Yeni Zelanda’da Cuma namazı sırasında iki camiye saldıran terörist Brenton Tarrant, 49 kişiyi öldürdü, onlarca kişiyi de yaraladı. Yeni Zelanda’daki cami katliamından sonra gözler Avrupa’da artan ırkçılığa çevrildi. Avrupa’da yaklaşık 25 milyon Müslüman yaşıyor. Kıtada son yıllarda artan Müslüman nüfusa karşı nefret hortladı. Birçok Avrupa ülkesinde Hıristiyan fanatizmi tırmandırılırken, aşırı sağcılar camilerde terör estiriyor. Avrupa’daki Müslümanlar, ırkçılar için açık hedef halinde. İnsanlar sırf inançlarından dolayı ırkçı şiddetin giderek daha fazla kurbanı oluyor. Ne var ki tırmanan fanatizmle mücadele etmesi gereken devlet kurumları, tehlikenin önüne geçmek için hiçbir çaba sarf etmiyor. Giderek daha da yükselen tehlike, Avrupa toplumlarınca görmezden geliniyor. İslamofobi bugün Avrupa’da hem devlet hem de toplum nezdinde ‘normalleşmiş’ durumda.
Fransa’da ‘terörle mücadele’ bahanesiyle bu yıl 7, geçtiğimiz yıl da 19 cami kapatıldı. Geçen yıl Belçika’da El Hijra Camii’nde ibadet eden bir Müslüman, ırkçı saldırgan tarafından karnından bıçaklandı. Hollanda’da Ulu Camii, kimliği belirsiz kişilerce kundaklandı. Almanya’da ise geçen sene gurbetçilere ve camilere yönelik saldırıların sayısı bini geçti. İngiltere’de de camilere yönelik 100’den fazla saldırı gerçekleşti. Camilere genellikle gece vakti kimliği belirsiz kişilerce gamalı haç çizilerek, ırkçı mesajlar yazılıyor.
Avrupa’da ırkçı saldırılar bu yılın ilk gününde bile kendini gösterdi. 1 Ocak günü İsveç’teki Mahmud Camii’ne saldırganlar silahla ateş ederek mabede zarar verdi. 17 Ocak tarihinde ise Hollanda’da kendilerini ‘Batının İslamlaşmasına karşı vatansever Avrupalılar’ olarak tanımlayan ırkçılar, Ebubekir Sıddık Camii önünde İslam karşıtı gösteriler yaptı ve Müslümanlara hakaret etti. Fanatikler Yeni Zelanda’daki vahşetin ardından bile durmadı. Dün İngiltere’nin başkenti Londra’daki bir cami önünde aşırı sağcı bir grup, Müslümanlara saldırdı. Gelecek için daha da endişe verici olanı şu ki, Avrupa’da bu tür nefret eylemleri cezasız kalıyor. Failler gerek devlet gerekse de toplum tarafından ‘övgüyle’ karşılanıyor.