T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 21 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Bu bir tek Türkiye'de olur: Başarımızdan keyif çıkarmak dururken o başarıyı yok etmek için elimizden geleni bir tek biz yaparız... Tıpkı o ünlü fıkrada olduğu gibi... Çok bilinen fıkradır: Ölümden sonra müstahak görüldüğü Cehennem'de kalacağı yer konusunda tercih imkânı verilen vatansız biri, her ülke insanlarının içinde yer aldığı gayya kuyuları bölgesinde geziye çıkarılır... Adam her kuyunun başında bir zebani görünce, "Bunlar niçin?" diye sorar. Mihmandarlar, "Zebaniler, kuyu dışına kaçmaya çalışacakların tepesine odun indirmek için bekler..." cevabını verir... Çok ileride başında zebani bulunmayan tek bir kuyu görür adam, "Ya, bu?" diye sorar heyecanla. Cevap şöyle gelir: "Ha, orası mı? Orası Türkler'in kuyusu. Başlarına zebani koymaya gerek yok; çünkü kaçmaya çalışanı içlerinden birisi ayağından içeri çekiyor..."
Türkiye'de epey uzun zamandır eksikliği hissedilen bir siyasî istikrar sonunda yakalandı. Halk, önüne konulan sandıktan tek partili bir Meclis çıkarmayı bildi; o sayede güçlü bir hükümet kurulabildi. Bunun ne anlama geldiğini değerlendirebilmek için ekonomide yaşananlara bakmak bile yeterli: "Liradan bırakın altı sıfırı, tek sıfır atılsın, bir daha elime kalem almam" iddiasının sahipleri yazmaya devam etseler bile bugün cebimizde kıymetli bir para taşıyoruz... Daha önce yüzüne bakılmayan, kapanın elinde kalan şirketler, bankalar ve tesisleri almak için yabancılar kuyruğa giriyor... Liradan sıfır atılmasını ve yabancıların Türk ekonomisine duyduğu ilgiyi bir değer hükmü olarak almayın lütfen; ben yalnızca bir durum tespiti yapıyorum. Ekonomideki iyileşmeden geniş kitlelerin henüz yararlanamadığını, uygulanan politikaların zenginleri daha zengin ettiğini de hatırlatmayın, olan bitende hükümetin payını da; bunlar başka bir tartışmanın konusu. Beni bugün ilgilendiren, siyasî istikrarın ülkede hiç değilse birilerinin işine yaradığını vurgulamak... "Zenginler bu politikalar sayesinde daha zengin oldu" diyenlerdenseniz, açmaya çalıştığım tartışmaya zaten hazırsınız demektir... Açmak istediğim tartışma şu: Zenginlere rahat fakirlerden daha mı çok batıyor? Bugünkü Meclis tablosunu oylarıyla sağlamış kitleler içinde tuzu kuruların oranı herhalde çok azdır. Zenginler, ülkemizde, kültürel açıdan muhafazakâr değildir; o sebeple de 'sağ' partiler onlara 'banal' gelir. Dün de böyleydi bu, bugün de böyledir. Rahmetli Adnan Menderes, ülkesinin en büyük zengini Vehbi Koç'un CHP üyesi olmasını bir türlü anlayamamıştı. Bir torunu, geçenlerde, "DP kadrosu dedemi CHP'den istifa ettirmek için az çalışmadı" diye yakınıyordu... Zenginler oy vermedikleri sağ partilerin uyguladıkları politikalarla daha da zenginleşirler ülkemizde. DP onları daha zengin etmiştir. Adalet Partisi, ANAP iktidarları da öyle... AKP de, kim ne derse desin, iktidarında, zenginleri mutlu edecek politikalar uyguladı. Büyük patronların istisnasız hepsi dört yıl önceki değerlerini dörde-beşe katladılar; içlerinden zenginliği on kat artan da çıktı. Sadece reel, elle tutulur zenginlik açısından kârlı çıkmadı zenginlerimiz siyasî istikrardan, onların daha iyi para kazanacağı, servetlerine servet katacakları yapısal değişiklikler de gerçekleştirildi bu arada. Kastım demokratik açılımlar değil yalnızca, sosyal sigortalar alanında isteyip durdukları, ama bir türlü yaptıramadıkları 'reform' bu hükümet tarafından gerçekleştirildi. Şimdi tartışma konumuzun sorusunu yeniden hatırlayalım: Rahat mı batıyor zenginlere? Ellerindeki veya reklâmlarıyla destekledikleri medya gücünü istikrarsızlık getirecek mâceraların emrine vermeleri, ağızlarını her açışta siyasî ortamı biraz daha bulanıklaştırmaları rahatın kendilerine batmasından gayrı ne anlam taşıyabilir? Zebani fıkrasında kast edilen komik halimizden bile daha komik bir görüntü veriyor bu tavırlarıyla zenginlerimiz; o fıkrada gayya kuyusundakiler dışarı kaçmak isteyen diğerlerini paçasından tutup içeri çekiyordu; zenginlerimiz, bugün, kendi kendilerini gayya kuyusunun dibine itiyorlar... Artık gizlenemez hale geldiği için ufaktan yazılmasına izin verilen siyaseti yeniden biçimlendirme 'derin senaryoları'nda adları geçen eski-yeni politikacılar, öngörülen yeni politik yapı, ülkeye istikrarsızlığın avdeti anlamına gelmiyor mu? İş başında oldukları dönemde hepimizi fakirleştirmiş, başka ülkeler önünde başımızı eğik tutmamıza yol açmış politikacılar bir daha söz sahibi olacaklar da zenginlerin başı göğe mi erecek? Keyif çıkarmamız beklenecek bir başarıyı kendi elimizle yok etmek... Bu, bir tek Türkiye'de olur...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |