Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün St. Petersburg'daki Konstantinovski Sarayı'nda, 1 saat 45 dakikalık başbaşa bir görüşme gerçekleştirdi. Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan kriz süreci böylelikle aşılmış oldu.
Erdoğan-Putin görüşmesinde en fazla ön plana çıkan mesele, ikili ilişkilerin kriz öncesi döneme dönmesini - ki bu ilişkilerde normalleşmenin ötesine geçilmesi ve ilişkilerdeki güven sorunun aşılıp ortaklığın inşasını- sağlamak oldu. Bunun ekonomik, diplomatik ve siyasi ayaklarının iyi inşa edilmesi için çeşitli mekanizmaların kurulması ve var olan mekanizmaların da daha iyi işlemesi anlamına geliyor. İkili ilişkilerde uçak krizi sonrası hasar tespit çalışmaları yapılmıştı. Putin ve Erdoğan'ın görüşmesinde ise hasarlı alanların kısa ve orta vadede çözümlenmesi gerektiği üzerinde uzlaşıldı. İki lider de ilişkilerin düzelmesinin önemine vurgu yaparak bunu net bir şekilde dillendirdi.
Suriye konusunu ayrı bir görüşmede konuşacaklarını belirten iki lider de, ilişkilerin güçlü bir şekilde kaldığı yerden devam edeceğinin ipuçlarının verdi. Kritik zirvede ele alınan gündem maddelerini ve iki ülkenin ilişkilerinin geleceğini şu başlıklarda derledik;
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Batı ülkelerinin aksine Rusya'nın net bir şekilde Türkiye'nin yanında olduğunu belirtmesi ve bundan sonraki süreçte FETÖ'ye karşı işbirliği içinde olunması görüşmede öne çıkan başlıklardan birisiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin'in darbe girişiminden sonra kendisini aramasından duyduğu memnuniyeti şu sözlerle dile getirdi;
"Fetullahçı Terör Örgütü'nün ve arkasındaki güçlerin ülkelerimiz arasındaki ilişkilere de kastettikleri bugün çok iyi anlaşılıyor.
Darbe girişimi sonrasında Sayın Putin bizi arayarak desteğini belirtmiştir. Kalkışma sonrası bize böyle bir destek sunması bizi mutlu etmiştir"
1 saat 45 dakikalık görüşmede Putin ve Erdoğan'ın verdiği bir diğer önemli mesaj, ekonomi alanındaki işbirliğinin güçlenerek devam etmesi oldu. Erdoğan, iki ülkenin ticaret hacmine vurgu yaparak, "Bakınız biz, 2008'de 38 milyar dolara kadar çıkan ikili ticaret hacmimizi dahi yeterli bulmazken geçtiğimiz yıl 24 milyar dolar düzeyine geriledik. Daha önce ülkelerimiz arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması gibi iddialı bir hedef belirlemiştik. Bu hedefi yeniden gündemimize almamız gerektiğini düşünüyorum. Ticari ilişkilerimizin önündeki engellerin kaldırılması ve yeni işbirliği alanlarının devreye alınması halinde bu rakama süratle ulaşabiliriz. Bunun için siz değerli iş adamlarımıza önemli görevler düşüyor. Devlet yöneticileri olarak sizlerin önündeki engelleri kaldırmak için gerekli adımları atacağımızdan hiçbirinizin şüphesi olmasın. Sayın Başkan'la da bu konuda hemfikiriz" sözleriyle, ekonomide yeni bir sürece girileceğinin sinyalini verdi.
Putin, Rus turistlerin Türkiye'ye gitmesi konusunun da değerlendirildiğini kaydederek, "Türkiye'ye tur satış yasağı kaldırıldı. Turizmde kriz öncesi seviyesine ulaşmak için zaman gerekecek. Rus turistlerin güvenliğe dair garantiyi Türk tarafından aldık. charter seferlerin yakın zamanda yeniden başlatılacağını düşünüyorum" dedi. Putin'in Rus turistlerle ilgili bu söylemleri, turizm konusunda da iki ülkenin ilişkilerinin yeniden canlandıracağını öngörüyor.
Görüşmede ekonomik işbirliği başlığı altında ele alınan önemli bir diğer konu da, Akkuyu Nükleer Santrali oldu. İki liderin ortak kararıyla, Akkuyu, 'Stratejik Yatırım' seviyesine çekildi. Akkuyu ile ilgili, Putin, "10 milyar doları bulan projeyi gerçekleştirebiliriz. Bizim işbirliğimiz sadece gaz ve enerjiyle kısıtlı değil. İşbirliğimiz oldukça geniş kalemleri kapsıyor" dedi.
Rusya'dan başlayıp Karadeniz üzerinden Türkiye'ye aktarılması planlanan doğal gaz boru hattı projesi olan Türk Akımı konusunda Hem Erdoğan, hem Putin, projenin devamlılığı konusunda mutabık olduklarını vurguladılar. Putin, projeye ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye ve Avrupa ile doğalgaz işbirliğini geliştirecek bir proje olarak baktık. Türk Akımı'nın bir kısmı, Türkiye'nin büyüyen ekonomisi ve artan ihtiyacını karşılamak için düşünüldü. Projenin bu kısmının gerçekleştirilmesi için hiçbir şüphemiz yok. En yakın zamanda gerçekleştirmeye başlayabiliriz. Projenin Avrupa'ya uzanacak ikinci kısmı, üçüncü ülkelerle görüşmelere bağlı. Avrupa Komisyonu ve projeye dahil diğer ülkelerle anlaşılması gerekiyor."
Putin, iki ülkenin ilgili kurumlarına 2017 yılının ilk yarısında stratejik planlama toplantısı düzenlenmesi talimatı verildiğini belirterek, enerji, ticaret ve ekonomi alanlarındaki politik kararları görüştüklerini söyledi.
Rusya'nın, Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi'nin bir stratejik yatırım, nitelikli yatırım olmasını istediğine dikkati çeken Putin, “Bugün bunu duymuş olduk. Bu 10 milyar doları bulan projeyi gerçekleştirebiliriz. Bizim işbirliğimiz sadece gaz ve enerjiyle kısıtlı değil. İşbirliğimiz oldukça geniş kalemleri kapsıyor. Bugünkü görüşmemiz ışığında işbirliğini geliştirmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
2016-2019 yıllarını kapsayan ticaret, ekonomi, kültürel ve sanayi işbirliği programı hazırlanacak. Bu program en hızlı şekilde onaylanacak ve kabul edilecek.
Türkiye ile Rusya ilişkilerin kriz sarmalına girmesinin ana tetikleyici unsuru Suriye krizi oldu. İki ülke Suriye sorununda farklı politikalar izlerken, bu farklılığın ülke ilişkilerine yansımaması için büyük çaba harcadı. İki ülke ilişkilerinin karşılıklı bağımlılığı ve ekonomik ilişkilerin zarar görmemesi gerektiği fikri bu çabanın altında yatan en önemli meseleydi. Bu durum Suriye krizini iki ülke için de hassas hale getiriyordu ve Suriye krizini ayrı bir düzlemde değerlendiriyordu. Ancak tüm bu çabaya rağmen Suriye krizi iki ülke ilişkilerini etkiledi. Rusya'nın Suriye'deki askeri operasyonları sonrası başlayan ve Rus uçağının düşürülmesi ile gün yüzüne çıkan kriz iki ülke ilişkilerini tarihi bir dönemece soktu. Rusya'nın Türkiye sınırında askeri operasyonlar yapması ve Türkiye'nin desteklediği muhalifleri DAEŞ bahanesi ile vurması iki ülkeyi karşı karşıya getirdi. Kasım 2015'ten sonra ise bu fotoğraf daha net şekilde ortaya çıktı. Rusya, Türkiye'nin terör örgütü olarak gördüğü PYD'ye yer yer operasyonel destek vererek Türkiye'ye karşı Suriye'de Esed rejiminden sonra yeni bir aktöre daha destek verdi.
Ancak bölgede yaşanan krizler ve hem Türkiye hem de Rusya'nın içeride ve dışarı da karşılaştığı sorunlar iki ülkeyi ilişkilerini restore etmeye itti. Haziran ayında başlayan normalleşme Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın St. Petersburg ziyareti ile yeni bir mutabakatın ortaya çıkmasını da sağladı. İkili görüşmelerdeki en hassas konu ise Suriye oldu. Nitekim bu görüşmelere de yansıdı ve iki lider Suriye krizini görüşmek için ayrı bir toplantı yaptı. Bunun ana nedeni Suriye krizinin ikili ilişkilerden ayrı bir şekilde değerlendirilmesi ihtiyacıydı. İlk toplantıda ikili ilişkilerdeki kırılmaların restorasyonu için görüşme yapılırken, ikinci toplantı da ise uluslararası bir krize dönüşen ve var olan görüş ayrılıklarından dolayı iki ülke ilişkilerini de etkileyen Suriye krizi görüşüldü. Böylece ikili ilişkilerin Suriye krizinin gölgesinde kalmasının önüne geçildi.
Suriye krizinde iki ülke de sürecin başından itibaren görüş ayrılıklarının farkında ve bu ayrılığın çözümlenmesinin zorluğunu da kabul etmiş durumdalar. Ancak krizin uzamasının iki ülkeye verdiği zarar da göz önüne alındığında iki ülke Suriye konusunda
kurmanın ve bu çerçevede bir uzlaşıya varmanın hesabını yapmaya başladı. Uluslararası güçlerin Suriye konusundaki belirsiz politikaları Suriye krizini daha karmaşık hale getirirken, bölgesel güçlerin birlikte çalışması gerekliliğini zorunlu kıldı. Bu noktada Türkiye, Rusya, İran ve bölgenin diğer önemli ülkelerinin
aynı masada buluşması anlamına gelebilir. Tabii ki bu durum tarafların izledikleri politikaları terk edip büyük tavizler vermeleri demek değil. Bölge ülkeleri arasında yapıcı görüşmeleri içeren ve ortak bir uzlaşı arayışına yönelik yeni bir
olabilir. Bu durum ise bölge ülkelerinin krizin çözümü için daha fazla sorumluluk üstlenmesini sağlayacak gibi görünüyor.