T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 25 MART 2006 CUMARTESİ | ||
Tam da Erol Göka'nın son kitabı Türk Grup Davranışı'nı okumaktayken, Genelkurmay Başkanlığı'nın Şemdinli Soruşturması kapsamında ismi geçen Org. Büyükanıt'ın yargılanmasıyla ilgili savcılık talebine ilişkin açıklaması yayımlandı. Açıklama değil, aslında, başka bir iddianame vardı karşımızda. Savcının bazı mihraklar tarafından yönlendirildiğini iddia ediyor. Savcılığa yeterli araştırma yapmadan ve yeterli delil olmadan suçladığı iddiasında bulunuyor ve yaptığı işin (işlediğini iddia etiği suçun) neredeyse ceza olarak karşılığını da takdir ediyor. Deliller mi? Doğrusu daha önce savcılık iddianamesini de eleştirmiştik, iddiaları yeterli delillerle desteklenmemiş iddianame, müddeayı "aklamaktan" başka bir işe yaramaz. Burada da eleştirilen iddianame sunulandan çok daha az delil var. Her zaman olduğu gibi asıl gücünü otoriter üslubundan alıyor. İddianameyi yapan asker olunca delile ekstra bir kesinlik katılır Türk siyasi kültüründe. Türk grup davranışı tipolojisiyle bir ilgisi var mı bunun? Olur olmaz her şeyin Türklüğe atfedilmesindeki aceleciliğe fena halde kızıyor Erol Göka. Kitabı yazmasının sebebini de böyle açıklıyor. Türklüğe özgü davranış kalıplarının tarihsel psikoloji bakış açısıyla bir tipolojisini ortaya çıkarmaya çalışıyor. Genellikle her tür olumsuz davranışın Türklüğe atfedilerek açıklanmaya çalışılmasındaki veya Türklüğe megaloman bir üstünlüğün atfedilmesindeki ucuzluğu aynı anda vurguluyor. Alternatif olarak tarihi değişmeyen tarafından ele alarak bilimsel bir yaklaşımla Türklüğün tarih süreçlerine karşı direnen, değişmeyen özelliklerini bulup çıkarmaya çalışıyor. Türk grup davranışının kadın-erkek ilişkilerindeki tutumları, gösteriş ve şatafat kültürleri, mafiyöz oluşumlara çanak tutan segmenter toplum yapıları ve toplumsal sorunların çözümünde savaşçı bir zihinle hareket etmeleri gibi boyutlarıyla ilgili yazdıkları tam da güncel olarak yaşadıklarımıza ışık tutabilecek cinsten. Genelkurmay açıklamasında önemli bir şey söyleniyordu. "Mensupları suç işlemişse TSK bunu kendisi cezalandırabilecek duyarlılığa sahiptir." Yani yargının veya başka bir kurum veya aktörün bu işe karışmasına gerek yoktur. Aynı tarz, rektörün tutuklanması hadisesinde YÖK'ün ortaya koyduğu tutumda da sergilendi. Kendine bağlı bütün kuvvetlerle Van'a harekat düzenleyen YÖK "benim adamı"mı benden başka kimse soruşturamaz demek suretiyle hem bilimsel alanı, hem toplumsal alanı bir anda savaşsallaştırdı. "Kendi adamı"nın işlemiş olduğu bir suç varsa, onu da sadece kendisinin, o da "isterse" soruşturup cezalandıracağını ilan ederek yargıyı görevsiz bıraktı. Bütün bu davranışlar, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve bazı modern değerlerin yeterince içselleştirilememiş olduğunu göstermiyor mu? "Mafyöz oluşumlara çanak tutan segmenter toplum yapıları ve bütün toplumsal sorunların çözümünde savaşçı bir zihinle hareket etme", çağdaşlığın öncü kurumlarının bir türlü terk edemedikleri geleneksel davranış kalıpları olmayı sürdürüyor. M. Abid Cabiri'nin Arap Siyasi ve kültürel aklının yapısal özelliklerini nefis bir analitikle ortaya çıkarmaya çalıştığı kitap serisini okuduğumda (Kitabevi Yayınları, tel. 0212 512 43 28) aynı şeyin Türk aklı için neden yapılmamış olduğunu düşünmüştüm. Göka'nın kitabı bu tür bir çalışma için bir başlangıç sayılabilir. Asıl alanı Psikiyatri olsa da, bu işin gerektirdiği güçlü bir disiplinlerarası formasyona sahip olan Göka bunu yapabilecek ender ilim adamı ve düşünürlerden. Türk davranışının tipolojisini ortaya çıkarırken bir tür "özcülüğe düşme riskinden muaf değilse de Türk Grup Davranışı Türklerin kendileri üzerine, günlük ucuzcu yaklaşımların ötesinde düşünebilmelerine imkan verebilen güçlü bir çözümleme (Aşina kitaplar, tel: 0312 440 10 35, www.asinakitaplar.com). ODTÜ'nün Külyutmaz ve McDonalds'ı Püskürtmüş öğrencilerinden geçen haftaki, Sinan Aygün'ün ODTÜ'de konuk olduğu Genç Bakış'la ilgili yazım dolayısıyla epey mesaj aldım. Mesajların önemli bir kısmı eleştirilerime hak vermekle birlikte Aygün'ün içinden çıkılamayacak ve hiçbir savunma imkanı bulunmayan vaziyeti idare etmek için Atatürkçülüğe sığınma çabasına, ekrandan görüldüğü gibi göz yumulmuş olmadığı, destek alkışı kadar ve daha fazla bundan dolayı protesto alkışı aldığı vurgulanıyor. Bunu düzeltmemi isteyenlerin hassasiyetlerini yeterince takdire şayan buluyor ve ODTÜ'lüye de bunu yakıştırıyorum.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |