T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 25 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Olur mu, olur

Ben de sizler kadar meraklıyım, bazı beklentileri gelişmelerle doğrulanmış birini buldum mu sonuna kadar sağmadan bırakmam. Türk masonları açısından 'ikinci büyük skandal' sayılabilecek Kaya Paşakay olayında dikkatimi temel soruya çeviren dostumu da 'başörtüsü yasağında yumuşama yaşanabilir' tespitiyle ilgili sorgulamadan bırakmadım.

Kaya Paşakay

Kaya Paşakay, sürekli okurlar biliyor, yakın zamana kadar Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası'nın Büyük Üstadı'ydı. Büyük Üstad ülkedeki en üst düzey mason demek. Görev süresi bitip yerine Asım Akin gelince tuhaf bir gelişme yaşandı: Yeni Büyük Üstad yerini aldığı eski Büyük Üstad'ı Loca'dan ihraç etti. Konuyu işleyen gazeteler, "Loca'nın kaynaklarını kişisel amaçla kullanma" gerekçesini olayın sebebi olarak ileri sürdüler...

Benim bu konulara meraklı bir dostum var. Geçmişte, onun yönlendirmesiyle, Kaya Paşakay'ın bazı yanlış işlere giriştiğine işaret etmiştim. Dostum, epey bir süre, "Türkiye'de başörtüsü yasağı acımasız bir biçimde sürüyorsa bunda Biraderler rol oynuyor" deyip duruyordu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) çıkan kararı da, 'bizdeki Biraderler ile Avrupalı Biraderler arasındaki dayanışma' olarak tanımlamıştı dostum.

Gazetelerin "Loca'da yolsuzluk" biçiminde yansıttığı son olayla ilgili ilk uyarıyı aynı dostumdan aldığımı biliyorsunuz: "Büyük Üstad'lık mertebesine çıkmış biri mâlî konularda yanlışlık yaptı, eşine aldığı iç çamaşırının faturasını, otelde izlediği porno filmin parasını Loca'ya ödetti diye ihraç edilmez..." Dostuma göre, Kaya Paşakay iki 'masonik suç' işlediği için ihraç edilmiştir: İlki, kendisiyle ilgili doğru olmayan bilgiler sunmak... Diğeri de, "Localarda din ve siyaset konuşmak yasaktır" ilkesini çiğnemek...

Hürriyet, sağolsun, ilk iddiayı kesin bir biçimde doğruladı önceki gün. Kendisini 'emekli büyükelçi' olarak da tanıtan Kaya Paşakay, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 'konsolos muavini' olarak hizmet gördüğünü açıkladı; Dışişleri Bakanlığı'ndan bir kaynak ise, Kaya Paşakay'ın hiçbir resmî unvan alamadan bakanlığa şöyle bir uğrayıp geçtiğini söyledi. Büyük Üstad'ın özgeçmiş bilgisi doğru değilmiş yani...

Dostumun 'ihraç' konusundaki ikinci tezi olan 'masonik suç' da yine Hürriyet tarafından dolaylı olarak doğrulandı. Kendisiyle yapılan bir mülâkatta, Kaya Paşakay'ın ağzından "Eşi başörtülü mason yoktur" cümlesi yayımlanmıştı. 'Başörtüsü', yıllardır süren tartışmalardan bildiğimiz gibi, hem 'din' ile hem de 'siyaset' ile doğrudan ilişkili bir konu. Hiç kuşkusuz o cümle "Localarda din ve siyaset konuşulmaz" mason ilkesine aykırı. Hürriyet sorunca, Kaya Paşakay, "O cümleyi kesinlikle ben sarf etmedim, masada bulunan bir başkasının sözüydü o" cevabını vermiş...

Böyle durumlarda egosu kabarır dostumun, bu defa da öyle olmasını beklediğim halde hayli tevazu gösterdi ve "Beklediğim, temel tezimi doğrulayacak gelişmelerin yaşanması; o da olursa, Türkiye olarak hepimiz birbirimizi tebrik edebiliriz" dedi bana.

'Temel tezim' dediği, "Başörtüsü yasağının arkasında Biraderlerin bulunduğu" iddiası... Kaya Paşakay'ın Büyük Üstad konumunu kullanarak, yasağın hem ülkemizde sürdürülmesini sağladığına, hem de Avrupa'daki irtibatlarını kullanarak AİHM'nden o garip kararı çıkarttığına inanıyor dostum. AİHM'nde karara bir tek Belçikalı bayan üye itiraz etmişti; dostum, o durumu da "Kadınlar mason olamıyor; o sebeple etki alanı dışında kaldı" diye yorumlamıştı...

Kaya Paşakay'ı muhatap ederek "Bu iddia doğru mu?" diye kaç kez sorduğumu ben unuttum. Dostum, "Loca'da çıkan fırtına senin soruların yüzünden" diye benim de egomu pışpışlayıp duruyor. Oysa ben sormasam da Biraderler konuyu iç sorgulama konusu yaparlardı sanıyorum. Önemli bir toplum kesiminin ülkenin hızını kesen bir yasaktan dolayı kendilerini suçlaması herhalde onlar için de tahammül edilebilir değildir...

İhraç işlemi başlayınca "Başörtüsü konusunda iyileşmeler bekle" diyen dostuma, "Bu sonuca nereden vardın?" sorusunu da yönelttim elbette. Dediği şu: "İngiltere'de Bangladeş asıllı genç bir öğrencinin iki yıl önce okulla ilişkisinin kesilmesine sebep olan 'cilbab' sorununun Lordlar Mahkemesi tarafından ele alınış tarzı ilginç. Çıkan karar dikkatle okunduğunda çizilen sınırlar bizde 'türban' diye anılan başörtüsüne okullarda izin veriyor. Hem de orta dereceli okullarda. 'Cilbab değil, boynu ve saçları kapayan bir örtü kullanılabilir' diyor Lordlar Mahkemesi kararı... Kararda Türkiye'ye de defalarca atıfta bulunuluyor..."

"Eee?" demem şu karşılığı gördü: "Bir kenara yaz: İngiltere'de alınan karar önemli." Ben de yazdım işte.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi