Birleşik Krallık’da bulunan yaklaşık 800 bin Müslüman seçmenin oyu, AB üyeliği ile ilgili referandumun kaderini belirleyecek. AB'den ayrılmak için kampanya yapan aşırı sağ gruplar İslamafobiyi kullanıyor.
İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'dan oluşan Birleşik Krallık'ta yaşayan yaklaşık 4 milyon 800 bin Müslümanın referandumda vereceği oylar ülkenin AB ile ilişkisinde belirleyici rol oynayacak. Yaklaşık yarısı Birleşik Krallık'ta doğup büyüyen Müslüman nüfusun içinde 800 bin civarında seçmen bulunuyor.
Birleşik Krallık'ta AB referandumu 23 Haziran Perşembe günü yapılacak ve halka, "Birleşik Krallık AB üyesi olarak kalmalı mı, yoksa AB'den ayrılmalı mı?" sorusu yöneltilecek. 46 milyon civarında seçmenin bulunduğu ülkede, özellikle de AB'de kalınmasından yana olanlar referanduma katılım oranının düşük kalmasından endişe ediyor. Böyle bir durumda, başta Müslümanlar olmak üzere ülkedeki azınlıkların oyu daha da önemli hale gelecek.
Pakistan kökenli insan hakları aktivisti Muazzam Begg, AB'den ayrılınması için kampanya yapan grupların başını çeken aşırı sağın, Birleşik Krallık'ta güçlenmesinden kaygı duyduğunu söyledi.
Begg, "Terörizmle veya aşırılıkla suçlanan veya bu şekilde hedef haline getirilen insanlarla ilgili vakalar üzerinde çalışan biri olarak, AB'de kalmak ile çıkmak arasında çok fark yok benim işim açısından. Ancak bildiğimiz bir şey var, o da Brexit için çalışanlar aşırılık, İslamofobi ve göç söylemiyle insanları korkutuyor." diye konuştu.
Birleşik Krallık Müslümanları için AB içinde kalmanın daha iyi olacağını belirten Begg, "Çünkü AB genel olarak daha fazla tolerans kültürüne sahip. Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılması durumunda göç ve İslam karşıtı aşırı sağın güçleneceği yönünde bir korku var." görüşünü dile getirdi.
Müslüman toplumun çoğunluğunun, AB'den ayrılınması durumunda toplumlarının daha fazla hedef haline getirileceğini düşündüğünü ifade eden Begg, "Birleşik Krallık'ta Müslümanlar bütün Avrupa çapında Müslüman olsun veya olmasın başka gruplarla dayanışma içinde kalmanın kendilerini daha güçlü tutacağını düşünüyor." diye konuştu.
- İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'dan oluşan Birleşik Krallık'ta yaşayan yaklaşık 4 milyon 800 bin Müslümanın referandumda vereceği oylar ülkenin AB ile ilişkisinde belirleyici rol oynayacak. Yaklaşık yarısı Birleşik Krallık'ta doğup büyüyen Müslüman nüfusun içinde 800 bin civarında seçmen bulunuyor.
Birleşik Krallık'ın Londra'dan sonra ikinci büyük kenti konumundaki ve Müslüman nüfusun en yoğun olduğu Birmingham'ın belediye meclisinde İşçi Partisi'ni temsil eden Müslüman meclis üyesi Meryem Han da ülkenin AB'de kalması yönünde kampanya yürütüyor.
"24 Haziran'da Birleşik Krallık'ın AB'nin parçası olmayı sürdürmesi için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düşünüyorum." diyen Han, birlikten çıkmanın Müslüman toplumu olumsuz etkileyeceğini vurguladı.
Han "Bunu görmek için Birleşik Krallık'ın AB'den çıkması için kampanya yürütenlere bakmak yeterli. Açık bir şekilde bu referandumu bir göç sorununa dönüştüren aşırı sağ gruplar var. Bu ideolojilerin ülkedeki Müslümanları etkileyeceği, aslında hali hazırda etkilediği ortada. İslamofobi vakalarını yaşıyoruz." diye konuştu.
Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılması durumunda bu grupların güçleneceğini dile getiren Han, "Hanelerine bir referandum zaferi yazdırmış olacaklar." dedi.
Ancak Han'a göre ülkedeki bütün Müslümanların bu referandumun öneminin farkında olduğunu söylemek de zor.
Müslüman toplumu referandumda oy vermeleri için bilinçlendirmeye çalıştıklarını anlatan Han, "Ama hala, kendi seçim bölgemde bile, bu referandumun anlamını ve doğurabileceği sonuçları bilmeyen insanlar var. Bir oylama yapılacağını şöyle bir duymuşlar, Avrupa Birliği ile ilgili olduğunu biliyorlar ama sonuçları ve bunda kendilerini oynayabileceği rolle ilgili bir fikirleri yok." diye konuştu.
Referandumda ayrılma yönünde oy verecek Müslümanların da olduğunu belirten Han, "Birleşik Krallık'ın AB'nin dışına çıkması halinde ekonomisinin daha başarılı olacağını düşünen Müslümanlar da var, ayrılma yönünde kampanya yapanların Doğu Avrupa'dan gelen göçmenlerin ülkedeki yerel hizmetleri etkilediğiyle ilgili retoriklerine inanan da." ifadelerini kullandı.
Han göç sorunuyla ilgili kendi görüşünü ise şu sözlerle dile getirdi:
"Birleşik Krallık göçmenler ve göç üzerine kurulu bir ülke. Britanya'yı büyük yapan da bu. Bence kendimizin de göçmen olduğunu unutmamız ve başka grupları içimize almayı bilmemiz gerekli."
Han'ın sözünü ettiği "Brexit" yanlılarından biri, Birmingham'da Müslümanların en yoğun olarak yaşadığı mahallelerden biri olan Alum Rock Road'da esnaflık yapan 45 yaşındaki Aftab Chugtai.
AB'den ayrılmaya verdiği desteğin başlıca gerekçesi ekonomik olan Chugtai, "Ben bir iş adamıyım, 33 senedir bu caddede ticaret yapıyorum. Buradaki dükkanların çoğu Avrupa dışındaki ülkelerle ticaret yapıyor. Hindistan, Pakistan, Türkiye, Çin... İş hacmimizin yüzde 95'i AB dışındaki ülkelerle. Birleşik Krallık'ın AB'den çıkması halinde bu ülkelerle kendi ticaret anlaşmalarımızı yapabileceğimizi düşünüyoruz." diye konuştu.
AB'de mevcut göç sisteminin adil olmadığını düşündüğünü kaydeden Chugtai, "Hindistan'dan, Bangladeş'ten, Pakistan'dan becerikli bir aşçı getiremiyoruz lokantalarımıza, yetişmiş bir doktor getiremiyoruz, bu ülkenin ihtiyaç duyduğu yetenekleri çekemiyoruz. Halbuki sınır kapılarımız hiçbir niteliği olmayan herhangi bir AB vatandaşına açık. Daha adil bir göç sistemi istiyoruz." görüşünü dile getirdi.
Pek çok Müslümanı endişelendiren aşırı sağın yükselişi konusunda da farklı düşünen Chugtai, "Ben bu ülkede doğdum ve büyüdüm. AB'den önceki yılları hatırlıyorum. Adil bir ülkeydik gene. Bence Müslümanlar bu ülkede dünyadaki pek çok başka ülkedekinden daha fazla güvende hissediyor kendilerini." dedi.
Birleşik Krallık'ta inancını herhangi bir korku duymadan özgürce yaşadığını ifade eden Chugtai, "AB'den çıkarsak bunun değişeceğini sanmıyorum. Avrupa gerileme içinde. AB içinde yükselişte olan aşırı sağ bizi daha çok endişelendirmeli. Kurban kesilmesini engelleyen, minareyi yasaklayan, Müslümanları istemediğini söyleyen ülkeler var Avrupa'da. Aşırı sağa kaymış bir AB'nin parçası olmak istiyor muyum? Hayır." şeklinde konuştu.
Birleşik Krallık'a 19 yıl önce gelen ve geçimini taksi şoförlüğüyle temin eden Pakistan asıllı Tahir (37) de AB'den ayrılınmasından yana. En önemli gerekçesinin ise AB vatandaşı göçmenlerin kamu hizmetleri üzerinde yarattığı baskı olduğunu ifade eden Tahir "AB'den gelen göçmenler yüzünden doktora gidemiyorum, okullar dolmuş durumda. Ben bir taksi şoförüyüm ve o kadar çok şoför var ki iş bulmakta güçlük çekiyorum, ücretler de düştükçe düşüyor. AB'den çıkılması için oy kullanacağım." diye konuştu.
Birmingham'da Masjid Ali camisinde çalışan ve geri kalan zamanında Uber uygulaması üzerinden taksi şoförlüğü yapan Keşmir asıllı Zülkarneyn (43) ise ülkenin AB içinde kalmasından yana olduğunu dile getirdi.
Zülkarneyn, "Bütün Avrupa birlik halinde kalmalı. Siyasetçiler kendi çıkarlarını düşünüyor. AB'den gelen göçmelerin bazı problemler yarattığının farkındayım, suça karışıyorlar, dilencilik yapıyorlar ancak Müslümanlar olarak bencil olamayız. Son tahlilde ben AB'de kalınmasının Müslümanlar için de daha yararlı olacağı düşüncesindeyim." diye konuştu.
Birleşik Krallık'ta doğup büyüyen Zamir Gul (51) ekonomi uzmanı, uluslararası ticaret dersleri veriyor ve İngiltere'nin AB'den ayrılmasına karşı. Gul, "AB'den ayrılmamız halinde bunun Birleşik Krallık'ı yalıtacağını düşünüyorum. Bu, hiç şüphesiz ekonomiyi de olumsuz etkileyecek." görüşünü dile getirdi.
Birleşik Krallık'ın AB'de kalmasının Müslümanlar için de daha iyi olacağına inandığını belirten Gul, "Serbest dolaşım Müslümanlar için de var. Ayrıca yalıtılmış bir İngiltere'de insanlar Müslümanlara daha fazla yan gözle bakabilir." diye konuştu.
Referanduma tam bir hafta kala İşçi Partisi'nin kadın milletvekili Jo Cox'un aşırı sağcı olduğu yönünde ciddi göstergeler bulunan bir kişi tarafından öldürülmesinin başta Müslümanlar olmak üzere, ülkedeki azınlıkların oyunu etkilemesi de mümkün.
İngiltere'nin AB'de kalması için kampanya yürüten Cox'un Suriye, Filistin ve Pakistan başta olmak üzere İslam dünyasının sorunlarına duyarlı kimliği ve ülkedeki Müslüman toplumla iyi ilişkilerinin de milletvekilini hedef haline getirmiş olabileceği düşünülüyor.
Görgü tanıklarının saldırı sırasında "Önce Britanya" diye bağırdığını anlattığı ve mahkeme salonunda "Benim adım hainlere ölüm, Britanya'ya özgürlük" sözleri kayıtlara geçen katil zanlısının, "Önce Britanya" adlı ve İslam karşıtı söylem ve eylemleriyle bilinen aşırı sağcı grupla somut bağlantılarının da ortaya çıkması halinde, bugün için bölünmüş görünen Müslüman toplumun oyları AB'de kalınması yönünde biraz daha birleşebilir.