Büyük giyim firmaları her yıl belirli dönemlerde dünyanın önde gelen şehirlerindeki moda haftalarında sonraki sezonların kıyafetlerini tanıtıyor. Bu tanıtımlar hem medyada (konvansiyonel veya sosyal) hem de moda endüstrisinde büyük bir ilgi uyandırıyor. Moda deyip geçemeyiz. Moda sanılanın aksine günümüzde sadece çok büyük bir endüstri değil aynı zamanda görsel sanatlarla da çok yakın ilişki içinde. Moda tasrımcıları artık çoğu zaman birer sanatçı muamelesi görüyor. Görmeleri de gerekiyor. Ama tıpkı
Büyük giyim firmaları her yıl belirli dönemlerde dünyanın önde gelen şehirlerindeki moda haftalarında sonraki sezonların kıyafetlerini tanıtıyor. Bu tanıtımlar hem medyada (konvansiyonel veya sosyal) hem de moda endüstrisinde büyük bir ilgi uyandırıyor. Moda deyip geçemeyiz. Moda sanılanın aksine günümüzde sadece çok büyük bir endüstri değil aynı zamanda görsel sanatlarla da çok yakın ilişki içinde. Moda tasrımcıları artık çoğu zaman birer sanatçı muamelesi görüyor. Görmeleri de gerekiyor. Ama tıpkı sanatçılarda olduğu gibi moda tasarımcılarında da belirli bağlantılar sayesinde yer edinmeye çalışanlar mevcut. Gene bazı sanatçılar gibi moda tasarımcılarının üretimleri de “sorgulanamaz” konumuna erişmiş durumda.
Geçtiğimiz günlerde New York Moda Haftası’nda bir protestocu mankenleri yürüyüş yaptığı alana üzerinde çöp torbasından yaptığı elbiseyle giriş yaptı. Güvenlik görevlileri müdahale edene kadar izleyiciler bunun “gerçekten” bir kıyafet olduğunu düşündüklerini yüzlerinden görmek mümkün.
Bu yaşanan bize bir kez daha bazı kişi ve çevrelerin dayatmasının geniş kitlelerin algı ve beğenisi üzerinde nasıl bir tahakküm kurduğunu göstermesi açısından son derece önemli.
Farklı coğrafyalardan ve “kültür”lerden bu isimleri yan yana görünce 5 küratörün düzenleyeceği bir bienal nasıl olur acaba diye düşündüm. Lakin basın açıklamasındaki şu sözler durumu biraz açıklığa kavuşturuyor: “Küratörler, çağdaş sanat yelpazesinde farklı ve küresel bakış açılarını temsil eden farklı ancak birbiriyle bağlantılı projeler düzenliyor.” Projelerin birbiriyle nasıl bir “bağlantı” kuracağını ancak 2025’in Şubat ayında görebileceğiz.
Sanat dünyasındaki bazı gelişmeler açıktan olmasa bile gizli gizli bazı konular konuşuluyor, tartışılıyor.
İstanbul Modern’in 2012’den beri genel direktörlüğünü yürüten Levent Çalıkoğlu’nun ayrılış duyurusunda “kariyerinde ilerleme arzusu” ifadesinden dolayı yeni işinin ne olacağına dair iddiaya girenlerin olduğunubile duydum. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bir müzede direktörlük yapacağı da iddialar arasında Londra’da bir galerinin başına geçeceği de. Bekleyip göreceğiz.
Bir başka iddia konusu ise Levent Çalıkoğlu’ndan boşalan genel direktörlüğe kimin geçeceği? Ağırlıklı olarak Saha Derneği direktörü Çelenk Bafra’nın adı geçiyor. Müzede kimin genel direktör olacağı kadar müzede nelerin değişeceği daha çok merak edilmeli bence.
Contemporary İstanbul‘un bu sene 18. edisyonu 26-27 Eylül’de özel gösterim, 28 Eylül 1 Ekim tarihlerinde genel gösterim olacağı duyuruldu. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Tersane İstanbul’da düzenlenecek etkinlik Türkiye’nin en etkin sanat fuarı olduğu için merakla bekleniyor.