Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudi Arabistan’ı ziyareti, ikili ilişkilerin ‘kazan-kazan’ mantığına göre şekillendiğini kanıtlıyor. Nitekim Suudi Arabistan, müttefiklik ilişkisinde beklediğini alamadığı ABD ile ortak hareket edip Çin’i bir kenara itmek istemiyor. Aksine Çin ile olabildiği kadar yakınlaşma Riyad’ın öncelikleri arasında.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in davetiyle Riyad’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. 6 yıl sonra gerçekleşen bu ziyaret kapsamında Çin devlet başkanı Suudi Arabistan-Çin, Körfez-Çin ve Arap-Çin zirvelerine katıldı. Krallığı en son 2016’da ziyaret eden Çin’in, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) müttefikleriyle ilişkilerini son yıllarda derinleştirdiği görülüyor. Bu anlamda İsrail’den Mısır’a, Ürdün’den Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) kadar birçok ABD ‘müttefiki’, Washington-Pekin arasında son on yıldır şiddetli şekilde cereyan eden ‘Soğuk Savaş’ta çıkarlarını önceleyerek konumlanıyor.
Örneğin, ABD’nin en önemli müttefiki olarak görülen İsrail’in Hayfa Limanı’nın modernizasyonu, 5G altyapı sistemleri başta olmak üzere birçok kritik projesi Çin’e ihale edildi. Benzer şekilde birçok ABD müttefiki, Washington’a rağmen Çin’den silah tedarik edip üst düzey görüşmeler gerçekleştirdi ve ilişkilerini ‘kapsamlı stratejik ortaklığa’ taşıdı. Katar 2014’te, Kuveyt 2018’de, Umman 2018’de Çin ile “Stratejik Ortaklık” anlaşması imzalarken, Suudi Arabistan 2016’da, BAE de 2018’de Çin ile “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” anlaşması imzaladı. Bütün bu süreçler, Çin’in Orta Doğu ve Körfez jeopolitiğinde nüfuzunun arttığını ve bölge aktörlerinin de bu gerçekliği benimsediğini gösteriyor. Dolayısıyla Çin devlet başkanının Suudi Arabistan ziyareti, Orta Doğu’da güç dengelerinin değiştiğini, Pekin’in bölgede aktifleştiğini kanıtlıyor.
KRİTİK ZAMANLAMA
Çin devlet başkanının Suudi Arabistan ziyareti kritik bir dönemde gerçekleşiyor. Nitekim OPEC+ üyesi ülkeler, ABD ile petrol üretimi noktasında ciddi krizler yaşıyor. Biden yönetimi, Rusya’yı dize getirmek için Körfez ülkeleri üzerine baskı kurup Moskova’nın aleyhine petrol politikası belirlenmesini talep etmişti. Biden, bu politikasında başarısız oldu. Dahası sürecin verimli işlemesi için, seçim kampanyaları boyunca aşağıladığı Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve başbakanı Muhammed bin Selman’ın ayağına kadar gitti fakat bu da işe yaramadı. Aksine Suudi Arabistan’ın da dahil olduğu OPEC+ ekim ayında petrol üretimini kesti ve ABD’nin karşısında yer aldı. Dolayısıyla ABD ile krizler yaşayan Suudi Arabistan’a yapılan bu ziyaret zamanlama açısından çok kritik. Diğer bir deyişle ABD’nin Suudi Arabistan ile yaşadığı problemler Pekin’in Körfez’de etkin olması için fırsata dönüşüyor.
KAZAN–KAZAN POLİTİKASI
Çin devlet başkanının bu ziyareti, ikili ilişkilerin ‘kazan-kazan’ mantığına göre şekillendiğini kanıtlıyor. Nitekim Suudi Arabistan, müttefiklik ilişkisinde beklediğini alamadığı ABD ile ortak hareket edip Çin’i bir kenara itmek istemiyor. Aksine Çin ile olabildiği kadar yakınlaşma Riyad’ın öncelikleri arasında. Nitekim Çin, Suudi Arabistan’ın sadece en büyük ticaret ortağı değil aynı zamanda birçok alanda Körfez’de en çok yatırım yapan ülke. Çin için de Suudi Arabistan kritik önemi haiz. Öyle ki diğer aylarda olduğu gibi ekim ayında da Çin’in en büyük petrol tedarikçisi Suudi Arabistan oldu. Dolayısıyla enerji, iki ülke arasındaki ilişkilerdeki kazan-kazan mantığının bir ayağı.
