T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 18 TEMMUZ 2006 SALI | ||
|
Ceza, caydırıcı olmalı. En temel kural işte bu. Şimdi İtalya'da herhangi bir takım veya takımlarla onları yönetenler bir daha böyle işlere karışabilir mi? Kolay mı? Elin oğlu gözünün yaşına bakmıyor.
"Bizde olsa ne olurdu" diye düşündünüz mü hiç? Haydi sıkıysa 4 büyüklerden birinin, (bırakın küme düşürmeyi) 3 puanını silin bakalım. Haydi bir takıma 10 maç saha kapatma cezası verin bakalım. Bu ülkede bu cezalara muhatap olacak hiç mi takım olmadı. İddia skandalları, şike kavgaları, adları dillere dolanan kaleciler, ortalarda dolaşan otomobiller vs. Bu ülkede en çok övündüğümüz (!) noktalardan biri, son haftaya lider giren takım şampiyon olur geleneği değil mi? Geçen sezon F.Bahçe son haftada şampiyonluğu kaybederek, tarihe geçmedi mi? Sahaya atılan koltuk sayısına göre cezaların verildiği ülke Türkiye değil mi? "Disiplin Kurulu'ndan 3 maç ceza çıkar, Tah-kim'e itiraz edersin 2'ye iner" diye yazılı olmayan kanunlara sahip olan ülke bizim ülkemiz değil mi? Örnekleri uzatmak ne acıdır ki mümkün. Ancak İtalya'da ki gibi bir örnek bulmak olası değil. O hâlde ya bu ülkede futbol tertemiz (verilen cezalara bakılırsa), yada biz kendimizi kandırıyor ve bir pisliğin içinde debeleniyoruz. Yeni sezon başlıyor. Geçmişi bırakıp bugünü milat ilan edelim ve tertemiz bir lig için elbirliğiyle hareket edelim. Yoksa kirliliğin içinde biz temizlik yapmasak biri gelip, kapımızı ve ülke futbolumuzu süpürecek.
"Ayıptır söylemesi 2"
Süper Lig'i iple çekmeye başladım... Doğal olarak futbol heyecanına olan özlemim bunda başrolü oynuyor. Sadece o kadar değil. TSYD'nin maç günleri stada gitmek için tahsis ettiği, "karayolunda uçan pilotumuz" Turhan'ın minibüsünde yapılan sohbetleri de bir o kadar özledim... O minibüse bir kamera yerleştirilse, sohbetlerden reyting rekoru kıracak futbol programları çıkacağından eminim. Ancak, minibüste Eyüp Ağabey (Karadayı) varsa, işin rengi değişir. Çünkü o ne zaman minibüste olsa kahkahanın desibeli artar. Nereden bulur, nasıl aklına nakış gibi işler bilinmez, sırası geldiğinde sohbete uygun öyle bir fıkra anlatır ki tadından yenmez. Eyüp ağabey sözünü ettiğim o fıkraları geçtiğimiz günlerde bir araya getirip, "Ayıptır Söylemesi 2" adlı kitapta topladı. Kitabı hemen alıp, başucuma koydum. Bu günlerde keyfim kaçtığında sayfalarını çevirmeye başlıyor ve yaşama yeniden tebessümle bakıyorum. Gergin yüz hatlarınıza, bir yumuşaklık ve elastikiyet kazandırmak istiyorsanız; "Ayıptır Söylemesi 2"yi sakın kaçırmayın. Eline sağlık Eyüp Ağabey, sen bizi güldürdün, Allah da seni güldürsün. Basım... Cem Yayınları, Dağıtım... Remzi, Penguen, Nezih ve Deniz kitapevi... İletişim. (0216) 3361002
F.Bahçe'de değişim
Fenerbahçe henüz gerçek anlamda bir hazırlık maçı yapmadı. Ancak geride kalanlara baktığımda iki noktaya işaret etmek istiyorum. Birincisi; Tuncay'ın sol kanattaki eziyetinin bitip, forvet ikilisine yerleşmeye başlaması. Bu durum Tuncay'ı eziyetten kurtaracak belki ama Fenerbahçe taraftarına eziyet oluşturabilir. Çünkü Tuncay, çabukluğunu iyi kullanıp, bol gol pozisyonuna giriyor ama son vuruşlarında isabetli bir ortalama tutturamadığı için çok pozisyon harcıyor. Fenerbahçe taraftarının saç baş yolmaması için, Tuncay'ın antrenman sonrası gol vuruşu çalışması şart. İkinci konu savunmanın göbeği... Buraya mutlaka bir çabuk stoper şart. Çünkü Luciano ne çabuk, ne de mücadeleci. Bu durumda yük partnerine biniyor. Doğal olarak o oyuncu iki kişilik yükün altından kalkamıyor. Luciano'nun yanında hiçbir oyuncunun dikiş tutturamamasının nedeni bu. Önder, Servet, Deniz vs. Bir çabuk stoper belki sorunu aza indirger. Diğer sorunlar aynen devam ediyor. Üstelik çözüm yolunda atılmış adım da yok. Solda yine Ümit Özat, sağda Serkan. Ortada transfer yok. Şimdi herkesin gözü 19.07'de... Anlaşılan Fenerbahçeliler bir gün daha dişlerini sıkmak zorunda.
Patron siz olsanız!
25-30 kişinin çalıştığı bir işyerinin sahibi olduğunuzu kabul edin. Çalışanlarınızdan biriyle (bu konuda haklı da olabilir ), diğer çalışanlardan 3-4 kişi arasında sorun yaşanıyor. Üstelik bu çalışanınız, başka bir yerde çalışanlarınız aleyhine konuşmalar yapıyor. Bununla da yetinmeyip, sık sık rahatsızlığını ileri sürerek, işyerinden kaytarıyor. Her fırsatta, "Ben mutsuzum, bu işyerinden ayrılmak istiyorum" diyor. Patron siz olsanız, bu çalışanınızla ilgili ne karar verirdiniz! Anelka olayına bu pencereden yaklaşmak lazım. Anelka'nın futbolculuğuna ve kariyerine söylenecek söz yok. Ancak bir futbolcu bulunduğu yerde mutsuzsa, iğneli fıçıya girmiş gibi kaçmak istiyorsa ondan verim elde etmek gerçekten zor olur. Bu aşamadan sonra ben patron olsam, Anelka'yı değerini bulup, satarım. Ya siz !!!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |