Şehrin bir kenarından
bir adam koşarak geldi…
(Yasin Suresi / 20)
Bu ayetin müjdecisi gibi bir milletin en karanlık dönemlerinde çıkıp onlara “İstikbal İslam’ındır» müjdesini veren ve bu müjdenin gerçekleşmesi için ömrünü vakfeden bir kadın, bir mütefekkir, ömrü dava yolunda geçmiş bir mücahide Şule Yüksel Şenler… Onun hikayesi alışılmış bir dava erinin hikayesi gibi başlamadı. Seküler bir çevrede çağın tüm gerekliliklerini yerine getirirken ağabeyi iman ateşinin kıvılcımlarını ekti Şenler›in kalbine…
Ailesi aslen Kıbrıslı olan Şule Yüksel Şenler, babasının memuriyeti dolayısıyla bulundukları Kayseri’de, 1938 yılında 6 kardeşin üçüncüsü olarak dünyaya geldi. Kız Eğitim Enstitüsü’ne giderken annesinin hastalığı nedeniyle eğitim hayatını yarım bırakmak durumunda kaldı. Henüz 14 yaşındayken yayın yönetmenliğini Safa Önal’ın yaptığı Yelpaze dergisinde, 15-16 yaşlarında da Peyami Safa, Gökhan Evliyaoğlu gibi isimlerin yazdığı haftalık Yeni İstanbul gazetesinde hikayeleri yayımlandı. 20 yaşına geldiğinde İffet Halim Oruz’un yayın yönetmeni olduğu Kadın Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı.
Said Nursi’nin talebelerinden ve kendisinden üç yaş büyük ağabeyi Üzeyir Şenler’in örtünmesi yolundaki telkin ve tavsiyelerine uzun süre direndi, karşı çıktı ancak ağabeyinin ağır hastalığı esnasında onun ricası üzere gittiği evde katıldığı risale okumalarına iki yıl devam etti. Bu süreçte evde gelişen bir takım olaylar, ağabeyinin evi terk etmesi üzerine iç dünyasında bazı arayışlara giren Şenler namaz kılmaya başladı ve akabinde örtünmeye karar verdi. Bu öyle bir değişimdi ki örtünmesini eleştirenlere karşı “Lütfen bana karışmayın ben öyle bir haldeyim ki canımı veririm örtümü vermem.” diyebilecek bir sadakatle imanına sımsıkı sarıldı..
Yeni İstiklal gazetesine gönderdiği “İslam Kadınına Hitap” isimli yazısı gazetenin sahibi M. Şevket Eygi’nin dikkatini çekti ve yazıyı manşetten verdi. Bu yazının yayımlanmasının hemen ardından Türk Kadınlar Birliği, Şule Yüksel Şenler ve gazete yönetimi hakkında laikliğe aykırılıktan suç duyurusunda bulundu. Şenler böylelikle adımını attığı yeni dünyasının ilk düşünce tohumlarını saçarken ilk soruşturması ve ilk mahkemesi ile karşı karşıya kaldı. Hayatı boyunca peşini bırakmayacak ihbar, soruşma ve duruşmaların ilki olan bu mahkeme kadın-erkek yüzlerce kişi tarafından ilgiyle takip edildi. İkinci duruşmadaki beraat kararının ardından M. Şevket Eygi’nin kapatılan Yeni İstiklal gazetesi yerine açtığı Bugün gazetesinde köşe yazarlığı teklifi aldı ve böylelikle yoğun ilgiye mazhar olan günlük gazete yazılarına başladı. Köşe yazılarından etkilenen Samsun’dan bir grup imam hatip hocasının, Şule Yüksel’i konferansa davet etmesiyle Şenler, şehir şehir kasaba kasaba ülkeyi tam üç buçuk kez dolaşacağı, tüm Türkiye’de fırtınalar estiren, ardında sayısız dava, duruşma, tutuklanma kararları ve örtünmede açtığı çığıra vesile olan konferanslar serisine böylelikle başlamış oldu.
Şule Yüksel’in, tasarımını kendisinin yaptığı pardösülerin üzerine tasarladığı başörtüsü modeli ile bütünleştiğinde; Müslüman kadın profilini, bir duruşu, bir kimlik ibrazını temsil ediyordu. Dönemin merkez medyasında Şenler’in öncülük ettiği bu örtünme tarzı, taşıyıcısını ötekileştirme amaçlı “çarşaf” olarak tanımlanıyordu; Şenler’den “çarşafçı konferansçı”, “çarşafçı yazar” diye bahsediyorlardı köşe yazılarında ve haberlerinde. Bu tepkilere rağmen halk arasında “Şulebaş” akım haline geliyor ve tüm Türkiye’de genç kızlar ve hanımlar “Şulebaş» ile tesettüre ısınıyor, tesettür bir akım gibi dalga dalga yayılıyordu.
Günde üç ayrı şehirde konferans veren Şule Yüksel Şenler’in konferansları salonlara sığmayan halkın yoğun talebi üzerine cami minarelerinden sunuluyordu. Çorum konferansında tam 27 cami minaresinin hoparlöründen Şule Yüksel’in konuşması halka sunuluyor, gittiği pek çok şehirde olduğu gibi şehir meydanları miting alanına dönüyordu. Ankara’da verdiği konferans sonrası tüm şehirlerde olduğu gibi Ankara sokaklarında da büyük bir değişimin göze çarpmasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın gazabını üzerine çekmiş, konferanstan altı ay sonra cumhurbaşkanına hitaben yazdığı yazıdan dolayı hapis cezası almıştı. Hapse girdikten iki ay sonra Cumhurbaşkanı cezasını affetti ancak Şule Yüksel Şenler “Suçlunun suçsuzu affettiği nerde görülmüştür!” diyerek affı kabul etmedi ve cezai süresini Bursa cezaevinde tamamladı. Cezaevinden çıktıktan sonra bir grup genç kız ve hanım arkadaşlarıyla kurdukları İdealist Hanımlar Derneği, 12 Eylül Askeri Darbesine kadar pek çok alanda faaliyette bulundu.
Sayısız suç duyurusu, sayısız mahkeme ve savunma… Konferanslarına yönelik aldığı bomba tehditleri, protesto yürüyüşleri, evinin kundaklanması, ölüm listelerine alınması hiç ama hiç biri onu yıldıramadı. İnzivaya çekildiği uzun yılların ardından yeniden toparlanma dönemi içine giren Şule Yüksel Şenler, 28 Ağustos 2019’da dar-ı bekaya göç etti… Bu toprakların Müslüman kadınları için yaptıkları hizmetlerden dolayı bir Cumhurbaşkanı tarafından cezaevine gönderilen Şule Yüksel Şenler, yine bu ülke insanı için yapıp ettiklerinden dolayı başka bir Cumhurbaşkanının omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı.
Hiç evlat sahibi olamayan Şule Yüksel Şenler, arkasında onu duasız bırakmayacak binlerce manevi evlat ve isminin anlamı gibi bu milletin çocuklarının zihinlerinde öze dönüşün ateşini yakan ve hiç kapanmayacak bir dirilişin muştusunu bıraktı..
Bu milleti uyandırmaya bir Şule yeter…