T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 TEMMUZ 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Peki ama siz kimsiniz?

İsyan filmini seyrettiniz mi? Seyretmediyseniz seyredin lütfen. Orwel'in 1984 romanından esinlenmiş bir senaryosu var. Vizyona "Matrix, 1984 ile buluşuyor" ibaresiyle girmişti. İnsanları yönetmek için hislerine el konulmuş bir ülkenin hikayesi. Renkli olan her şey yasak. Sanat eserleri yasak, insanları hislendirebilecek, heyecanlandırabilecek yani bir anlığına bile olsa hayat bu dedirtecek ne varsa yasak. Çünkü savaşın ve şiddetin gem vurulamayan hisler yüzünden olduğuna inandırılmak için sürekli yayın yapılıyor. Hissedenler isyancılar. Hissettiklerinden dolayı ülke için tehlike arz ediyorlar. Tehlikeli oldukları için yakalanıp yakalanıp yakılıyorlar.

Şiddeti engellemeye çalışan sistemin, en çarpıcı özelliği hissedenler üzerine uyguladığı şiddet oluyor böylece. Ülkenin vatandaşları her sabah hissetmelerini engelleyici prozium'u alıyorlar ve tam da sistemin istediği haleti ruhiye içinde ne kendilerine ne de başka insanlara bulaşmadan "yaşıyor"lar. Almayanlar cezalandırılıyor. Böylece, hissetmek neden kötü olsun ki sorularını sormuyorlar. Hislere gem vurulunca sorular da doğmadan ölmüş oluyor.

Sistem kendi felsefesini yerleştirmek için rahipler yetiştiriyor. Hisleri alınmış rahipler mükemmel dövüşçüler ve görevleri yer altında faaliyet yapan, sanat eserleri biriktirerek yaşayan ve insani olan hiçbir duygudan vazgeçmeyerek "insan" kalmaya çalışanlara karşı savaşmak.

II-

Film çok mu itici geldi? Öyleyse yaşadığımız hayatı hiç düşünmeden yaşıyorsunuz. 11 Eylül'den sonra hislerimizi özellikle de Müslüman insanların hislerini ölçmek için icat edilen bilgisayarları, nabız atışından potansiyel suçlu avına çıkmış teknolojik düzeneği okuyor ama algılamıyorsunuz. Belki de bunları okumuyorsunuz bile. Her dakika servis edilen kurgu haberlerin, olayların peşisıra sürüklenip gidiyorsunuz. Siz demokrasi deyince, hak ve özgülükler deyince yalnız "çıplaklık hakkını" anlıyorsunuz değil mi?

Hayvanlar için gösterdiğiniz duyarlılığı üzerlerine bomba yağdırılan Filistinli çocuklar için niye gösteremiyorsunuz? Beyrut'a yağdırılan bombalar hiç mi sizin kalbinize değmiyor?!

Ey Müslümanlar, incir çekirdeğini doldurmaz konulardan "şeriat tartışmaları" çıkaranlar, nerdesiniz? Efendimiz'in buyruğu "Kötülüğe elinizle, olmadı dilinizle, olmadı kalbinizle karşı çıkın." Elin yok. Dilin paslı. Kalbin nerede? Bir kalbiniz olsaydı "güneşin tadını" böylesine çıkarabilir miydiniz? Gamsız, kasavetsiz. Dünyada bir siz varsınız ya! Kimseler yok. Her şeyin en iyisi sizin hakkınız. Sizin özgürlükleriniz, sizin can güvenliğiniz, sizin tatiliniz.

Peki ama siz kimsiniz!!!


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi