T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
İ Z D Ü Ş Ü M 25 HAZİRAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Abdullah MURADOĞLU

Patrik Bartholomeos kahvecilik yapmış

Patrik Bartholomeos'un çocukluk yıllarında yazdığı kompozisyonları 'Bir Patrik Çocukken' isimli kitapta toplandı. Kitabın önsözünü Prof. Hüseyin Hatemi yazdı.

Fener Rum Patriği Bartholomeos'un ilkokul, ortaokul ve lise yıllarında yazdığı kompozisyonlar "Bir Patrik Çocukken" adıyla kitaplaştırıldı. Ekümeniklik iddiaları ve Heybeliada Ruhban Okulu yüzünden bazı çevrelerin tepkisini çeken Patriğin çocukluk yıllarını kapsayan farklı ve bilinmeyen yönlerine yer verilen kitabın önsözünü Prof. Hüseyin Hatemi yazmış. Kitapta gazeteci Celal Başlangıç'ın Patrik'le yaptığı söyleşi de yer alıyor. Mevlana Celalettin Rumi'nin Konya'daki rahiplerle kurduğu dostluklara dikkat çeken Prof. Hatemi, "Özellikle Eflatun Manastırı rahibi ile arasında sıkı bir dostluk ilişkisi vardı. Bazı sohbet gecelerinin sonunda Manastırda kaldığı da rivayet edilir. Bu dostları kendisini Şeb-i Arus'a da uğurlamışlardı" diyor. Patrik Bartholomeos'un kalbinin ilahi sevgi ile dolu bir Hz. İsa izleyicisi olduğuna dikkat çeken Prof. Hatemi şöyle devam ediyor: "Maalesef kendi yurdunda değeri yeterince bilinmeyen Patrik Hazretleri'ni yalnızca Batı'da değil İslam ülkelerinde de nasıl çok değerli bir konuk olarak karşıladıklarını çok defa gözlerimle gördüm."

KAHVECİ ÇOCUĞU

Gerçek adı Dimitri Arhondonis olan Patrik, 'Selam Oğlu' manasına gelen 'Bartholomeos' ünvanını 1961'de Heybeliada Ruhban Okulu'nu birincilikle bitirince almış. Eski adı İmroz olan Gökçeada'nın Zeytinli(Aya Todori) Köyü'nde kahvecilik yapan Hristo isimli fakir bir Rum'un çocuğu olarak 1940'da dünyaya gelmiş. Tatillerinde kahvede çalışan Patrik, küçük yaşlarda ilahiyata merak salmış. Köyün papazı ile köyleri gezmiş, Kilise Korosu'na katılmış. 1954'de Heybeliada Ruhban Okulu'na giden Barholomeos, Lise 1. sınıfta defterine şöyle yazmış: "Allah'a dua etmeyi öğrendim. Yardımına ihtiyacım olduğunda Allah'a dua ediyorum ve dualarımın kabul edildiğini görüyorum. Böylece kullarının dualarını kabul eden bir Allah'ın varlığına olan inancım pekişiyor. Kötü bir davranışta bulunduğum da içimde bir ses beni uyarıyor, yaptığım yanlışı tekrarlamamamı söylüyor. İyi bir davranışımda ise aynı ses beni onaylayıp takdir ediyor. Bu ses, adil Allah'ın sesinden başka ne olabilir? Allah inancı insanların doğasında vardır. Bütün bu düşüncelerimin büyüklerimce de onaylanması, evreni yaratan Allah'a olan inancımı pekiştiriyor. O'na yüreğimin bütün ateşiyle bağlanmamı sağlıyor."

270'NCİ PATRİK

Vatani görevini yedeksubay olarak Gelibolu 40. Piyade Okulu'nda tamamlayan Bartholomeos, 5 yıl İtalya ve İsviçre'de İlahiyat okumuş. 'Kutsal Kanunların Kodifikasyonu ve Ortodoks Kiliselerinin Şeriatı' başlıklı bir doktora yapan Bartholomeos, 1968'de Heybeliada Ruhban Okulu'nde Dekan Yardımcısı olmuş. 1972'de Patrik I. Dimitros tarafından Patrikhane Özel Bürosu'nun başına getirilmiş, 1973'te Alaşehir-Manisa Metropoliti göreviyle Başpiskopos, 1974'de ise Kadıköy Metropoliti sıfatıyla Patrikhane Sen Sinod Meclisi'ne girmiş. Ruhban Okulu'nun kapatılması 1970'lerin ortalarında gerçekleşmiş. Dünya Kiliseler Birliği'nin 15 yıl Başkan Yardımcılığını yapan Bartholomeos, 1991'de 270'nci Patrik olarak seçilmiş.

'ÖZAL'A MİNNETTARIZ'

Devlet adamları arasında en çok Merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan hoşlandığını belirten Fener Patriği Bartholomeos gazeteci Celal Başlangıç'a Özal'la ilgili bir anekdotu şöyle anlatıyor: "Patrik olarak Çankaya Köşkü'ne gittim. Bir nezaket ziyaretiydi. Beni alçak gönüllü ve çok sıcak şekilde karşıladı. Ben çok iyi hissettim kendimi onun yanında. İki şey için teşekkür ettim. Birincisi Patrikhane binasının yeniden yapılması için Başbakanlığı döneminde izin çıkartmıştı. Gülümsedi, 'Patrik Efendi' dedi, 'Biliyorsunuz bunun için çok tenkit edildim. Fakat doğrusunu yaptık. Bu hak sizindi. Mademki binanız, yani eviniz yandı, bu da yapılacaktı'. Oysa biz izin çıkması için tam 46 sene beklemiştik. Bir de seçimimizin serbestçe yapıldığı için teşekkür ettim."

PATRİKHANE'Yİ TAŞIMAYIZ

Patrikhane'nin Türkiye dışına çıkarılacağı iddialarını reddeden Bartholomeos, "Söz konusu olamaz. Hiç düşünmüyoruz, hiç konuşmuyoruz bile. Çünkü olacak bir şey değil. 17 asırdır buradayız. Kim isterse istesin reddederiz. Patrikhanemizin yeri burası. Ortodoks aleminde 16 tane müstakil kilise var. Bunların birincisi İstanbul Patrikhanesidir. Herkes bunu tanıyor, makam olarak sayıyor. Bir hiyerarşi var Ortodoks aleminde. İstanbul Patrikliği birincidir. Ortodoks aleminde bir koordinasyon rolü vardır. Elbette İstanbul Patrikliği Papa gibi değildir. Kendisini öteki Ortodokslar üzerinde empoze edemez. Diğer Ortodoks kiliselerinin içişlerine karışmaz. Öyle bir hakkımız yok. Fakat birinci makam olarak Ortodoks aleminin işlerini koordine eder" diyor. Patrikhanenin Ortodoks aleminde Ekümenik olarak kabul gördüğünü, ancak Türkiye'nin bu sıfatı tanımadığına dikkat çeken Bartholomeos şöyle diyor: "Asırlardan beri bu böyle gidiyor. Şimdi Türkiye laik bir devlettir diyoruz, nitekim öyledir. Bir laik devlette nasıl din kurumu, devletin işlerine karışmazsa , devlet de kilisenin içişlerine karışmamalı. Laiklik budur. Devlet de kilisenin, dinin içişlerine karışmamalı. Mademki dinle devlet ayrıdır, biz Türk kanunlarına karşı, anayasaya karşı bir icraat yapmıyoruz. Biz kanunlara, anayasaya uyan vatandaşlarız. Hiçbir problem çıkartmıyoruz devletimize. Fakat dinimizin kaidelerine göre hareket etmek de bizim hakkımız ve her zaman da hakkımız arıyoruz. "

KAPALI OKULDA İLİM OLUR MU?

Yıllardır Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını talep ettiklerini ifade eden Bartholomeos neler söylüyor: "Okulumuz faaaliyetteyken Milli Eğitim Bakanlığı'na tabiydik. Biz müdürü, hocaları öneriyorduk Patrikhane olarak. Bakanlık tayin ediyordu. İstediklerini de reddediyordu. Hala daha okulumuzun girişinde 'T.C Milli Eğitim Bakanlığı' tabelası duruyor. Bahçede Atatürk'ün büstü var. Üzerine 'En hakiki Mürşit İlimdir' yazıyor . Ama okul kapalı. Kapalı okulda nasıl ilim olacak? Koskoca Türk devleti beş, on yüz talebeden mi çekinecek? Bir yaramazlık yaparlarsa kulağından tutup sınır dışı ederler. Okulumuz açıkken bakanlıktan sık sık müfettişler geliyordu. Hiçbir kusurumuz olmadı. Tebrik ediyorlardı. Yine gelsinler. Bizde gizli, kapaklı hiçbir şey yok. Ruhban Okulu ilim yuvasıdır. Din adamı, ilahiyatçı yetiştirir. Müslüman vatandaşlarımız ilahiyat okumak isterse 24 ilahiyat fakültesi, liseleri var Türkiye'de. Ama Hıristiyan Türk vatandaşları nerede okuyacak ilahiyatlarını, dinlerini nerede öğrenecek?"

