T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

Gözyaşımı görmesinler

Namazı şu camide kılayım diyerek avlu kapısından girdim. Epeyce kalabalık toplanmış, galiba cenaze var. Öğrendim ki önemli bir zatın annesi vefat etmiş. Önemli zatı da gösterdiler, siyahlar giymiş, koyu renk gözlük takmış.

Etrafında hep siyahlar giymiş, koyu renk gözlük takmış adamlar var. Saygıyla yaklaşıp başsağlığı diliyorlar. Bir yanda yine koyu renklere sarınmış kadınlar kalabalığı, onlar da koyu renk gözlük takmışlar.

Herkesin gözü avlu kapısında. Az sonra cenaze arabası gelecek, tabut omuzlanacak ve musallaya konacak.

Demeye kalmadan bir hareketlenme oldu, herhalde cenaze geldi. Koyu renk takım elbiseli, kıravatlı adamlar avlu kapısına koşuştu.

Kapı dar, adam çok, itiş-kakış oluyor. Binbir güçlük ile tabut kapıdan geçti; her fert bir gözü önemli zatta olmak üzere tabutu omuzlamak için çırpınıyor. Çırpıntı tabut musallaya konuncaya kadar devam etti, sonra eller önde bağlanıp saygı duruşuna geçildi.

Ardından bir cenaze daha belirdi. Bu galiba garibanın teki, tabutu omuzlayan üçbeş kişi. Dayanamayıp koştum, tabutu omuzladım, bu sırada tabut örtüsüne iliştirilmiş küçük bir kâğıtta mevtanın adını okudum. Önemli zatın annesi bu. İşte hayatın bize oynadığı tuhaf yanlışlıklar komedyasından bir sahne. Biz sessiz sedasız tabutu götürüp ötekinin yanındaki musallaya bıraktık. Neden sonra önemli zatın annesinin tabutunun bu tabut olduğu anlaşıldı. Çırpınışlar avlu güvercinlerinin kanat şakırtısı gibi uçup gitmişti.

Bazan, yani ara-sıra, daha doğrusu kırk yılda bir; cemaat arasında otururken, ya okunan Kur'an-ı Kerim'den bir âyet, ya vaizin naklettiği bir hadis-i şerif veya kalbimi yoklayan mübarek bir esintinin, bir ilhamın eseri olarak gözlerim doluyor. Acz ile, hamd ile, dua ile karışan gözyaşlarım pıtır pıtır damlamaya başlıyor.

Bu ne coşkunluktur yâ Rabbi.

Saniye geçmeden gözyaşlarım görünecek diye endişeye kapılıyorum. Adam Allah aşkına kapılmış, bak nasıl da ağlıyor diyecekler diye korkuyor, gözyaşlarımı saklamaya, dindirmeye çabalıyorum. Bir yanım bırak aksın, bırak boşalsın, kim ne derse desin diyor; öteki yanım sen herhalde epeyce bir mertebeye ulaştın bak Allah adı zikredilince dayanamıyorsun şeklinde kibre benzer bir duruma işaret ediyor.

Köşeyi dönsem ölüm;

Düz gitsem ayrılık, hesabı git-geller içindeyim. İçimde ihlas ile riya çarpışıyor. İnsanız işte, bir bakıyorsun eşref-i mahlukat olmuş, bir bakıyorsun esfel-i sâfiline yuvarlanmış. Riya, olduğundan başka türlü görünme, özü-sözü bir olmama, iki yüzlülük; bir ibadet veya iyiliğin Allah rızası için değil gösteriş için yapılması mânalarına geliyor. Hz. Peygamber riyayı "küçük şirk" olarak adlandırmıştır. "Şüphesiz sizin için en korktuğum şey küçük şirktir, yani riyadır" buyuruyor.

Büyükler bize: "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" diyor. Riya münafıkların temel özelliklerinden sayılıyor.

Göründüğü gibi olmak veya olduğu gibi görünmek ne zorlu bir imtihandır bir bilebilsek. Çok zor, çok. İşin ucunda "menfaat" var. Onu umursamadığını kimse söyleyemez. Maskeden, makyajdan, saklanıp-gizlenmeden, yalandan, gösterişten uzak durmak çok zor. Bu günlük hayatımızda da böyle, insan ilişkilerinde de böyle, manevi hayatımızda da böyle.

Hadi diyelim ki bir elimizle verdiğimiz sadakadan öteki elimizin haberi olmadı. Ya içimizdeki meydan savaşı ne olacak?

İnsan kendini dış dünyaya karşı kapatabiliyor, ya kendine söylediği yalanlar, onlar ne olacak?

Kendi kendimizi nereye kadar kandırabiliriz? Belki bir ömür boyu bile sürebilir bu. Hak saklasın.

Riyanın önüne geçmek için, olduğumuz gibi görünmek için, özümüzün sözümüze uyması için, kırılıp lakin eğilmemek için büyük cihada ihtiyaç var: Nefis terbiyesine.

O zaman dokuz başlı ejderha ile savaşmaya hazır olun. Bu savaşta Hakk'ın inayetinden gayrı yardımcımız yoktur. İnanın.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi