüş var. Ayrıca, Rus basınının sıklıkla dile getirdiği seçim sonrası iç karışıklık ve meydan olayları beklentisi de boşa çıkmış oldu.
AB, ERDOĞAN VE PUTİN’İN KISKACINDA
Artan ikili ilişkilerin boyutu kendini her alanda göstermektedir. Başta enerji, güvenlik, turizm ve ekonomik ilişkiler olmak üzere uluslararası krizlerde ortaya konulan ortak irade ve Erdoğan-Putin “kimyasının uyuşması” ikili ilişkilerde “altın çağ”a doğru emin adımlarla ilerlemeye neden oluyor. Hiç süphesiz 14-28 Mayıs seçimleri ikili ilişkileri sekteye uğratabilirdi ancak Erdoğan’ın sandıktan zaferle çıkması ikili ilişkilerin zarar görmesini engellemekle kalmamış aynı zamanda ikili ilişkilere önümüzdeki yıllarda çarpan etkisi yapacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimin ilk turu sonrası yaptığı balkon konuşmasında andığı tek ülke Rusya olmuş ve Trakya’da kurulacak hub sayesinde Türkiye’nin enerji merkezine dönüştürüleceği sinyali verilmişti.
Nitekim Putin de kutlama mesajında Trakya’nın hub olması konusunu bir kez daha gündeme getirerek Ankara ile atılacak adımların altını çizdi. Yine Erdoğan ve Putin seçimin muğlak atmosferinde bile tahıl anlaşmasının süresinin uzatılması konusunda seçim sonuçlarını beklemeden karar aldılar. Aynı şekilde enerjide dışa bağımlılığı büyük oranda azaltacak olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin faaliyete geçmesi konusunda ortaya konulan ortak irade de ilişkilerde gelinen boyutu gözler önüne seriyor. Ayrıca önümüzdeki süreçte Suriye’deki krizin çözümüne yönelik Moskova-Ankara-Tahran-Şam dörtlüsünün atacağı adımlarda Putin-Erdoğan etkisi dikkatle izlenmelidir. Ek olarak, Kafkasya’nın istikrara kavuşturulması konusunda Kremlin ve Beştepe’nin çözüm arayışı devam edecek ve her geçen gün daha da çatışma alanına dönüşen Balkanlar’da da Kremlin-Beştepe etkisi görülecektir. Son olarak, önümüzdeki süreçte AB’yi, Erdoğan ve Putin ikilisi ile aynı anda diplomasi yürütmek gibi zorlu bir görev bekliyor. Çünkü AB, Erdoğan ve Putin’in kıskacına alınmış durumda.
Ezcümle, Erdoğan’ın seçimi kazanması Ankara’nın hem Rusya ile hem de ABD ve Batı ile olan ilişkilerini daha da güçlendirecektir. Seçimin Erdoğan’dan sonra en önemli kazananı Putin oldu diyebiliriz.