18 Kasım 2024 tarihinde Türk Devletler Teşkilatı (TDT) Diaspora İşlerinden Sorumlu Bakanlar / Kurum Başkanları TDT Genel Sekreter Yardımcısı Merey Mukazhan’ın başkanlığında 6. Toplantısı için Taşkent’te bir araya geldiler.
Diaspora, tarihsel kökeninin bulunduğu ülke dışında yaşayan nüfus olarak tanımlanır, TDT Diasporası ise- TDT üyesi ve gözlemci ülkeler olarak yaklaşık 20 milyon nüfuslu diaspora anlamına gelir. Taşkent’teki toplantıda bu sayıyı veren YTB Başkanı Abdullah Eren, diaspora politikalarının etkinliğine vurgu yaparak “eş güdüm içinde hareket eden ortak bir Türk diasporasının TDT’nin tamamının menfaatine olacağını” belirtti. Peki TDT diasporasına ilişkin genel olarak neler planlandı ve özelde neler yapılabilir?
2020’de kabul edilen Vizyon Belgesinde Türk liderleri, önümüzdeki 20 yılda TDT’nin önceliklerini, gelişimini ve gidişatını belirlerken ortak diaspora ile ilgili bazı hususları şu şekilde ortaya koymuşlar:
“Türk diaspora topluluklarının ikamet ettikleri ülkelerin sosyal, politik, ekonomik ve kültürel yaşamına aktif katılımını, iştirakını ve entegrasyonunu sağlamak için ortak çabaların artırılması” ve “Türk Diasporası Forumlarının dünyanın dört bir yanından daha geniş bir katılımla dönüşümlü olarak düzenlenen bir şemsiye platforma dönüştürülmesi”…
Yine Vizyon Belgesinde “kendi ülkelerinde iş kurmak isteyen diaspora üyelerine destek programları geliştirme” düşünülürken, birçok alanda iş birliğine işaret edilmiştir: “Diaspora Kaynak ülkeleri diasporanın toplumsal hayata ve yatırımlara katılımı için stratejik bir çerçeve geliştirme, Akademik diasporayı Türk dünyasındaki yüksek öğretim ve bilim kurumlarına destek olmak için harekete geçirme ve dünya genelindeki diaspora akademisyenleri arasındaki bağları güçlendirme, Türk diasporası topluluklarının, TDT’nın ilgili proje ve programlarına aktif katılımını sağlama” planlanmaktadır.
Yapılan 5-6 Kasım tarihli Kırgızistan zirvesinde imzalanan Bişkek Bildirisi’nde de “Halktan Halka İş Birliği” başlığı altında liderler Türk Devletleri ile dünyanın her yerinde yaşayan toplulukları arasındaki kültürel, dilsel ve sosyal ilişkilerin güçlendirilmesinin önemini yinelediklerini ifade ettiler.
Özellikle Türk devletleri kendi aralarındaki ortak çıkarlar için farklı ülkelerde bulunan grupların, derneklerin ve kültürel oluşumların ülke ile hemşehri derneklerinin birbiriyle koordinasyonu sağlayarak belirli konuları tespit etmeli ve tanıtım faaliyetlerini örgütleyerek yapmalıdırlar.
Örneğin Ekim ayında Erzincan’da düzenlenen Uluslararası Türk Diasporası Sempozyumu’nun önemli konuklarından, İngiltere’de uzun yıllar Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunan ve diaspora faaliyetlerini yürüten Hüseyin Özer yaptığı birçok işi tek başına değil de örneğin İngiltere’deki Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek kişiler ve derneklerle birlikte yapmış olsaydı belki işi daha kolay olurdu. Yahut Almanya ve Fransa’daki Türkler sadece Türkiye’nin bakış açısını savundukları için dışlanma ve tehditler ile karşılaştıklarında yanında diğer Türk halklarının temsilcilerini ve kuruluşlarını görselerdi kendilerini daha da güvende, güçlü ve haklı hissedebilirlerdi.
Türk halkları, özellikle Türk devletleri dışındaki ülkelerde birlikte hareket etmeli. Türk Devletleri ortak bir koordinasyon merkezi kurarak bunu finanse ederek ilgili ülkelerde yaşayan Türk halklarına neler yapacaklarını tek bir merkezden planlayıp her gün her hafta her ay veya her yıl ne gibi tanıtım faaliyetlerinde bulunulacağını önceden belirlemeli. Planlama yapılırken Türk devletleri çatısı altındaki diaspora kuruluna her bir devlet kendi yıllık tanıtım faaliyetleri konularını belirli bir plan dahilinde sunarak taleplerini iletmeli. TDT’de toplanan bu talepleri her coğrafyadaki her ülkedeki ortak Türk dünyası Tanıtım Faaliyetleri Ofisi kanalıyla tüm halkların katılımını sağlayarak güçlü bir şekilde görsel, yazılı ve dijital medyada paylaşarak gündeme getirilmesi sağlanmalı. Böylece ortak gündem belirlenecek ve o gündem çerçevesinde hareket edilmiş olacak.
14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün anlatılması etkinliğinin, sadece Ahıska Türkleri değil tüm Türk devletleri halkları tarafından o hafta içerisinde yaşadıkları ülkelerde biraraya gelerek ya da sosyal medyada örgütlenerek anlatılması, sahiplenilmesi ve tanıtılması sağlanabilir. 24 Nisan sözde Ermeni soykırımı yalanları, Hocalı soykırımı veya Kazakistan’da 1986 Jeltoksan olayları gibi anlatılması gereken sorunların sadece bu ülkelerin kendilerinin değil, tüm Türk dünyasının bir meselesi haline getirilmesi için bir projeksiyon ortaya koyulması gerekiyor. Böylece hem Türk dünyası hakları birbirinin meselelerini sorunlarını bilecekler hem de tüm dünyaya bu meselelerin anlatılması konusunda birlikte mücadele vermeleri gerektiğini anlamış olacaklardır. Ülkeler sadece sorunlu tarihi olayları için değil, ticaret, turizm ve kültürel tanıtım faaliyetleri konusunda da bu yapıyı kullanabilir.
Özetle, Türk devletlerinin ortak sorunu olan kendini anlatamama ya da karşı tarafın anlama istememesinden kaynaklanan direnci yıkmak adına dünya çapında her ülkede tüm Türk halkları planlı ve örgütlü bir şekilde hareket etmeli ve başarıya ulaşabilmek için de devletler bu organizasyonu finansal olarak güçlü bir şekilde desteklemelidir. Başka ülkelerdeki halklarımız kendisini yalnız hissetmemelidir…