'Çanakkale'yi kutlamak görevimiz'

n "18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale düşmanlardan kurtarıldı. Bu gün bütün Türkiye'de görkemli törenlerle kutlanır. Türk vatandaşı olduğumuz ve köyümüz Çanakkale iline bağlı olduğuna göre, bu büyük günü kutlamak bizim en önde gelen görevlerimizden biridir. Sabahın erken saatlerinde bayramlık elbiselerimizi giyerek, üstümüz başımız tertemiz okulumuza girdik. Okulumuz o yıl kurulduğundan bu törenlere ilk defa katılıyordu. Herkese, 'Şu yeni ortaokulun kız-erkek bütün öğrencileri ne kadar da iyiymiş' dedirtmeli, okulumuzu en iyi şekilde temsil etmeliydik. Okulumuzu yüceltmek, herkesin sevgi ve saygısını kazanmak için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Beden öğretmenimiz Bay Banos'un yönetiminde uygun adımlarla kaymakamlığa doğru yürümeye başladık. Törenin yapılacağı kaymakamlığın bahçesine gelince yerimize geçtik. İstiklal Marşı okunduktan sonra kendi okulumuz ve Devlet Okulu'ndan öğrenciler çeşitli şiirler okudu. Bay Banos'un komut vermesiyle yetkililerin önünden geçtik, Başlarımızı yana çevirerek onları selamladık. Sonra büyük bir neşeyle okulumuza geri döndük. Okulumuzu en iyi şekilde temsil etmiş, herkesin beğenisini kazanmıştık. Oradan evlerimize dağıldık." (18 Mart 1953, Orta 2.sınıf)


  • Abdullah Muradoğlu: Palavradan Tarih olur mu?

      DİĞER YAZILAR
  • Yeniçeriler 180 yıl önce son kez kazan kaldırmıştı
  • 1978'de 'Genç Subaylar' ortalığı fena karıştırdı
  • Berlinli gençlerin gözü Türkiye'de
  • 'Parlamento yangını' Hitler'in işine yaradı
  • Casus Lavrens'in Tecavüz yalanı
  • 'Deniz Gezmiş'lerin idamında CHP'lilerin de payı var
  • Allah, 'Müslüman Türkiye' sözümden geri döndürmesin
  • 'Kırmızı Kitap' Soğuk Savaş'ın mirasıydı
  • 31Mart'ın mürtecileri arasında kimler vardı?
  • CHP'liler Atatürk'ün Mareşaline kin kustular
  • Payitaht Bursa'da Osmanlı coşkusu
  • Fişlemelerle geçti beyhude ömrümüz
  • MASON İHTİLALCİLER Çırağan Sarayı'nı bastı
  • Başı belaya giren üstad-ı azam Paşakay, Enver Paşa ailesinden
  • 1977'de Şemdinli'yi andıran iddialar bir paşayı yerinden etti
  • Atatürk Osmanlı mirasını gözetiyordu
  • Ecevit, Yaser Arafat'ı Başbakanlık'ta karşılarken Baykal Enerji Bakanı'ydı
  • Sultan İkinci Abdulhamit, Hz. Peygamber'e hakaret edilince aslan gibi kükredi
  • 55 yıl önce CHP'nin mal varlığına el kondu
  • 1926'daki eylem Türkçe namaz içindi
  • Demirel rejimi yıkacakmış!
  • Org. Faruk Gürler kahrından öldü
  • Atatürk ve silah arkadaşlarının arasına girdiler
  • Atatürk 1923'te islami tesettürü savunuyordu
  • Dünkü zihniyet devam ediyor
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi