T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
O K U R S Ö Z C Ü S Ü | 17 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ | ||
|
İnsan olmak, zulme uğrayanın yanında olmayı gerektiriyor. Filistin ve Lübnan'da işlenen insanlık suçlarını kamu vicdanının önüne koymak görevimiz. Bu duyarlılığı okurlarımızla paylaşıyoruz. Filistin. Erdem Bayazıt'ın şiirindeki gibi, "Direnmenin Arapçası." Neredeyse 60 yıldır, elinden alınmış vatanında varolmak ve vatanını yeniden var etmek için direniyor. 'Vatan' denildiği zaman, herhalde en çok Filistinliler'in yüreği yanıyordur. Nüfusunun çoğu kendi memleketinde yaşamıyor Filistinliler'in. Gazze Şeridi'ne ve Batı Şeria'ya sıkıştırılmışlar. Kentlerinin, kasabalarının çevresi de, 'utanç duvarı'yla kuşatılmış. Bir çok okurumuz, mesela, "Ben, Filistin ve Lübnan'daki zulmün bitmesini istiyorum, sesimizi yeteri kadar duyuramadığımızı düşünüyorum. Tek tesellimiz sizin gibi basın organlarının varoluşu, sizleri tebrik ediyorum" diyen Leyla Budak... "Filistinde yapılan zulmü hangi dil anlatacak insanlara? Göz göre göre yapılan vahşetlere karşı insanlık dur diyemeyecek mi? Çocukların feryadına, anaların göz yaşlarına kim merhem olacak?" diye soran ve "Yeni Şafak'a bu zulüm karşısındaki tutumu için teşekkür ederim" diyen Mustafa Kıranşal. Ve Yeni Şafak'ın, aslında insan onuruna, insanlığa düşman olan, insanı hiçe sayan işgal ve terör karşısındaki duyarlılığını gören başka okuyucularımız. HER GÖZ AYNI ŞEYİ GÖRMÜYOR Elbette, her göz, aynı şeyi görmüyor. Yunus Kır, Yeni Şafak için, "Gazetenizi okuyan biri zanneder ki Filistin'de hiçbir şey olmuyor. Sizleri kınıyorum. Bu konuda biraz daha ciddi eleştiriler ve gündem oluşturacak başlıklar bekliyorum" diye yazıyor. Ne demek istediği tam anlaşılmıyor Yunus Kır'ın. Belki de, o gün, başka bir konu çıkmıştır manşete. Ama herhalde, İsrail'in Gazze'ye saldırdığı günlerden, Lübnan'a bomba yağdırdığı şu günlere kadar, Filistin ve Lübnan'ı en çok Yeni Şafak manşet yapmıştır. "Her göz aynı şeyi görmüyor"a bir başka örnek. Recep Çakmak adlı okurumuz "Müslümanlara yapılan zülümleri bazı vakıfların telin etmesini haber olarak yapmıyorsunuz. İlkav, zaman zaman basın açıklması yapıyor. Bu gibi basın açıklamalarını ben bir insan olarak yerinde görüyorum" diyor. Müslümanlara, ya da gayrımüslimlere. Zulüm kime yapılırsa yapılsın, 'Müslüman olmak' ve 'insan olmak' o zulme karşı insana sorumluluk yükler. Karşılıklı iletişim sorunları sebebiyle, bazı haberler sağlıklı bir şekilde bize ulaşmayabiliyor. Yeni Şafak, kendisine ulaştığı kadarıyla, bu haberleri en geniş şekliyle veriyor. MİTİNG ÖNCESİNDE MİTİNG HABERİ Ali Mazharoğlu da, önceki pazar günü Çağlayan'da yapılan miting öncesinde mitingle ilgili haber verilmediğini yazıyor. "Pazar günü gazetemi elime aldığımda Çağlayan Mitingi'nin haber olup olmadığına baktım. Ne yazık ki şok oldum. Çünkü gazetemde bu konuyla ilgi tek bir satıra rastlamadım. Olayın siyasi parti organizasyonu olması dolayısıyla birinci sayfadan girilmesini de beklemiyordum elbette" diyor. Çağlayan'daki mitingin önceden haber verilmesi, Yeni Şafak'ta dikkate alındı. Miting, Pazar günüydü. Cumartesi günkü gazetede, yarın Çağlayan'da miting olduğu haber verildi. Sayın Mazharoğlu'nun beklentisinden farklı olarak, 1. sayfaya da konuldu. Yine de Mazharoğlu'nun haklı olduğunu düşünüyorum. Pazar günkü gazetede de mitingin yapılacağına dair bir haber yer almalıydı. Yeni Şafak, Pazar günkü mitingi de geniş bir şekilde hem ön sayfadan, hem de iç sayfalardan verdi. Mazharoğlu haklı, ama bütün tezlerinde değil. Cumartesi günü 1. sayfadan verilen bir haberin, pazar günkü gazetede bulunmaması, Yeni Şafak'ın Filistin konusunda 'artniyetli' olabileceğine dair bir delil olarak görülürse, bu, Yani Şafak'a yapılmış bir başka zulüm olur. Yeni Şafak'ın manşetleri ortada. Bana göre, mitingler, protestolar, işgale ve zulme karşı tepkilerin duyurulması çok önemli. Ama daha önemlisi, zulmün kendisi. Ve Yeni Şafak, haberleri ve yorumlarıyla bütün gazetelerin önünde gidiyor.
Tarihin azabından kurtulamazlar Filistin ve Lübnan'da olanlar, okurumuz Nezir Asaroğlu'na üstad Sezai Karakoç'un sözlerini hatırlatmış. Yayımlanmasının özellikle bu günlerde anlamlı olacağını düşünüyor. Diyor ki: Sezai Karakoç, Çağ ve İlham'da sanki İsrail'in bugünkü zulmü için yazmış: ''Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak. Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki, bizden kurtulsalar, vicdan azabından kurtulamayacaklar. Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar. Tarihin azabından kurtulsalar, Tanrı'nın gazabından kurtulamayacaklar.''
Dinçer H. Gündüz
Muharrem Çakan
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |