T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 29 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
23-26 Mart tarihlerinde Mısır'ın başkenti Kahire'de düzenlenen "Amerikan ve Siyonizm İşgaline Karşı Uluslararası Girişim" (4. Kahire Toplantısı) konferansı, olağanüstü bir dönem yaşayan Ortadoğu'yu nasıl bir geleceğin beklediğini öngörmemiz açısından oldukça yararlı oldu. Mısır Gazeteciler Sendikası binasında yapılan, 140 Arap ve yabancı konuğun katıldığı konferansın, farklı ülkelerden ve farklı siyasi görüşlerden davetlileri vardı. Üç günlük oturumlar bir tarafa, açılış gecesine Müslüman Kardeşler'in ve Hamas'ın meydan okuyuşu damgasını vurdu. Gecenin son konuşmacısı George Galloway'in "Bismillahirrahmanirrahim" ve "Esselamunaleykum"le başlayan konuşması salonda ayakta alkışlanırken, ben, Birinci Dünya Savaşı dönemine, "Lawrence of Arabia" örneğine, bölgeye yönelik emperyal müdahalenin kendi muhalefetini de yönettiği şeklinde endişe verici düşüncelere dalsam da, Ortadoğu'nun güçlü bir siyasal dalga ila harekete geçtiğini gözlemlemenin heyecanını yaşadım. Geri dönüşü olmayan bir süreç bu. Varolan rejimlerin ömrü bitti. Ortadoğu halkları da, bölgeyi yeniden istilaya çıkanlar da bunu biliyor. Varolan statüko değişecek. Bu kesin. Yerine ne gelecek? Nasıl bir Ortadoğu inşa edilecek? Kimin Ortadoğu'su galip gelecek? Varolan rejimler çökmeye yüz tutarken, küresel sistem kurucularının daha şimdiden muhalefetle iş tutmaya başladı. Bu ilişki, bugün emperyal müdahale görüp karşı çıktığımız güçleri yeniden bölgeye taşıyacak ya da bölgede tutacak çevrelere mi dönüşecek? Yoksa siyasi, ekonomik ve kültürel söylem ve duruşlarıyla özgür bir yol çizme kudretini gösterebilecekler mi? İslam ve Müslümanlar, 21. yüzyıl dünyası için sanılandan çok daha belirgin bir güç. Bugün önümüzde karamsar bir tablo duruyorsa da, gelecekte bu gücün rolü çok daha etkin olacak. ABD'nin yeniden dizayn etmeye çalıştığı Ortadoğu'da ise, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) birinci aktör olarak öne çıkıyor. Bu yüzden geleceğin Ortadoğu'sunu iki güç ve onlar arasındaki ilişki şekillendirecek; ABD (Batı) ve Müslüman Kardeşler... Sudan'dan Basra Körfezi'ne kadar her ülkede varolan rejimlerin tek alternatifi Müslüman Kardeşler. Sudan'da Hasan Turabi ile tanıdığımız Müslüman Kardeşler, Tunus'ta Raşid Gannuşi gibi isimlerle gündemimizde, Cezayir'de vefat eden Mahfuz Nahnah'ın Barış Toplumu hareketiyle varlık gösteriyorlar. Libya'da yıllardır öldürüldüler, Kaddafi rejiminin dışındaki tek alternatifler. Doğduğu topraklar olan Mısır'da Hüsnü Mübarek rejimine karşı ABD ve dünya sistemi onlarla pazarlık yapıyor. Filistin'de yıllarca işgali karşı direnişin ağır bedelini ödediler, Hamas olarak iktidara geldiler. Lübnan'da ve Kuveyt'te yine onlar var. Abdülmecid Zindani'nin Islah Partisi ile Müslüman Kardeşler Yemen'de de şu anki rejimin tek alternatifi. Suriye'de Beşşar Esad yönetimine karşı olan gruplar Müslüman Kardeşler öncülüğünde hareket ediyor. Irak'ta İslam Partisi, Kuzey Irak'ta ise Kürdistan İslam Partisi Müslüman Kardeşler'in kolları. Şuraya gelmek istiyorum: Önümüzdeki on-on beş yıl içinde, gerek işgallerin yol açtığı direnişlerle gerekse toplumsal muhalefetin gücüyle, Ortadoğu'daki rejimlerin büyük sarsıntılar geçirmesi, birçoğunun etkisini kaybetmesi, kendini değiştirmesi ya da devrilmesi bekleniyor. Bu değişimlerin, devrimlerin tek alternatifi İslami muhalefet. Bütün bu ülkelerdeki en güçlü, en etkin örgütlü yapılar ise Müslüman Kardeşler! Yani; Sudan'dan İran sınırına kadar bütün ülkelerde Müslüman Kardeşler'in yükselişini, sahne alışını göreceğiz. Bir "Müslüman Kardeşler Kuşağı" oluşuyor. Örgüt, kurulduğu tarihten sonraki en stratejik rolünü üslenecek. Sonuç bildirgesinde İslam dünyasına yönelik bütün tehditlere karşı ortak hareket çağrısı yapılan konferansta konuşan Müslüman Kardeşler lideri (Genel Mürşid) Muhammed Mehdi Akif, "Irak İsrail için işgal edildi, Suriye İsrail'in varlığı için boyun eğdirilmeye çalışılıyor, Lübnan'da Hizbullah'ın silahsızlandırılması Siyonist varlığın güveni için isteniyor ve İran'ın nükleer programı da İsrail için engellenmeye çalışılıyor. Bunlara rağmen, ABD'nin yürüttüğü kültürel ve ekonomik işgale karşı halklarımız özgürlük, vatanları ve insanları için kanların ve canlarını vermeyi sürdürüyor" dedi. Bu bakış önemli. Peki, Müslüman Kardeşler bu büyük dönüşümü yönetebilecek mi? Bir "özgürlük yol" çizebilecek mi? Yoksa sadece değişip yeni bir model olarak kendini mi sınırlandıracak? Bölgeye müdahale eden güçler, bu gerçeği gördü ve hareketi dönüştürmeye çalışıyor. Başarırlarsa örgüt özgürlük ve varoluşun öncülüğünü değil, bugünkü yönetimlerin rolünü üstlenmek zorunda kalacak. Aksi halde bütün Ortadoğu için umut olacak. Kendisinden beklenen de bu!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |