T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 29 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
Schopenhauer tek başına oturmuş (yanına kimse oturmasın diye de iki kişilik yemek ücreti ödemeyi göze almış vaziyette) yemeğini yerken, zıpçıktı birinin (muhtemelen yan masadan) sorusuna, "Bilmiyorum" diye karşılık vermiş. Vay efendim sen misin, "Bilmiyorum" diyen! Zıpçıktı lavuk arayıp da bulamadığı fırsatı ele geçirmiş ki, sormayın gitsin. Filozofu mahcup etmek için, "Senin gibi bir bilgenin her şeyi bildiğini sanırdım" diyerek aklınca dalga geçmeye çalışmış. Schopenhauer, "Hayır, bilgi sınırlıdır" demiş, "Sadece aptallık sınırsızdır." Söyleyen Schopenhauer, söylenen aktardığım mezkur söz. Ne söyleyen 'sözün' peşine düşmüş bir söz avcısı, ne söylenen dinlenilmesi için söyleyene muhtaç. Hulâsa, söz yuvarlanmış sahibini bulmuştur. Sahibini, yani değerini. Öyle sözler vardır ki; bilmezsek de, kime ait olduklarını kolaylıkla tahmin edebiliriz. "Bizim üçüncü önceliğimiz, eğitime birinci önceliği vermektir" sözünü George W. Bush'tan başka kim söyleyebilir ki?! Burada da söz yuvarlanıp sahibini buluyor ama bir farkla; ABD Başkanı'na ait olmasının dışında hiçbir anlam taşımıyor. Kimi sözler vardır ki, sayesinde sahiplerini aklımızda tutarız. Vali Tandoğan'ın derin devletin, derin işlerine vurgu yaptığı için yıllarca dillerden düşmeyen şu sözü gibi: "Bu ülkeye komünizm lazımsa onu da biz getiririz." Hazretin başka da bilinen sözü yoktur zaten. Sözünü söylemiş ve çekip gitmiştir. Öyleleri de var ki, sadra şifa tek laf etmez, lafa tutar insanı. Bir de, "Benim bu konuda şöyle bir sözüm var" diyerek kulağa eziyet 'söz'lerine girişmeleri yok mu! Aptallık da sınırsız, söz de. Kardeşim sen işine baksana. Ne yapsan, ne desen nafile. Mesela, Hüseyin ağabeyin sözü gelmişse söyleyecek, engel olamazsın. (Hüseyin, lafını bitirmeden makası saça değdirmeyen mahalle berberi.) İsmet Paşa'nın meşhur, "Hadi canım sen de!" sözü söylenenle değil, söyleyenle 'gündem' bulan sözlere verilebilecek en güzel örnektir. Yeri geldiğinde (istedikten sonra bu sözün her zaman yeri gelir; başlıkta kullandım, hiç de fena durmadı) bir çok yazar, siyasetçi yıllarca buna atıfta bulunmuştur. Lakin, ortada 'söz' yoktur. Söyleyen İsmet Paşa olmasa, 'söz' bile değil; 'lakırdı'dır sadece. Herhangi bir Batı diliyle, mesela İngilizce'yle, "Hadi canım sen de" lafını Kapıkule'den dışarı çıkarsak; bir İngiliz veya bir Amerikalı ne konuşurdu acaba? "Abi Türk paşasının meşhur bir sözü var."
Var evladım, olmaz olur mu? Bizde çok var. Mesela, Savcı Ferhat Sarıkaya'nın iddianamesi vesilesiyle Deniz Baykal'ın yeni fırından çıkmış, "Bu Silahlı Kuvvetler'e karşı bir darbe girişimidir" sözü var. Hele, vaktiyle bir paşamızın, "Elimde taş gibi erkekler var" sözü var ki, tam ağzınıza layık ama biraz rizikolu... Söz olur, acımasız bir reklama dönüşür; söyleyenin de, söylenenin de hükmü kalmaz. Donald Rumsfeld, "Irak'tan şimdi çekilirsek" demiş Washington Post için yazdığı makalede, "Bu, savaş sonrası Almanya'yı Nazilere geri vermeye benzer." İşte aynen böyle. Irak'taki cinayetlerine meşruiyet kazandırmak için, soykırım yangınını yaşayanların hatıralarını istismar edecek kadar gözü dönmüş, "reklam"dan öte bir anlam taşımayan bu vahşi söz elbette bir benzetme değil, düpedüz küstahlık. Öyle bir küstahlık ki, görülmüş değil. Anne babasını öldürdükten sonra, öksüz ve yetim olduğunu söyleyerek mahkemeden merhamet dilenen kimsenin küstahlığı bunun yanında solda sıfır kalır. Gelgelelim, dünyanın ağzını bıçak açmıyor! Değil mi Beigbeder? Sen ki, Joseph Goebbels'in, Alman halkının Yahudileri yakmak için reklamcılığı geliştiren adam olduğunu söyleyerek hem reklamları, hem de Almanları sarakaya alıyordun. Niçin susuyorsun? Konuşsana! Rumsfeld, Goebbels değil mi?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |