T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 TEMMUZ 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

Bir kadını sevdin... Suçlusun!

Bugünkü yazımızda, aşklarıyla gündemde olan "iki Reha"dan birini, daha doğrusu ikincisini ele alacağız...

Birinci Reha, hepinizin bildiği üzere vazgeçilmez anchorman, aşk yazılarının kitsch yazarı Reha Muhtar oluyor ve bu Reha tamamen konumuzun dışında. Bu işlere Ahmet Hakan kardeşimiz bakıyor.

İkinci Reha ise, bence bir yanlış anlamaya kurban giden ve "birileri" tarafından gadredildiğine inandığım değerli komutan Reha Taşkesen...

Taşkesen'le ilgili haberleri, herkes gibi ben de büyük bir dikkatle okuyorum ve ne yalan söyleyeyim, hiçbir şey anlayamıyorum. Olay tam olarak nedir? Komutan ne yapmıştır da, başına bu işler gelmiştir? Yaptığı "şey", her ne ise o, istifasını gerektirecek kadar ağır bir şey midir? Diyorum ya, hakkında bir sürü haber okudum, ama ne olduğunu bir türlü çözemedim.

Belki kabaca şöyle özetlemek mümkün:

Değerli komutan, müdürlüğünü yaptığı okulda bazı "nahoş olaylara" sebebiyet vermiş. Ne gibi? Öğrencileri dans etmeye, beraberce eğlenmeye, yemek yemeye, bira içmeye teşvik etmek gibi. Bununla da kalmamış, okuldan (yahut dışarıdan, bilmiyorum) bir hanım subayla "gönül macerasına" girmiş. Bu durumun açığa çıkması üzerine de, çareyi istifa etmekte bulmuş.

Buraya kadar tamam.

Fakat anlayamadığım şey, komutanın sebebiyet verdiği iddia edilen nahoş olayların niçin "nahoş" sayıldığı... Öğrencileri dans etmeye, beraberce eğlenmeye, yemek yemeye, bira içmeye davet etmek niçin istifayı gerektirecek bir suç sayılsın?

Ben gazetelerin yalancısıyım; komutanın işlediği "cürümler" (!) sıralanırken, öğrencilerin beraberce yaptığı etkinlikler listede ilk sıraları işgal ediyordu... Gönül macerası boyutunu bilmiyorum. Kaldı ki bu mesele kimseyi ilgilendirmez. Tamamen özel hayata ilişkin olduğu için yorum yapmayacağım.

Fakat, burada da bir "tuhaflık" göze çarpmıyor değil.

Bilebildiğim kadarıyla, gönül macerasına girmek "tecziye nedeni" değildir. Bırakın gönül macerasını, yasalarımız daha ötesini bile (zinayı mesela) artık suç kabul etmiyor. Komutanın, hiçbir zaman tecziye gerektirmeyecek bir fiille (bir kadını sevmekle) suçlanması gerçekten de tuhaf değil mi?

Daha sonra gazeteler, komutanın "dinleme ağı"na takıldığı için istifaya zorlandığını yazdılar. Makul.

Birileri, Reha Taşkesen'in önüne özel hayatıyla ilgili bilgileri, mahrem telefon görüşmelerinin bant çözümünü koymuş. Reha Paşa da "bu şekilde izlenmeyi" onur sorunu yaptığı için, biraz da incinerek, istifasını sunmuş.

İyi de, o "birileri" kim?

İstifayı izleyen günlerde, dinleme yaptığından kuşkulanılan odaklar tek tek açıklama yaptılar, "Hayır, Reha Paşa'yı biz dinlemedik, başkaları dinlemiştir" dediler.

Bu "başkaları"nın kim olduğu da bir türlü anlaşılamadı.

Bir yoruma göre, dinleme işini "yabancı istihbarat örgütleri" gerçekleştirmişti ve Reha Paşa üzerinden belli merkezlere mesaj gönderiyordu. Bir yoruma göre de, yabancı istihbarat örgütlerinin kontrolündeki yerli bir odak (devlet içinde yuvalanmış bir suç örgütü) bu işi gerçekleştirmişti ve asıl hedef Reha Taşkesen değildi.

Hepsi olabilir, hiçbiri olmayabilir.

Bilmiyorum. Diyorum ya, anlamakta güçlük çekiyorum.

Gerçi istifa haberini duyuran gazetelerimizden biri (Vatan) ilk gün komutanın ağzından "İrtica komplosuna kurban gittim" gibi bir cümle yayınlamıştı ama, ilerleyen günlerde "irtica komplosu" devreden çıktı, başka ihtimaller üzerinde durulmaya başlandı. Bu "başka ihtimaller"den de sonuç çıkmayınca, tekrar irtica komplosuna dönüldü. Reha Paşa irticaya karşı mücadele ettiği için bunlar başına gelmiş...

Fakat anlayamadığım şey şu: Dinci dinleme ağından sızan bilgiler, nasıl oluyor da, "çağdaş" bilinen kesimlerce "hüccet" kabul ediliyor?

Hani biraz yukarıda, "komutanın sebebiyet verdiği iddia edilen nahoş olayların niçin 'nahoş' sayıldığını anlayamıyorum" demiştim ya. Gerçekten de anlayamıyorum.

Birileri bana anlatsın.

Sonra da şu irtica komplosunu konuşalım...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi