Deniz hukukuna göre ‘anakara’ devletler arasındaki anlaşmalarda ‘adalar’ın söz hakkı bulunmuyor. Uluslararası Adalet Divanı’nın bu konuda 1977’den beri verdiği 8 ayrı karar, Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz tezlerini boşa çıkarıyor.
Türkiye’nin Libya ile yaptığı deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de Girit adasına ilişkin bütün tezlerini boşa çıkardı. Libya Konferansı için gittiği Berlin dönüşünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Adaların etrafında kıta sahanlığı diye bir olay sözkonusu değil” sözleriyle dikkat çektiği durum şimdiye dek verilmiş pek çok uluslararası karara dayanıyor. Adaların denizlerdeki hakları konusunda 1977’den bu yana açılan uyuşmazlık davaları sonucu alınmış 8 ayrı karar bulunuyor. Erdoğan, “Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine biz sahibiz. Bu da bize ayrı bir imkan sağlıyor. Girit Adası’nın etrafında kıta sahanlığından bahsediyorlar. Adaların etrafında kıta sahanlığı gibi bir olay sözkonusu değil. Bu sadece karasuları ile alakalı. Maalesef bizimkilerden bazıları da buna uyuyorlar” demişti. Kıbrıs ve Girit başta olmak üzere Ege-Akdeniz’de Yunan tezlerinin iflası anlamına gelen Uluslararası Adalet Divanı ve uluslararası hakem kararları kısaca şöyle...
* 1977 tarihli İngiltere-Fransa davası sonucunda, ortay hattın ters tarafındaki İngiltere’ye ait Kanal Adaları, sınırlandırma sonucunda sadece karasuları genişliğinde kıta sahanlığına sahip olabildi.
* 1982 yılında Tunus-Libya davasında mahkeme, ortay hatta göre Tunus sahillerine yakın olan Kerkenna ve Cerbe Adalarından Kerkenna’ya ‘yarım etki’ tanırken, bölgedeki diğer unsurların daha önemli olduğu gerekçesiyle Cerbe Adası’nı ise sınırlandırmada hiç dikkate almadı.
* 1983 yılı Gine-Gine Bissau davasında mahkeme, ortay hattın ters tarafında yer alan Alcatraz Adaları’na, karasuları kadar deniz yetki alanı tanıdı.
* 1992 yılında görülen Kanada-Fransa Saint Pierre & Miquelon davasında mahkeme, Kanada sahillerine yakın Fransız adaları Saint Pierre & Miquelon’a ana karalara tanınan deniz yetki alanları kadar yetki tanımadı.
* 1999 yılı Eritre-Yemen davasında, Yemen’in egemenliğinde olduğu mahkeme kararıyla teyit edilen Cebel el-Tayr ve Zubeyr adalarına karasuyu genişliği kadar deniz yetki alanı tanındı ve bahse konu iki ada, iki ülke arasında ortay hattın belirlenmesinde dikkate alınmadı.
* 2009 yılında Romanya ile Ukrayna arasında Karadeniz’deki deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin uyuşmazlığın çözülmesi amacıyla toplanan mahkeme, Ukrayna’ya ait olan ve ortay hattın ters tarafında yer alan Yılan Adası’na karasuyu kadar deniz yetki alanı tanıdı.
* 2012 yılında Bangladeş ve Myanmar davasında, Myanmar’ın karşısında bulunan ve Bangladeş’e ait olan St. Martin’s Adası’na karasuları kadar deniz yetki alanları tanındı.
* 2012 yılında Nikaragua-Kolombiya arasındaki davada, adaların etkisi sınırlandırıldı ve adalara karasuları dışında etki verilmedi.
Doğu Akdeniz’deki Yunan adalarının konumları, bu mahkeme kararları ekseninde değerlendirildiğinde ortay hattın ters tarafında kalan Girit, Kaşot, Kerpe ve Rodos adaları ile Doğu Akdeniz’de Türkiye kıyılarına yakın mesafede bulunan Meis Adası’nın ancak karasuları kadar deniz yetki alanına sahip olması gerektiği görülüyor. Türkiye-Libya anlaşması ise Uluslararası Adalet Divanı ve hakem kararları detaylı olarak incelenmek suretiyle yapıldı ve bu anlaşma, Yunan adalarının karasuları ile çevrelenmesi ve Anadolu önünün kapanmamasında esas ve mesnet teşkil etmiş oldu. Atina, uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen Doğu Akdeniz’de halen Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adaları üzerinden kıta sahanlığı hakkı iddia ediyor ve hem Güney Kıbrıs hem de Mısır ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmaları yapmaya çalışıyor.
Anlaşmanın 4 ilkesi
- Dolmabahçe’de imzalanan Türkiye-Libya anlaşması hazırlanırken uluslararası deniz hukukundaki şu ilkelere dikkat edildi:
- * HAKKANİYET: Karşılıklı kıyıları olan devletlerin, denizleri adil bir biçimde paylaşımını öngörüyor.
- * COĞRAFYANIN ÜSTÜNLÜĞÜ: Sınırlandırmada ana karaların (Anadolu ve Afrika kıtaları) esas alınması ve ortay hattın ters tarafında kalan adaların karasuları kadar deniz yetki alanına sahip olmasını tanımlıyor.
- * ORANSALLIK: Sınırlandırmada kıyı uzunlukları ile orantılı hesaplamayı öngörüyor.
- * KAPATMAMA: Başka bir devletin kıyılarına yakın adaların bu kıyının denize açılımını engellememesi konusundaki hassasiyeti ifade ediyor.