Moda sektörünün kirli yüzü: Ünlü markalar satılmayan ürünlerini neden yok ediyor?

Seren Som
17:132/10/2024, Çarşamba
G: 2/10/2024, Çarşamba
Yeni Şafak
Diğer
Ünlü markaların imha yolunu seçerek hem doğaya hem ekonomiye verdiği zarar büyük tepki topluyor.
Ünlü markaların imha yolunu seçerek hem doğaya hem ekonomiye verdiği zarar büyük tepki topluyor.

İngiliz moda markası Burberry'nin 2018 yılında milyonlarca euro değerindeki satılmayan ürünleri yakarak imha ettiğinin ortaya çıkması, lüks moda dünyasının karanlık bir sırrını gün yüzüne çıkardı. Peki moda devleri, dönüştürmek yada indirime gitmek yerine neden böyle kirli bir yönteme başvuruyor? Üstelik bu imha yönteminin olumsuz sonuçları tahmin ettiğinizden çok daha ağır...

İngiliz moda markası Burberry'nin 2018 yılı başında satılmayan milyonlarca euro değerindeki kıyafet, aksesuar ve parfümü ateşe vererek imha ettiğinin ortaya çıkması, moda endüstrisinin kirli sırrını ortaya çıkardı.

  • Ünlü markanın yıllık bilançosuna göre piyasa değeri 31 milyon euro olan çok sayıda ürün yakılarak imha edildi. Burberry'nin son 5 yılda 100 milyon euro tutarında ürünü imha ettiği belirlendi. Lüks markanın itirafı kamuoyundan büyük tepki topladı. Konu İngiltere’de tartışmalara neden olunca Burberry, satılmayan malların yakılma işlemlerini durduracağını duyurdu.

Buz dağının görünen kısmı

Moda dünyasının isimlerine göre Burberry 'buz dağının' görünen kısmı... Chanel, Hermes ve Louis Vuitton gibi markaların da satılmayan ürünlerini ortadan kaldırması moda sektörünün aslında uzun zamandır bildiği, “sırlarından” biriydi. İsveçli moda perakendecisi H&M, başta inkâr etmesine rağmen İsveç’in küçük bir şehri olan Vastera’ya elektrik sağlamak için stoklarındaki satılmayan 12 ton kıyafeti yaktığını itiraf etti. Cartier ve Montblanc’ın ana şirketi Richemont, stoklarında kalan 400 milyon sterlin değerindeki tasarım saatleri parçaladı. Satılmayan saatlerini parçalayanlar arasında Piaget, IWC ve Vacheron Constantin gibi lüks saat firmaları da var.

Neden imha ediyorlar?

Peki, vitrin fiyatı 2 bin euro olan bir trençkot yada 4 bin euro'luk satış fiyatı olan bir çanta neden imha edilir? Dünyaca ünlü, marka firmalar neden henüz kullanılmamış ürünlerini çöpe atar veya yakar?

Ronald van der Kemp

Markalar isimlerini korumak için 'korkunç' yöntemlere başvuruyor

BBC Türkçe'de yer alan habere göre, Hollandalı moda tasarımcısı Ronald van der Kemp, Hollanda televizyon kanalı NOS'a yaptığı açıklamada, Burberry'nin ürünlerini imha etmesiyle ilgili haberlerin kendisi için şaşırtıcı olmadığını belirtti. Ona göre, lüks markalar yıllardır isimlerini korumak adına bu tür "korkunç" yöntemlere başvuruyor. Van der Kemp, bu durumu "moda endüstrisinin kirli bir sırrı" olarak nitelendiriyor. Burberry'nin yanı sıra Chanel, Hermès ve Louis Vuitton gibi markaların da hiçbir zaman indirime gitmediğine dikkat çeken tasarımcı,
"Bu markaların satılmayan ürünlerini ne yaptıklarını kendinize sorun. 25 yıldır yüksek moda sektöründeyim ve bu dünyanın ne kadar kirli olduğunu gördüm"
diyor.
  • Van der Kemp, bu nedenle dört yıl önce sürdürülebilir moda anlayışına yöneldiğini açıklıyor. Ona göre, sadece renk farkı veya dikiş hataları nedeniyle pek çok ürün elde kalıyor; oysa bu malzemelerle yapılabilecek çok şey var.

Büyük kâr uğruna...

Amsterdam Moda Enstitüsü (AMFI) kıdemli öğretim görevlisi ve M-ODE Vakfı müdürü Peter Leferink, ünlü markaların imajlarını korumak amacıyla ürünlerini ucuza satmak istemediklerini belirtiyor. Bu sebeple Burberry’nin de satılmayan ürünlerini çalınma veya düşük fiyata satılmasını önlemek amacıyla yaktığını vurguluyor.

Hem Ronald van der Kemp hem de Leferink, moda endüstrisinin "lüks" kavramını boşalttığı görüşünde. Hollandalı tasarımcılara göre, eskiden moda evleri yılda iki koleksiyon üretirken, bugün bu sayı dörde çıkmış durumda.
Buna ek olarak, tatil amaçlı "ara koleksiyonlar" da üretilmeye başlandı.
Lüks moda evleri son yıllarda daha fazla üretime ve daha yüksek kazanca odaklanmış durumda. Moda endüstrisinin hissedarları, büyük kâr uğruna lüks markaların gereksiz stoklar oluşturmasını destekliyor. Leferink, geçmişte lüks ürünlerin daha az israf, iyi işçilik ve kaliteyle ilişkilendirildiğini belirtiyor. Bu ürünlerin pahalı olmasına rağmen, nesiller boyunca kullanılabilen ve yıllar geçtikçe daha da güzelleşen parçalar olduğunu vurguluyor. Ancak günümüzde bu anlayışın neredeyse tamamen kaybolduğunu düşünüyor.


Neden geri dönüştürmüyor?

Leferink’e göre, lüks markaların satılmayan ürünleri geri dönüştürmeme gerekçesi basit: para.
Moda endüstrisi için imha, çevreye büyük zarar vermesine rağmen en ucuz çözüm olarak görülüyor.
Buna rağmen Leferink ve Van Der Kemp, gelecek nesilden umutlu olduklarını belirtiyor ve moda sektöründe daha sürdürülebilir bir anlayışın zamanla yerleşeceğine inanıyorlar. Çevre için epey zararlı olan imha yöntemine karşı çevreciler seslerini yükseltse de, moda endüstrisi bugüne kadar kendi açısından en ucuz yöntem olan yakma yoluna gidiyor.

Hem doğaya hem ekonomiye zarar

Tekstil sektörü, hiç kullanılmadan imha edilen bir tekstil ürünü ile birlikte litrelerce su, yenilenemeyen kaynağında israf edildiğini, bir gıda maddesi yetiştirilebilecek alana ekilen pamuğun hiç kullanılmadan yandığını ancak bu pamuğu yetiştirmek için toprağa ve su kaynaklarına verilen zararın kalıcı olduğuna dikkat çekerek hem doğaya hem ekonomiye zararını gözler önüne seriyor.

Ülkeler önlem alıyor mu?

TRT Haber'den Esra Sayın, "dünya iklim kriziyle mücadele ederken, yöntemini hala tercih eden firmaların da bu tavrında değişiklik olacak mı?" sorusuna yanıt yaradı. Tekstil Mühendisi Prof.Dr. Şule Altun Kurtoğlu firmaların da ülkelerin de önlem almaya başladığını şöyle anlatıyor:

  • "Basına yansımasının getirdiği baskı ile firmalar önlemler almaya başladılar, bu işlemden çıkacaklarını deklare ediyorlar. Ayrıca, ülkeler de bu tür ürünlerin imhasını engelleyen yasaları çıkarmağa başladılar. Döngüsel ekonomiden bahsediyorsak, zararlı içerik olmadığı sürece satılmayan, zarar görmemiş ürünlerin imhası söz konusu dahi olamaz. Ülkeler de önlem almaya çalışıyor, örneğin Almanya ve Fransa satılmayan ürünlerin imhasını zorlaştıran çeşitli önlemler almış durumda, AB komisyonunun da bu yönde bir çalışması var. Ayrıca 2025 yılından sonra AB ülkelerinde tekstil atıklarının çöplüklere dökülmesi ve yakılması yasak olacak."

Lüks markalar çözüm buldu mu?

Fransa'da 1 Ocak itibarıyla yürürlüğe giren israfı azaltmaya yönelik yasalar, lüks tüketim sektöründeki ünlü markaların stok yönetimi ve satış stratejilerinde değişiklik yapmasına neden oldu. Independent Türkçe'nin haberine göre, Gucci, Saint Laurent ve Balenciaga gibi markaları bünyesinde barındıran Kering grubu, stokları daha verimli yönetmek amacıyla yapay zeka tabanlı programlara yatırım yaptıklarını açıkladı. Louis Vuitton, Dior ve Celine gibi markaların bir araya geldiği dünyanın en büyük lüks tüketim grubu LVMH'nin çevre geliştirme direktörü Helene Valade, firmaların stoklarını daha sınırlı tutmaya başladığını belirtti. Valade, lüks sektörünün artık müşteri talebine daha yakın hareket ettiğini ifade etti.

  • Bu süreçte, müşteriler tarafından alınmayan ürünler çalışanlara avantajlı fiyatlarla sunuluyor. LVMH'de yaklaşık 150 bin, Kering'de 38 bin, Hermes'te ise 16 bin 600 çalışan bulunuyor.

Bağış da bir seçenek

Lüks markaların izlediği bir diğer yol ise bağış yapmak. LVMH, iş kıyafeti bağışı toplayan ve iş arayan ihtiyaç sahibi bireylere kıyafet sağlayan Cravate Solidaire ile işbirliği yapıyor.

İleri dönüşüm projeleri

Aynı zamanda, lüks moda dünyasında atık ürünlerin yeniden kullanılması amacıyla "ileri dönüşüm" projeleri de öne çıkıyor. Tasarımcı Marc Jacobs, kullanılmayan kumaşları izolasyon malzemesi olarak değerlendiren ve öğrenci veya sanatçılara bağışlayan Fabscrap ile çalışıyor. LVMH, satılmayan kıyafet ve malzemeleri geri dönüştürüp yeni iplik ve kumaş üreten WeTurn ile işbirliği yaparken, Hermes 2020 yılında 39 bin ileri dönüştürülmüş ürün satışı gerçekleştirdi.

Modanın acımasız siyaseti: Elitler ile kitleleri ayırmak

Yeni Özgür Politika'dan Selma Akkaya'nın haberine göre, marka devlerinin, satılmayan ürünlerini ucuza satmak yerine üzerine para verip imha etmesini anlamak için moda tarihine bakılması da gerekiyor. Kapitalist sistem öncesinde, üretim sınırlıydı ve ihtiyaç dışı ürünler üretilmiyordu.
Askerler, yöneticiler, din adamları ve toplumun diğer sosyal sınıfları, maddi durumlarına ve sosyal konumlarına göre farklı giyim tarzları benimserdi.
Moda, belirli kurallar çerçevesinde şekillenirdi. Ancak kapitalizmin doğuşuyla birlikte moda kavramı tamamen yeniden şekillendi. Bu süreç, fason üretim, serbest moda gibi kavramları da beraberinde getirdi.
Üretimin artmasıyla birlikte, üst sınıflar için yeni bir moda anlayışı ortaya çıktı. 19. yüzyılda en büyük yeniliklerden biri, orta ve üst sınıflara özel kıyafetler tasarlayan modacıların sahneye çıkmasıydı. Daha önce aristokrasiye veya burjuvaziye özel olarak dikilen kıyafetler, bu dönemde kişiye özel tasarımlar haline geldi.
19. yüzyıldan önce, gösterişli ve farklı giyim tarzı, sınıfsal ayrıcalığın bir sembolüydü.
Sanayi Devrimi ve kentleşmenin hızlandığı bu dönemde, elitleri yoksul kentlilerden ayırmak için moda önemli bir araç haline geldi ve özel modacılar bu süreçte öne çıktı.
  • Fransız İhtilali sırasında aristokrasi, alt sınıflarla kendilerini ayırmak için modayı kullanırken, Sanayi Devrimi ile birlikte kapitalistler, modayı tüketimi hızlandırma ve artırma aracı olarak görmeye başladı. Böylece toplumları da tek tipleştirmeyi hedefledi.

Moda tarihçisi Haşim Özüdoğru, giyim sektörünün gelişimini şu şekilde özetliyor:

  • “Dikiş makinesinin icadı, savaşlar nedeniyle antropometri biliminin gelişmesi ve üretimin sivil atölyelere kayması, hazır giyimin gelişiminde önemli adımlar attı. Bu süreç, haute couture (kişiye özel tasarım) ve hazır giyim sektörleri arasında rekabetin doğmasına yol açtı.”
Bu noktadan sonra endüstriyel moda ile elitlere hizmet eden haute couture modası arasındaki ayrışmaya tanıklık ediyoruz.
Kapitalizmin gelişimiyle birlikte kapitalistler, bir yandan hazır giyim ürünlerini farklı ülkelerdeki benzer toplumsal gruplara pazarlarken, diğer yandan en yüksek fiyata satılan lüks markalar yaratarak elitlere hitap etmeye devam ediyorlar.

Lüks markaların benimsediği anlayış: Zenginlerle yoksulların ihtiyaçları aynı olamaz

Modern kapitalist sistemde tüketim kültürü egemendir ve temel amaç, üretilen malların tüketilmesi için insanların daha fazla talep etmelerini sağlamaktır. Bu doğrultuda, ihtiyaçlar üretilir, çeşitlendirilir ve yönlendirilir. Tüketim kültürünün hakim olduğu bir toplumda, geniş kitlelerin ve zenginlerin ihtiyaçları farklı şekillendirilir.
Lüks markalar, ürünlerinin “zengin olmayan” kişiler üzerinde görülmesini istemezler.

  • Günümüzde lüks markaların benimsediği tek prensip, bir çantaya 250 bin dolar veren elitlerin, o çantayı hayal eden ama asla ulaşamayacak geniş kitlelerle aynı kefeye konulamayacağıdır.
    Bu yüzden artan ürünleri vergi indirimi karşılığında derneklere bağışlamak yerine, imha etmeyi tercih ederler.

Bu nedenlerle lüks markaların, kârlarını ve markalarını korumak için yeni yasal düzenlemeleri aşacak yöntemler geliştirdiği ve geliştirmeye devam edeceği ön görülüyor.




#Moda
#Tekstil
#Marka
#Çevre

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.