Dört kitabın manası

04:002/09/2024, Pazartesi
G: 2/09/2024, Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Dr. Halit Kuşku / Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi

Dört kitabın manası / saklıdır bir elifte
Sen Elif dersin hoca / manası ne demektir
Yunus Emre

Genel olarak dünyada, Müslümanlar tarafından sıklıkla sorulan bir soru var? Zor günlerin yaşandığı şu zaman diliminde; “Neden durumumuz böyle etkisiz dağınık ve çaresiz?” Bu soru ile çok sık karşılaşmaktayız. Dünya üzerinde var olan çatışmalar ve savaşlar ağırlıklı olarak Müslümanları hedef almaktadır. Buna keza Müslümanların zor şartlar altında birlik, beraberlik ve mukavemetinin artması beklenir. Çünkü söz konusu artık ölümdür. Dünya hayatının sonu olarak bilinen ölüm, ağırlıklı Müslümanların sokağında gezmekte fakat buna rağmen, İslam dünyası tek ve güçlü bir tepki verememektedir.

MANA ALEMİNDEN BİR ELİF DIŞARI FIRLADI

Yazımızda bu sorunun kaynağını arayıp, çözüme dair bir metot sunacağız. Çünkü teşhis edilemeyen hastalığın tedavisi olmadığı gibi, hastalık teşhis edildiğinde durum daha da kolaylaşabilir ve tedavi metotları denenebilir. Problem genele yayılmışsa, problemin kaynağını tespit etmek gerekmektedir. İslam aleminin geneline baktığımızda, temelde Müslüman bireyi görebiliriz. Yani kişinin kendisidir. Genelde bireylerin kendi içlerine yayılan ve tüm İslam dünyasında arıza lambasını yakan bu hastalığın kaynağını tespit edersek, çözüm metotlarını oluşturmamız mümkün olabilir.

Bu kapsamda; Yunus Emre’nin başlıktaki dörtlüğünü referans kullanmak mümkündür. Yunus Emre, dört kitabın manasını bir Elif’e bağlamıştır. Yani bütün peygamberlerin, kutsal kitapların gelmesindeki temel, nasıl bir Elif’e bağlı olabilir? Bununla beraber birçok önemli noktada Elif karşımıza çıkmaktadır. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in de ilk harfi Elif’tir. Allah lafzının da ilk harfi Elif’tir. O zaman Şems-i Tebriz-i’nin şu sözünü söylemek şimdi yeridir: Mana âleminden bir elif dışarı fırladı. O, elifi arayanlar her şeyi anladılar. Onu anlamayanlar da

hiçbir şey anlamadılar.

DOSDOĞRU OL

Mana erlerinin bahsettiği, İslam dini ve Müslüman yaşamın kökü olarak değerlendirilen Elif’i anlamak için Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in bir hadisini aktaralım:

Rivayete göre, Ebu’d-Derda ile Resulullah (a.s.m) arasında şöyle bir konuşma geçer:

Ebu’d-Derda: Yâ Resulallah! Mümin hırsızlık yapar mı?

Resulullah (a.s.m): 

Evet, bazen olabilir.

Ebu’d-Derda: Peki,

mümin zina edebilir mi?

Resulullah (a.s.m): Ebu’d-Derda hoşlanmazsa da “Evet!”.

Ebu’d-Derda: Peki,

mümin yalan söyler mi?

- Resulullah (a.s.m): Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur. (Kenzu’l-Ummal,

h. No: 8994).

Yani birçok büyük günah/günahların telafisi olduğu ve insanı mümin olmaktan çıkarmadığı, ancak yalanın bunun dışında olduğu, mümin kişinin asla yalan söylemeyeceği beyan edilmiştir. Yine diğer bir hadiste Peygamberimiz (sav) “Ey insanlar! Kesinlikle yalan söylemeyiniz, çünkü yalan ile iman bir arada olmaz.” (Hadis/İbn-i Hanbel, Müsned). buyurmaktadır. Artık Elif’in kendisi gibi dik ve dosdoğru oluşunun manası da anlaşılmaya başlandı. Yani Elif, kendi dik duruşu ve şeklinden de anlaşılacağı üzere “doğruluk” tur. Dosdoğru olmaktır. Peygamber Efendimizin (sav) peygamberliğinden önce de “Emin” lakabı ile anılması, tüm bu bahsedilen temelin öncesinde ve sonrasında “doğruluk” olduğunu göstermektedir. Yani demek ki İslam dini ve diğer tüm dinler bu doğruluk kavramının üstüne bina olur. Elif demek “dosdoğru” olmak demektir.

MÜNAFIKLIK ALAMETİ

Doğruluk kavramının insan üzerinde üç farklı tezahürü vardır. Bu üç kavramı bir Hadis üzerinden açalım. Peygamberimiz buyurmuşlardır ki: “Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.” Demek ki doğruluk kavramına şu üç yol ile ulaşılır; konuştuğunda doğru konuşmak, emanete sahip çıkmak ve söz verdiği zaman sözünde durmak. Bu üç kavram doğruluğun ana esaslarıdır.

Hz. Adem’den beni süregelen Hak ile batılın mücadelesinde, iman ettiğimiz dinin kökünün burası olduğu düşünülebilir. Nasıl bir bitkinin kökünde problem oluştuğunda bu problem tüm bitkiye sirayet ediyorsa, İslam’ın temelinde yapılan bir hatanın tüm İslam toplumunu bozması beklenir. İslam toplumundaki bozulmayı kökünde yani Müslüman bireyde aradığımızda, bireyin kendisinde bu hatanın varlığı sorgulanır. Binanın temelindeki sorunu düzeltirsek, tüm binanın düzeldiğini görmek mümkün olabilir.

HİKAYELERLE İÇİMİZE İŞLEDİ

Doğruluk kavramı çok basitmiş gibi gözükse de, aslında kolay değildir. Çünkü çocukluğumuzda öğreti olarak dinlediğimiz “Karga-Tilki-Peynir” hikayesinde bile tilki, karganın ağzından peyniri yalan söyleyerek alır. Yani modern dünya öğretisinde peynire (meta) ulaşmak yalanla mümkündür. Yani yalan çocukluğumuzdan itibaren hayatımızın o kadar içindedir ki, insan farkında olmadan gün içinde bir çok defa bu hatalara düşebilir. İsterseniz deneyebilirsiniz. Kendinizi görün, bir gün yalan söylemeyin ve bu üç kavramı uygulayın. 1 gün başaran 1 hafta, 1 hafta başaran 40 gün deneyebilir. 40. günden sonra doğruluk halinin insana oturması beklenir.

Yani zor günlerin içerisinden geçerken zulmü ve zalimi görüp neden ve niçin soruları içerisinde çaresiz beklemektense, beraber bu problemi kökünden çözmek mümkün olabilir. Hepimiz bir Elif gibi dosdoğru olabiliriz ve problemler çözülebilir. Aramızdaki birlik ve beraberliğin en büyük düşmanı doğru olamamak olabilir. Unutmayalım ki; İslam alemi kendiliğinden düzelmeyecek ve problemler durup dururken çözülmeyecek. Meselenin kaynağı birey olduğu üzere, ancak sen düzelirsen, her şey düzelecek, her şey değişecektir. Hadi bir adım at ve Elif ol, dosdoğru ol. Elif ol ki, dünya düzelsin. Karanlıklar seninle aydınlığa ersin.



#Din
#Toplum
#Aktüel