T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Sınıfta kaldık

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi baktığı Şemdinli dâvâsıyla ilgili beklenmeyen ağırlıkta bir karar verdi: Sorumlu görülen iki astsubay 40'ar yıla yakın hapis yatacak... Kararın dayandığı hukukî mantık, çete mensuplarının adam öldürmeye teşebbüs etmeleri... Van'daki mahkeme, bu kararıyla, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından meslekten ihraç edilme cezasına çarptırılan Cumhuriyet Başsavcısının iddianamesinde ileri sürdüğü iddiaları geçerli saymış oldu.

Şimdi ne olacak?

Bu soru "Hukukî açıdan bundan sonra ne olacak?" anlamına sorulmuyor. O anlama gelmiyor, çünkü o sürecin ne olduğunu herkes biliyor: Yargılananlar kararı temyiz edecekler ve dâvâ Yargıtay'ın ilgi alanına girecek... Sorumuz daha kendimize, icra ettiğimiz mesleğe yönelik... Sormak istediğim şu: : Mahkemenin kararıyla ortaya çıkan tablo medya açısından ne anlam taşıyor?

Şemdinli hemen her yönüyle Türkiye için önemli bir dönüm noktası. Türkiye'de kaç aydır siyasî zemin sarsılıyor? Siyasete dışarıdan müdahale alışkanlığı ne vakit yeniden depreşti? Siyasî istikrara darbe vuran gelişmeler ne zamandan beri yaşanıyor? Bu soruların hepsinin tek bir cevabı var: Şemdinli'de yaşanan olayın 'devlet içinde yuvalanmış çeteler' ile irtibatlı olabileceğinin anlaşılmasından sonra... O vakte kadar başka demokratik ülkelerde varolana benzer bir mâhiyet kazanmaya başlamış olan siyasî hayatımız yeniden altüst oluşa geçti.

O süreçte, HSYK gibi bazı devlet organları yanlış kararlar verse, bazı devlet birimleri gereksiz alınganlık gösterip bunu dışa vursa ve Meclis'in araştırmayla görevli komisyonu yan çizse bile, olup bitenlerden fazla etkilenmeyen bir kuvvet hep varoldu: Yargı... Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı, ne kadar ve hangi yönüyle tartışılırsa tartışılsın, hep özlemi çekilen yansız ve bağımsız yargı beklentisine de cevap teşkil ediyor.

Bu süreçte sınıfta çakan bir 'sözde kuvvet' de var: Medya... Zaman zaman '1. kuvvet' olduğu iddialarına sahip medya, gerçek anlamda devletten bağımsız bir '4. kuvvet' gibi davranmadı bu süreç içerisinde. Elbette istisnalar da var, ancak belli başlı yayın organları, ileri gelen yazarları ve yorumcularıyla medya, Şemdinli sürecine alışılmadık bir aldırmazlıkla yaklaştı. Bazı yayın organları, bir asker kişinin "Kendisini tanırım, iyi çocuktur" referansını, olaya uzak durmak için yeterli saydı.

Başka konulardan farklı olarak, bazı devlet görevlilerine ağır cezalar verilmesine sebep olan 'olay' ile ilgili, yeterinden fazla işlenecek malzeme var elde. Susurluk gerçeğini yaşamış bir ülke burası; o vakitler ortalığa dökülmüş olan bilgiler hepimizin elinin altında. Başta TBMM'nin 'Susurluk Raporu', ardından da Başbakanlık adına hazırlanmış 'Kutlu Savaş Raporu'... Susurluk vesilesiyle gündeme gelen 'Gladio' bağlantısı konuyu uluslararası bir çerçeve içinde görmeyi gerektiriyor; bu sebeple benzer yapılanmaların yaşandığı başka ülkelerin yetkili organlarının raporları da yol gösterici... Hiçbir ilişki kurulmasa, tekil bir olay olarak ele alınmak istense bile, 100 sayfalık 'Şemdinli İddianamesi' malzemeyle dolu.

Ancak, işte gördük, '4. kuvvet' diye bilinen ve çalışma tarzıyla çok daha özgür olması beklenecek medyamız, '3. kuvvet' olan yargının yanında sınıfta kaldı. Savcının kaleme aldığı iddianameyi bile değerlendiremedi medya, muhtemelen mahkeme kararına yansıyacak bilgileri de görmezden gelecek...

Şemdinli'de bir kitabevine konulan bombayla başladı her şey. 'Kitabevi', işlevsel olarak, medya iler irtibatlı bir mekân. Bir kitabevine atılan bomba, bir yönüyle, basın mesleğine de atılmış sayılabilir. Halkın haber alma hakkı gibi önemli bir dürtü yetmiyor olsa bile, bir kitabevine bomba konulmuş olması, hepimizi ayaklandırmalıydı. Sessiz-sâkin izlemeyi seçtik Türk medyası olarak...

Bundan sonra da öyle kalacak mıyız?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi