İngiltere Premier Lig ekiplerinden Newcastle United’ın yüzde 80 hissesi, Suudi Arabistan kaynaklı şirketlerden oluşan konsorsiyuma 300 milyon sterlin karşılığında satıldı. Peki milyarderler neden kendilerine özel kulüp almak istiyor? Alınan kulüplerde yasa dışı işler mi yapılıyor? Newcastle United’ın satılması İngiltere’de nasıl bir tehdit ortaya çıkardı? Taraftarlar bu konuda ne düşünüyor? Bu soruların, cevaplarını araştırdık.
Sahiplerinin mal varlığına göre en zengin kulüp Newcastle United
Premier Lig yönetimi, Newcastle United’ın satışına onay verdiğini açıklarken, sahiplerinin servetlerine göre en zengin kulüp de Newcastle olmuş oldu. Aslında Nisan 2020 yılında satın alma için başvuru yapılmıştı. Fakat Premier Lig yönetimi, Suudi Devleti ile korsan yayın sorunundan dolayı başvuruyu reddetti. Bu sorunun çözülmesinin ardından kulüp satıldı. Bu konsorsiyum aynı zamanda Inter’i de satın almayı düşünüyor.
Servet sahipleri neden kulüp satın alıyor?
Hemen hemen her futbol taraftarı zengin kulüp başkanına bayılır. Çünkü zengin başkan; yıldız oyuncu, yeni tesisler, yeni stat, alınacak şampiyonluklar kısacası ortaya saçılacak bir sürü para demektir. Fakat işin aslı öyle değil. Son yıllarda özellikle Amerika, Çin ve Arap sermayesinin kulüpler üzerindeki hegemonyası artmaya başladı. İlk başlarda futbol önemli bir yatırım aracı olarak gözükse de işin aslı değişti. Dünyanın en büyük liginde takım alarak, kendi özel şirketlerinin tanıtımını yapıp büyütülmesini planlıyorlar.
Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; çok tanınmayan Şeyh Mansur’un Manchester City’yi satın almasından sonra daha tanınır olması. Etihad ile Manchester City arasında stat isim sponsorluğunun imzalanmasıyla birlikte Etihad Hava Yolları’nın değerine değer katması. Geçen zamanla birlikte sadece para kazanmak, servetlerine servet katmanın dışında daha önemli konuların olduğu da ortaya çıktı: Ego, prestij, siyaset ve uluslararası itibar.
Premier Lig kulüpleri Newcastle United’ın satılmasına neden karşı?
Avrupa’da yazılı olan birçok makaleyi okuduğumuzda, birtakım kişilerin uluslararası suçlardan kurtulmak ve para aklamak için kulüp satın aldığı iddia ediliyor. Hatta Manchester City 2008’de Şeyh Mansur’a satıldığında, birçok kişi tarafından para aklama girişimi olarak tanımlandı.
Yapılacak olan yıldız transferlerin, lüks tesislerin ve gelecek olası başarıların, bu konunun üstünü kapatacağı iddia ediliyor. Hatta satış sonrasında gazete manşetlerinde, ‘Bu satışla birlikte sadece kulüp değil aynı zamanda İngiltere’nin ahlakı da satılmıştır’ başlıkları atıldı.
İngiltere’de bu satışın ardından diğer 19 kulüp ayağa kalktı. Premier Lig CEO’sunun da katıldığı toplantıda 18 kulüp, Newcastle’ın sponsorluk anlaşmalarının engellenmesi yönünde oy kullandı. Şeyh Mansur’un sahip olduğu Manchester City çekimser oy kullanırken, 7 kulüp ayrıca bu satış anlaşmasının iptalini istedi. Kulüpler, Premier Lig’in marka değerinin bu satıştan dolayı zarar göreceğine ve Newcastle’ın kasasına astronomik rakamların gireceği için Premier Lig’deki rekabetin düşeceğine inanıyor.
Neden İngiltere tercih ediliyor?
İngiltere Premier Lig’de yer alan 20 kulüpten, 16’sı yabancı sermaye ile yönetiliyor. Çoğunluk Amerika, Uzak Doğu ve Arap sermayelerine ait. İngiltere’nin tercih edilmesinin en büyük nedenlerinden birisi, başarılı ve başarılı olabilecek kulüplerin, diğer ülkelere göre daha güvenli bir yatırım ağı olması. Çünkü her sene artan yayın gelirleri, iyi bir finansal kaynak oluşturuyor. Kısaca açıklamak gerekirse, sadece 2019-2020 sezonunda Premier Lig kulüpleri toplamda 4.5 milyar sterlin kazandılar. Dünyanın en zengin 30 futbol kulübüne baktığımızda, 12’tanesi İngiltere’de yer alıyor. Kısacası gelir kalemleri ve prestij.
Yayın gelirleri büyük önem taşıyor
Dünyada çok büyük bir ekonomik sıkıntı olmadığı sürece kulüplere en fazla yayın geliri İngiltere’de dağıtılıyor. İtalya ve İspanya’da yayın gelirlerini kulüpler, kendileri satıyor. Böylece pastanın büyük bir çoğunluğu büyük takımlara gidiyor. Fakat İngiltere’de, bu pasta kulüplere daha adil dağıtılıyor. Böylece adil gelir paylaşımıyla birlikte, her kulübün iyi oyuncular alma imkanı oluyor ve Premier Lig, diğer liglere göre daha rekabetçi bir lig haline dönüşüyor. O yüzden ‘Dünyanın En İyi Ligi’ denildiği zaman akıllara İngiltere Premier Lig geliyor.
Kapıyı Chelsea açtı
2003 öncesinde Rusya dışında Roman Abramoviç’in adını duyan oldu mu? Petrol ve gaz yatırımlarıyla servet kazanmış genç bir milyarderin yeni heyecanı olarak düşünüldü. Fakat işin aslı o kadar basit değildi. Abramoviç gibi kameralardan saklanan genç bir milyarderin İngiltere’de kulüp satın almasıyla birlikte, Premier Lig’e olan ilgi artmaya başladı. Hem izleyici hem de yatırımcı bakımından. Aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Putin ile olan yakın ilişkisi sayesinde kısa süre içerisinde İngiltere ile Rusya arasında yeni iş olanakları, yatırım alanları açıldı. Abramoviç’in Chelsea’ye yaptığı yatırımla birlikte kulüp 50 yıl sonra Premier Lig’de şampiyonluk yaşadı. Aradan geçen yıllarda, 2’si Şampiyonlar Ligi, 5’i Premier Lig olmak üzere 20 kupa kazandılar.
Taraftarlar bu satışlar hakkında ne düşünüyor?
Roman Abramoviç 2003 yılında Chelsea’yi satın aldığı zaman lüks transferler yaptı. Inter’den 16.8 milyon sterlin karşılığında Crespo’yu, Real Madrid’den 16.6 milyon sterlin karşılığında Makelele’yi adlı. Sadece bu isimleri değil Joe Cole, Adrian Mutu, Damien Duff gibi oyuncuların da bulunduğu 10 transfer yaptı ve 111.3 milyon sterlin harcadı.
2008’de Şeyh Mansur Manchester City’yi satın aldığında, Real Madrid’den 32.5 milyon sterline Robinho’yu transfer etti. Toplamda 5 transfere 76.9 milyon sterlin harcadı.
Bu iki basit örnek üzerinden gidecek olursak, bu transferlerin ve tesislerin yenilenmesinin ardından her iki kulüpte Premier Lig’de şampiyonluğa ulaştı. Taraftarlar bu satışlardan memnunlar. Özellikle Newcastle taraftarı 14 yıllık Mike Ashley yönetiminin görevden ayrılmasından dolayı daha da mutlu. Çünkü kulübün iyi bir seviyeye gelmediğini düşünüyorlar. Bu yüzden kulübün satılmasını heyecanla karşıladılar. Hatta birçok taraftar Arap kıyafetleriyle sokaklara çıktı, gösteriler düzenledi.
Fakat İngilizlerin bir çoğunluğu da bu satışlara sıcak bakmıyor. Bu satın almaların futbolun geleceğini kötü etkileyeceğini düşünüyorlar. Zengin kulüplerin futbola, ambargo koyacağına inanılıyor. Hatta bu yüzden taraftarlar tarafından Avrupa Süper Lig’ine karşı çıkıldı.