T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
S İ N E M A | 4 AĞUSTOS 2006 CUMA | ||
|
Kibirden bilgeliğe
Aksiyon filmleri yıldızı Jet Li'nin son yıllardaki en başarılı performansını ortaya koyduğu "Korkusuz", gerçekten yaşamış Çinli bir dövüş ustasının kişisel olgunlaşma serüvenini etkileyici bir dille anlatıyor.
Şu ülkede, çocukluk ve ilk gençlik çağları Wang Yu'lu, Bruce Lee'li filmlerin ortalığı kırıp geçirdiği günlere denk gelmiş olup da bu tür yapımların gösterildiği sinemaların çıkışında arkadaşlarıyla "karatecilik" oynamamış bir tek çocuk var mıdır acaba? Hani şu perdeyi boydan boya kaplayan 16:9 geniş ekran çekimin şaşmaz kural olduğu, renkleri (o yıllarda Çinli sinemacılar komünist blok üretimi negatifler kullandığı için) mora çalan, kahramanların akıllara durgunluk verecek zorluktaki hareketleri bir kuş rahatlığı içinde gerçekleştirdikleri, birbirinden abartılı ses efektleriyle şimdilerde çocukluk anılarımızın eğlenceli birer parçasına dönüşen "Şaolin tapınaklı" eski moda Uzakdoğu serüven filmlerini kastediyorum. Örtülü anti-emperyalist mesajlar
Sinemasal kalite anlamında çoğu kez yerlerde sürünmelerine karşın, istendiğinde, o dönemin Çin ve Hong Kong yapımı "martial-arts" (dövüş sanatı) filmlerinden bile şu zalim dünyanın ahval ve şeraitine dair kaydadeğer bir şeyler öğrenebilmek mümkündü. Sözgelimi, okurlarımız arasında -benim gibi- Bruce Lee hayranları varsa, onun 1972 yapımı "Fist of Fury"nin (Öfkenin Yumruğu) bir sahnesinde, üzerinde "Köpekler ve Çinliler Giremez" yazılı bir tabelaya havada uçarak attığı tekmeyi ve o tabelayı öfkeyle paramparça edişini sanırım bu türe tutkun hiç bir izleyici unutamamıştır. Ezilmiş ulusların isyan çığlığına dönüşen bunun gibi unutulmaz sahnelerle doludur Uzakdoğu dövüş filmleri. Çinlilerle Japonlar arasında varolan derin siyasal ihtilafları, kitaplardan çok önce bu tür filmlerden öğrenmişti bizim kuşağımız. Çin'e tarihte pek çok emperyalist akın gerçekleştiren Japonlar, dövüş filmlerinde de sıklıkla Çinlilerin değer verdikleri kutsal mekanları ve dövüş akademilerini basıp talan eden gaddar tipler olarak çıkarlardı karşımıza. İşte o yüzdendir ki Bruce Lee'nin -tıpkı tabelaya attığı o muhteşem tekme gibi- "Fury of The Dragon" (Ejderhanın Öfkesi) adlı bir diğer filminde, Roma'nın Colosseum harabelerinde -gerçek hayattaki has öğrencisi- Chuck Norris ile yaptığı unutulmaz dövüş ve sonucunda da onu perişan etmesinin, alelade bir serüven filmi sekansından çok daha derin bir simgesel önemi vardır. Lee, orada sarışın, iri kıyım, besili Amerikalıyı bir balet zarafetindeki darbeleriyle adım adım ölüme yollarken, aslında bütün bir "üçüncü dünya ulusları"nın duygularına da tercüman oluyordu. Nitekim, çocukluğundan beri bu eski moda dövüş filmleri geleneğine tutkun olan ünlü isimlerden biri durumundaki Amerikalı yönetmen Quentin Tarantino da, iki bölümden oluşan son yapıtı "Kill Bill"de, o dönemin filmlerinin gözde yan figürleri arasınrda yer alan ak sakallı, bembeyaz entarili "bilge dede"lere ve onların kafa sıyırtan dövüş figürlerine bolca yer vererek, bu nostaljik türe bir tür saygı duruşunda bulunmuştu.
Li'nin özüne dönüşü
Çin sinemasının son on yılda yetiştirdiği en başarılı martial-arts oyuncusu konumundaki Jet Li de (ki kendisi aynı zamanda sıkı bir sporcudur) son filmi "Korkusuz"da aynı ideolojik çizginin izini sürüyor ve oldukça "siyasal" bir filme imza atıyor. 1998'den bu yana batı türü aksiyonun etkisinin çok fazla hissedildiği, gereksiz yere Hollywood özentisi içindeki bir dizi filmde boy gösteren Li, doğrusunu söylemek gerekirse, Chuck Norris'in çekik gözlü bir taklidi olarak bana pek de heyecan vermiyordu. Bu yapıtta ise popüler aktörün hem fiziksel görünüm hem de mantalite olarak özdeğerlerine döndüğünü, bundan da gayet hoş bir sonuç çıktığını görüyoruz. Film, o her zaman içimizi çekerek hatırladığımız eski moda kung-fu filmlerini modern teknolojiyle parlatıp yeniden yeniden hayata döndürürken, anılan filmlere özgü "destansı ruh"u özenle korumayı da ihmal etmiyor. Öte yandan, "Korkusuz"un bir diğer önemli özelliği de gerçek bir öyküden uyarlanmış olması... Çin'de 20. yüzyılın başlarında yaşamış saygıdeğer bir halk kahramanı olan Huo Yuan Jia'nı canlandıran Jet Li, tıpkı çocukluğumuzda gittiğimiz pek çok dövüş filminde bilinçaltımıza yerleşen -Uzakdoğu tarihine ilişkin- bir sürü bilgi gibi, bu filmiyle de o coğrafyanın gerçeklerinden habersiz olan milyonlarca izleyiciye tarihin hiç bilmedikleri bir bölümü üzerine ilginç anekdotlar sunuyor. Şangay'da yaşayan ve on kardeşten oluşan kalabalık bir ailenin dördüncü çocuğu olan sıska Huo Yuan Jia, o küçükken bir dövüşte yenilen babasına duyduğu öfke nedeniyle, zaman içinde kentin en müthiş dövüşçüsüne dönüşür. Önüne geleni deviren bu genç adam, sonunda her dövüşçünün baş belası olan bir düşmanla, "kendi kibiriyle" karşı karşıya gelir. Bölgenin saygıdeğer dövüş ustalarından birini cüretkâr bir meydan okuma eşliğinde öldüresiye döven kahramanımız, muhatabının ölümünün ardından ona yönelttiği suçlamaların da bütünüyle asılsız olduğunu fark edince yıkılacak ve tam bir ruhsal çöküntü içinde, utançtan kıvranarak memleketini terkedecektir. Çin'in içlerindeki meçhul bir köyde, kendini bir nehrin akıntısında tam da ölümün kucağına atarken yaşlı bir kadın ve kör kızı tarafnıdan ölümden kurtarılan Huo Yuan Jia, bu köyde geçirdiği zaman boyunca adına "nefs terbiyesi" dediğimiz süreci yaşar ve "usta bir dövüşçü olmak"la "katil olmak" arasındaki farkı iyice idrak eder. Bir kaç yıl geçip ata topraklarına yeniden döndüğünde ise en zalim düşmanlarına karşı bile alabildiğine merhametli, saygılı ve her dövüşünü belli bir ahlâkî disiplin içinde yapan gerçek bir beyefendi olmuştur. Nitekim, bu bilgece dönüşümüyle de Çin'in sonradan bütün dünyaya yayılacak olan wushu dövüş felsefesinin öğretileceği ünlü spor okulu "Jing Wu"yu kuracaktır.
Erdemli sporseverliğe övgü
Oldukça hüzünlü bir finale sahne olan "Korkusuz", hem çocukluk nostajilerinizi yeniden yaşayabileceğiniz, hem de çağdaş çekim teknikleriyle desteklenmiş birbirinden şık dövüş kareografileriyle stres atabileceğiniz, seyri son derece zevkli bir film... Günümüzün küresel devi Çin'in geçen yüzyılın başında "Asya'nın hasta adamı" olarak nitelendirildiği sömürge yılları hakkında oldukça eğitici bilgiler içermesinin yanısıra, izleyiciye verdiği hümanist mesajlarla da belli bir saygıyı hak ediyor. Özellikle de örneklerine ülkemizde bolca rastlanan "iyi dövüşçü olmuş" ama "henüz adam olmamamış" lümpen karakterli "martial-arts" meraklılarının mutlaka izleyip kendileri için en uygun dersleri çıkarması gereken bir yapıt. Ancak, küçüklerin, yoğun şiddet sahneleri barındıran bu filmi mümkünse izlememesi, izledikleri takdirde de yanlarında mutlaka onlara eşlik edecek büyüklerinin bulunması bence çok daha iyi olur. Aslına bakarsanız, küçük izleyiciler için, bu hafta sonu gösterime giren dört yeni filmi arasında "Canavar Ev" adlı ve son derece eğlenceli bir animasyon yapım da var. O yüzden, sinemaya yalnız gidecekseniz "Korkusuz", çoluk çocuk gidecekseniz "Canavar Ev" daha doğru tercihler olarak gözüküyor.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |