T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
O K U R   S Ö Z C Ü S Ü 20 MART 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf Ziya CÖMERT

Ankette bize niye oy vermediniz

Yeni Şafak'ın Pollmark'a yaptırdığı kamuoyu yoklaması, geçen haftanın en çok tartışılan konularından biriydi. En çok mektubu bu anket için aldık. İnsanlar anketleri meğer ne çok severmiş.

Anket sorularına cevap vermek çok sıkıcıdır. Ben hiç sevmem. Bir kaç ankete cevap verdimse de hoşlandığımdan değil, ankete gelen elemanın üç kuruş kazanması için cevap verdim.

Size dar bir alan verir anketçiler. Cevap zaten ellerindedir. Sizin cevabınızı değil, ellerindeki cevaplardan hangisini tercih ettiğinizi sorarlar. İlle o kelimelerden biri. Evetse evet, hayırsa hayır. Kırmızıysa kırmızı, siyahsa siyah. Ellerindeki seçenekler arasında sizin renginiz yoksa 'kararsız' ya da 'diğer' kategorisinde kalırsınız. Herbiri başka bir rengi temsil eden, ama rengini söyleyemeyen 'tanımsız' bir kelime olarak.

Bir gün, 'Kızılay'ın kendi imajı hakkında fikir edinmek için yaptırdığı anketin sorularını cevaplandırmıştım. Sorulardan biri şöyleydi: Kızılay'ın bir kamu kuruluşu olarak mı yoksa özel bir kuruluş olarak mı çalışmasını istersiniz? Benim cevabım şuydu: İş yapsın da ister kamu, ister özel kuruluş olsun. Ama böyle bir seçenek, anketi yapan kızın elindeki kağıtlara yazılı değildi.

Anketlere cevap vermek sıkıcıdır ama, anket sonuçları her zaman merak uyandırıcıdır. Hatta birçok kimse için heyecan verici!

Yeni Şafak'ın Pollmark'a yaptırdığı politik anket de, beklendiği gibi, büyük bir ilgi ve heyecanla karşılandı. TV kanallarında tartışıldı, gazete haber ve yorumlarına konu oldu.

Medyanın insanları aldatmasını 'veri' olarak gören bir çok kimse, Yeni Şafak'ta yayınlanan anketlerin de, 'tesadüfi' kişilere sorulan soruların cevaplarını değil de, belli bir politik eğilimin 'hayal'lerini yansıttığını düşündü. Bu doğrultuda eleştiriler aldık. Filan partinin oylarını niye yükselttiniz, filanı niye düşük gösterdiniz diyenler de oldu. 'Cebinizden mi veriyorsunuz, filan partiye iki puan fazla yazsanız ne olurdu' diyen de.

Yeni Şafak, bu anketi, haberlere de yansıtıldığı gibi, tarafsız bir firma olan Pollmark'a yaptırdı. Anket soruları, 12 ilde 2639 kişiye soruldu. Pollmark, 'kişi'leri (insana denek demekten hoşlanmıyorum) bu tür yoklamalarda kullanılan yöntemlerle seçti, soruları sordu, cevapları tasnif etti ve sonuçları bize gönderdi.

Anketin sonuçları, gerçeği tabii ki yansıtmayabilir. Nihayet, sorulara cevap veren 2639 kişinin tutumlarından hare-ketle, ülke geneli hakkında bir fikir edin-menizi sağlar. Demokrasi tarihimiz, seçimler yapıldıktan sonra tamamen 'yalan' olan binlerce anketle doludur.

Yeni Şafak'ın anketinden birkaç gün sonra, Anavatan Partisi'nin yaptırdığı anket kamuoyuna açıklandı. Anavatan anketinin sonuçları, Yeni Şafak anketindeki birçok sonucu teyid ediyordu.

Tabii ki en büyük anket seçimdir. Bu tür anketler şu andaki durum hakkında kamuoyuna, iktidara, partilere fikir vermek için faydalı araçlardır. İyi değerlendirilirse, iktidarın da muhalefetin de işine yarar.


Resimlerden biri fazla

Soru: 13 Mart 2006 tarihli Yeni Şafak'ın Ekonomi sayfasında, habere konu olan kişinin neredeyse birbirinin aynı üç fotoğrafı kullanılmış. Haberin toplam alanı, üşenmeden ölçtüm, 1450 santimetrekare; üç fotoğrafın alanı 560 santimetrekare. Yani birbirinin neredeyse aynı üç fotoğrafın, haber içindeki yeri neredeyse %40. Bu israf değil mi? Selamlar.
Prof. Dr. Süleyman Pişkin

Cevap: Sözkonusu haberde, üç ayrı fotoğraf basılmış. Ancak, üçü de tekstilci Ceylan Balduk'un fotoğrafı. Haberlerde, aynı kişinin üç, beş fotoğrafını basmak anlamlı olabilir. O haberde, anlamlı değildi. Editörlere, Balduk'un işyerinden bir fotoğraf yok muydu, diye sordum. Ne yazık ki çekilmemiş. Elbette ki, geçerli bir mazeret değil. Haberlerimizi hazırlarken, sayfaya nasıl konulacağını da dikkate almamız gerekiyor. Haberin yayımlanmasından önce, -vakit varken- kullanılacak fotoğraf malzemesinin de hazırlanması gerekiyor.


Şu malum kovboy filmi

Brokeback Dağı. 'Erkek' filmi olarak bilinen 'western'lerin alışılmamış bir şekilde, 'evrim'e uğramış versiyonu. Oscar'da da, 'ödüllendirilmiş' bir film.
Bu film, Yeni Şafak'ta da bir çok kez gündeme geldi. Özellikle arkadaşımız Ali Murat Güven, filmin yolaçacağı 'dejenerasyon'a ısrarla dikkat çekti.
Okurlarımızdan Taha Keskin, filmin 18 yaşından küçüklere yasak edilmesiyle ilgili haberin başlığına bir eleştiri yöneltiyor. Diyor ki, "16 Mart tarihli gazetenizin manşetinde 'Kovboyların aşkı küçüklere yasak' başlıklı haber vardı. Bu haberden sanki kovboyların aşkının küçüklere yasaklanmaması gerektiği izlenimi çıkıyor. Yoksa biz mi yanlış algılıyoruz."

Başlıklar, daha doğrusu ifadeler, farklı şekillerde algılanmaya müsait olabilir. Ama filmin toplumda sebep olacağı dejenerasyonu en çok gündeme getiren gazetede, böyle bir başlığın 'yasaklanmaması gerekirdi' anlamına gelmesi, zayıf bir ihtimaldir. Yani haberin Yeni Şafak'ta yer alması, başlığın yanlış anlaşılmasına engeldir.
Ancak, 'aşk' kelimesinin, 'şehvet' -hem de dejenere bir şekli- kastedilerek kullanılması, bana göre, bu güzel kelimeye yapılmış bir kötülüktür. Bu hatamızdan dolayı özür diliyoruz.


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi