|

ABD'de karar günü: Fil mi eşek mi?

ABD'de uzun zamandır devam eden başkanlık seçimi maratonunda bugün sona geliniyor. Bugün başlayan oylamada, anketler Clinton dese de, Trump'ın son haftalardaki yükselişi ile 'sürpriz bir sonuç çıkabilir' görüşü hakim. ABD'de başkanlık seçimi sürecini, seçimi en çok etkileyen olayları ve ülke genelindeki son durumu derledik.

Yeni Şafak
09:03 - 8/11/2016 Salı
Güncelleme: 01:09 - 9/11/2016 Çarşamba
Yeni Şafak

ABD'de gerçekleşen başkanlık seçimleri öncesi Cumhuriyetçi Parti Başkan adayı Donald Trump ile Demokrat Parti Başkan adayı Hillary Clinton arasındaki rekabet daha da kızıştı.



ABD medyasında öne çıkan haberler göre Hillary Clinton'ın kazanma şansı daha yüksek olarak görülürken, Trump'ın son dönemdeki yükselişi ise “sürpriz bir sonuç ortaya çıkabilir" şeklinde değerlendiriliyor. Seçimlere iki üç gün kala yayınlanan son anketlerde de Clinton'ın işinin zor olduğunu ve iki başkan adayı arasındaki farkın 1 puana kadar düştüğünü gösteriyor.





ABD'deki en önemli anket şirketlerinden ABC'nin anketi de bu farkı doğruluyor. Yayınlanan son 5 anketten birinde Trump diğerinde ise Clinton önde görünüyor. Diğer üç ankette ise iki rakibin oy dağılımının eşit olduğu ifade ediliyor.







ABD'deki seçim atmosferi erken başladı


ABD dış politikada Ortadoğu'da yaşanan krizlerle mücadele ederken içeride ise, Obama sonrası için “Kim Başkan olacak?" sorusu ABD kamuoyunda en çok tartışılan konu başlığı oldu. 2015'in başlarından itibaren ülke 2016 seçimlerine kilitlendi. Demokrat Parti'nin başkan adayı Clinton'ın başkanlık için hazırlandığı 2014 yılından itibaren dillendirilirken, Cumhuriyetçi kanattan adaylığını açıklayan ilk isim ise Ted Cruz oldu. Cumhuriyetçilerin diğer önemli başkan adayları ise Bush ailesinin üyesi Jeb Bush, Marco Rubio ve ünlü iş adamı Donald Trump oldu. Demokrat Parti'de ise Clinton'dan sonra en önemli isim olarak Demokrat Senatörü Bernie Sanders ön plana çıkan isim oldu.





2015'in ortalarından itibaren iki partide de adaylar arasındaki yarış hızlı başladı. 2016'ya gelindiğinde ise her iki partide de gerçekleşen ön seçimler yeni başkan adayının belirlenmesi sürecini başlattı. Cumhuriyetçi Partide ön seçimlere damgasını vuran isim ise Amerikan kamuoyunun da en fazla tartıştığı isim olan Donald Trump oldu. Trump, diğer Cumhuriyetçi adaylara nazaran daha güçlü olan Cruz ve Rubio'ya karşı sürdürdüğü ön seçimlerden zaferle ayrılırken, Demokrat Parti'de ise sosyalist çizgideki Sanders ile Clinton arasındaki yarışın galibi eski first lady ve ABD'nin ilk kadın başkan adayı olan Hillary Clinton oldu.






Cumhuriyetçi Parti'de Donald Trump endişesi


Temmuz ayında ülkedeki ön seçimler tamamlanırken, Demokrat Parti'nin başkan adayı Hillary Clinton, Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı ise Donald Trump oldu. Trump'ın elde ettiği zafer Cumhuriyetçi Parti'de büyük bir tartışmaya neden oldu.



Trump başkanlık için adaylığını açıkladığı ilk günden itibaren ülkede en çok tartışılan isim olurken, özellikle Müslümanlarla ve göçmenlerle ilgili açıklamaları birçok kesimden büyük tepki topladı. Trump ön seçimler boyunca, “Meksika sınırına duvar örme", “Müslümanları ülkeden gönderme ve Müslümanlarla ilgili bir program geliştirme" ve rakiplerini hedef alan açıklamaları Cumhuriyetçiler arasında da büyük tartışmalara neden oldu. Trump'ın yükselen profili bu endişeleri daha da derinleştirirken, bazı Cumhuriyetçi senatörler, Temsilciler Meclisi üyeleri ve partinin önemli isimleri (örneğin Richard Armitage ve Brent Scowcroft) seçimlerde Trump'a destek vermeyeceklerini açıkladı. Cumhuriyetçi Parti'nin kendi içinde yaşadığı sorunlar uzun süre devam etse de Trump'ın seçim kampanyasına gerekli destek sağlandı. Bu süreçte Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı Trump'ın başkanlık kampanyası sıklıkla ırkçı ve göçmenlik karşıtı bir söyleme sahip olmakla eleştirildi.



Clinton ve Trump rekabeti kızıştı


Ülkede başkanlık seçimleri yaklaştıkça iki aday arasındaki rekabette kızıştı. Trump, göçmen ve Müslüman karşıtı söylemleri nedeniyle eleştirilirken, Clinton ise dış politika ve e-posta skandalı nedeniyle sık sık eleştirildi. Obama döneminde Dışişleri Bakanlığı yapan Clinton'ın dış politika mirası hem ülke kamuoyunda hem de rakibi Trump tarafından sıklıkla eleştirildi. Trump bu süreçte rakibi Clinton'ı Obama yönetimi ile özdeşleştirirken, DEAŞ'ın ortaya çıkmasından ve Ortadağu'da yaşanan krizlerden Clinton'ı sorumlu tuttu. Clinton'ın başını ağrıtan en önemli konu ise e-posta skandalı oldu. Dışişleri Bakanlığı döneminde resmi yazışmaları kendi e-posta hesabından yaptığı ortaya çıkan Clinton hakkında FBI soruşturma başlatırken, Temmuz ayında Clinton'ın sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile soruşturma kapandı. Trump'ın söyleminden ve başkan olması halinde gerçekleştireceğini vaad ettiği politikalardan endişe duyan kesimlerde bu dönemde Trump karşıtlarını Clinton'a yaklaştırdı. Seçimler yaklaştığında Clinton rakibi Trump'ın 13 puan önünde görünüyordu.