Ziyaret kapsamında savunmadan medyaya 34 farklı alanda 29.26 milyar dolarlık anlaşmalar imzalandı. Bu alanların en dikkat çekeni yapay zeka, siber güvenlik gibi alanları kapsayan teknolojiyi de kapsıyor ve bu noktada Huawei gibi şirketlerin 5G teknoloji transferinde Suudi Arabistan’da etkin olmasının önü açıldı. Söz konusu durum ABD’nin hegemonyasına doğrudan bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir. ABD’ye yöneltilen bir diğer meydan okuma Çin’in Kuşak Yol Projesi ile Suudi Arabistan’ın NEOM projesi arasındaki uyum ve kurumsallaşmadır. Bu projeler ile Çin, Orta Doğu başta olmak üzere birçok noktada ABD’ye karşı jeopolitik kazanımlar elde etti ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini derinleştirdi. Suudi Arabistan da uzun vadeli planlamalarında Çin’e ayrı önem atfediyor. Çin devlet başkanı, Suudi Arabistan’ın el-Riyad gazetesinde yayımladığı görüş yazısında ‘Bin Yıllık Dostluğumuzu İleriye Taşımak ve Birlikte Daha İyi Bir Gelecek Yaratmak’ başlığıyla ikili ilişkilerin geldiği noktayı ortaya koyuyor.
ŞANGHAY İŞ BİRLİĞİ ÖRGÜTÜ’NE ÜYELİK
Çin devlet başkanının Suudi Arabistan ziyareti ile bir başka gündem maddesi daha tartışılmaya başlandı. Bu anlamda birçok uzman, Suudi Arabistan’ın Şanghay İş Birliği Örgütü’ne gözlemci üye olma noktasında istekli olduğunu dile getiriyor. Bu süreç Riyad açısından iki anlam ifade ediyor. İlki, ABD’ye Çin ve Doğu Bloku ile yakınlaşarak göz dağı vermek. Suudi Arabistan bu hamle ile geleneksel olarak Batı ekseninde şekillenen dış politika oryantasyonunda manevra alanları açmayı hedefliyor. Batı karşıtı bir koalisyon olarak görülen bu örgüte Suudi Arabistan’ın gözlemci üye olarak girmesi dahi, ABD ile ilişkilerinde yeni bir perde açabilir. Nitekim Şanghay İş Birliği Örgütü, başta petrol ticareti olmak üzere enerjide gibi birçok alanda yapılacak ticari işlemlerde dolar yerine yerel para birimlerini kullanmayı teşvik ediyor. Söz konusu durum doların uluslararası piyasalardaki değerini azaltma gibi bir tehdidi de beraberinde getiriyor.
İkincisi, İran’ın örgüte üyelik sürecinde güç kazanarak Tahran’ın Çin ile Suudi Arabistan’ı dengelemesinin önüne geçmek. ABD’nin Afganistan macerasının Taliban iktidarı ile sonuçlanması birçok ABD müttefikinin Washington’ın güvenlik tedarik politikasını sorgulattı. Kısaca, neredeyse hiçbir ABD müttefiki olarak bilinen ülke Washington’a dayanarak güvenlik politikası belirlemek istemiyor. Çin-Arap zirvesine 14 ülkenin katılım gösterecek olması da Araplar arasında ABD’ye bağımlılığın azaltılması noktasında Çin ile yakınlaşmanın bir örüntü olduğunu gösteriyor.
Sonuç olarak, Çin devlet başkanının 6 yıl sonra Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesi gerek Orta Doğu gerekse uluslararası siyaset açısından önemli mesajlar taşıyor. Bunların başında ABD’nin modern yöntemlerle güç mücadelesi içerisinde olduğu Çin’in, geleneksel olarak ABD’nin kontrol ettiği Suudi Arabistan’da nüfuzunun arttığı gelmektedir.