İki başkan adayının kampanya sürecinde en fazla tartışılan konulardan biri ise adayların bağış toplama kampanyaları oldu. Clinton'ın başkanlık kampanyasından elde ettiği bağış miktarı 1.3 milyon dolarken, ünlü iş adamı Trump'ın elde ettiği rakam ise 795 milyon dolar oldu. Bağış konusunda Trump'a yöneltilen en önemli eleştiri Trump'ın Rusya'dan da destek gördüğüydü. Yine benzer şekilde Rusya'nın siber saldırılarla seçimlere etki ettiği uzun süre tartışıldı. Trump'ın Rusya ile dolayısıyla Putin ile yakınlaşacağı iddiası da Clinton'ın seçim kampanyasının en önemli siyasal söylemi oldu. Trump'ın seçim ekibi de Clinton'ın topladığı bağışları sorgularken, özellikle FETÖ mensuplarının Clinton'a bağış desteği verdiğinin ortaya çıkması uzun süren tartışmalara neden oldu.



Seçim kaderini değiştiren iki olay


8 Kasım'da gerçekleşecek olan seçimlerin kaderini değiştirebilecek iki olay ise Ekim ayında yaşandı. İlk olarak New York Times gazetesinin 9 Ekim'de yayınladığı ve Trump'a ait olduğu bir ses kaydı Trump için en zor günlerin başlangıcı oldu. Clinton ile Trmp'ın katıldığı açık oturum öncesi yayınlanan ses kaydında Trump'ın kadınlarla ilgili kullandığı ifadeler ABD kamuoyunda büyük tartışmalara neden oldu. Trump konu ile ilgili özür dilerken, rakibi Clinton ve bazı kesimler Trump'ı istifaya davet etti. Bu olaydan sonra Trump'ın oylarında büyük düşüş yaşanırken, iki başkan adayının katıldığı açık oturumlarda da Clinton rakibi Trump'a üstünlük sağladı.



Trump'ın kadınlar için kullandığı ifadeler tartışılmaya devam ederken, FBI'ın Demokrat Parti başkan adayı Clinton hakkında soruşturma başlattığı ortaya çıktı. Clinton'ın resmi yazışmaları kişisel e-posta adresinden yapmasını konu edinen soruşturma ile ilgili kongreye mektup yazan FBI Direktörü Comey, söz konusu e-postalarla ilgili yeni bulgulara rastlandığını açıkladı. Bu durum Temmuz ayında kapatılan dosyayı yeniden gündeme getirirken, Clinton'a olan halk desteğinin de düşmesine neden oldu. Seçimlere sayılı günler kala FBI'ın başlattığı soruşturma iki başkan arasındaki farkın da kapanmasına neden oldu. Yayınlanan anketlere göre Clinton ile Trump arasındaki fark 1 puana kadar düştü.





  • 8 Kasım: Yenidünya düzeni mi?
  • Ülkede yayınlanan son anketlere göre iki başkan adayının arasındaki fark oldukça düşük. Ülkede resmi oy verme işlemleri bazı bölgelerde başlarken 8 Kasım ise ABD için kader günü olarak yorumlanıyor. Hem Trump'ın kullandığı söylem hem de Clinton'ın sahip olduğu politik miras Amerikalıları endişelendiriyor. İki başkan adayı da Amerikalıların oy vermek zorunda oldukları zoraki başkan adayı ve başka alternatifi olmayan bir kader olarak yorumlanıyor. ABD'deki ilk kadın başkan adayı olan Clinton'ın kazanması durumunda Demokrat Parti 1990'lı yıllardan beri üçüncü başkanını çıkarmış olacak. Bill Clinton ve Barack Obama'dan sonra eski first lady ve şimdiki başkan adayı Hilary Clinton. Clinton'ın başkan seçilmesi halinde izleyeceği iç politika kadar dış politikası da merak ediliyor. Clinton'ın daha önce Dışişleri Bakanı olarak politika yapımının bir parçası olduğu ABD'de izlediği politika eleştiri konusu olmuştu. Şimdi Oval Ofis'e geçmesi ve politika yapımının kaptanı olarak uluslararası arenaya açılmasının büyük bir kriz yaşayan uluslararası düzeni nasıl etkileyeceği ise büyük bir tartışma konusu.
  • Trump ise hem ABD için hem de uluslararası toplum için farklı bir düzenin işaretçisi gibi. Trump'ın seçim kampanyası boyunca üzerinde durduğu konular ve belirgin olmayan politikaları ise endişe kaynağı olarak görülüyor. Trump'ın göçmenlerle ve Müslümanlarla ilgili açıklamaları göz önüne alındığında uluslararası alanda yaşanan krizlere yaklaşımının nasıl olacağı soru işaretleri taşıyor. Trump'ın başkan olması uluslararası düzeni değiştirici bir etkide bulunur mu bilinmez ama Oval Ofis'in başına geçmesi durumunda Obama'nın izlediği politikayı terk edeceğini kesin.

















#ABD
#Başkanlık Seçimleri
#8 Kasım
8 yıl önce